Turgut Uyar: Durursa anlaşılır saatin kaç olduğu
İkinci Yeni şiir akımının her şairi özgünlük taşır ama bende en çok yer edineni Turgut Uyar’dır. Örneğin “Kayayı Delen İncir” isyanı “Dünyanın En Güzel Arabistan’ı” seslenişli bir aşkı hatırlatır bana...
AİLE ORTAMI VE ETKİSİ
Ahmet Turgut Uyar, Fatma Hanım ile Hayri Bey'in altı çocuğundan beşincisi olarak 4 Ağustos 1927'de Ankara'da dünyaya geldi. Babası orduda harita binbaşısı olarak görev yapmıştır ve Ankara'nın ilk Latin alfabesiyle yazılan sokak levhalarını geceler boyu çalışarak yazmış bir hattattır. Annesi ise ev hanımıydı. Babasının görevinden ötürü ilk öğrenimi farklı şehirlerde okurken ortaöğrenimine yatılı askerî okulda devam etmiştir. Bursa Askerî Işıklar Lisesi'nden 1946 mezun olan Uyar, bu okulda mutsuz olduğunu şu sözlerle dile getirmiştir:
"Asker okullarında hiç mutlu olmadım. Genellikle yatılı okullarda mutlu olan çocuk yoktur sanıyorum. Başkalarının hatta somut başkalarının değil de hiç kavrayamadığım bir otoritenin belirlediği ve çoğu zaman saçma bulduğumuz bir şeyler yaşamak..."
Yüksek öğrenimini Askerî Memurlar Okulu'nda okurken annesinin isteği üzerine 1947'de Yezdan Şener ile evlenmiştir ve bu evlilikten Semiramis, Tunga ve Şeyda adlarında toplam üç çocuğu olmuştur. Bu okuldan mezun olduktan sonra "kura" ile memur olarak Posof'a atanmıştır. Daha sonra Samsun Terme Askerlik Şubesi'ne atandı, ardından Ankara'da Kara Kuvvetleri Komutanlığı Personel Dairesi Başkanlığı'nda üsteğmen olarak görev yaptı. 1958'de bu görevden ayrılarak Türkiye Selüloz ve Kâğıt Sanayi'nin Ankara'daki şubesinde çalışmaya başlamış ve 1967'de buradan emekli olarak İstanbul'a yerleşmiştir.
1966'da ilk eşinden boşanmıştır. İstanbul'a yerleştiğinde o dönem Yezdan Şener ile evliliklerinin bitme aşamasına gelmesinin ardından Cemal Süreya ile Tomris Uyar, şiir üzerine mektuplaşmaya başlamıştır. Bu mektuplaşmalar olumlu sonuçlanmıştır. 1969'da ise Tomris Uyar ile evlenmişlerdir. Tomris Uyar ile evliliklerinden bir erkek çocukları (Hayri Turgut Uyar) oldu.
İLK ŞİİR DENEMESİ
Turgut Uyar'ın şiire olan ilgisi kendi ifadesine göre çocukluk yıllarında başlamıştır. İlk şiir denemesini de ilkokul yıllarında yapmıştır:
"Güzeldir sevgilim her dakka her an / Güzeldir sözleri kaşı gözleri / Geçtiği her karış sönük topraktan / O anda fışkırır neşe özleri"
Ortaokul ve lise yıllarında ise "günde üç beş şiir, haftada on beş, günde bir roman yazmıştır."
Roman yazarken sıkılan Uyar, Alain-Fournier'in Fransız edebiyatının klasiklerinden sayılan Adsız Ülke'siyle Fyodor Dostoyevski romanlarını okumasıyla roman yazmayı bırakmıştır. Şiirde ise lise son sınıfta Ömer Hayyam, Nedim, Yahya Kemal Beyatlı, Tevfik Fikret, Ahmet Haşim gibi şairleri taklit etmiştir. 1946'da ise dönemin güncel şairlerini okumuştur ve bu durumu "Sonra günümüzün şairlerini okudum da sevindim. Oh dünya varmış dedim" sözleriyle dile getirmiştir. 1947'de "Yâd" adlı şiiri Yedigün'de yayımlanmıştır. 1948'de Kaynak dergisinin başlatmış olduğu bir şiir yarışmasında "Arz-ı Hal" adlı şiiriyle katılmış ve yarışmada ikinci olmuştur. 1950'de Kaynak Yayınları tarafından Arz-ı Hal ve Akşam Üzeri Türküsü adıyla ilk kitabı yayımlanmıştır. İkinci kitabı olan ve Nurullah Ataç'ın önsözünü yazdığı Türkiyem ise 1952'de piyasaya sürülmüştür.
“DÜNYANIN EN GÜZEL ARABİSTAN’I”
1959'da Dünyanın En Güzel Arabistanı adlı şiir kitabı yayımlanmıştır. Bu kitaptaki şiirleri 1955-1958 yılları arasında Yenilik, Pazar Postası, Yeditepe, Seçilmiş Hikayeler Dergisi, Şairler Yaprağı gibi dergilerde yayımlanan şiirlerden oluşmaktadır. Kitap, Uyar'ın dil, tema, imge, anlatım biçimi, biçim/öz ilişkisi açısından büyük bir değişimi yansıttığı ilk İkinci Yeni kitabıdır. 1962'de Tütünler Islak'ı; 1968'de Her Pazartesi'yi; 1970'te Divan'ı; 1974'te Toplandılar'ı; 1982'de Kayayı Delen İncir'i yayımlamıştır. 1981 yılında Toplu Şiirler adıyla o güne kadar yayımladığı eserleri ilk kez; 1984'te Büyük Saat adıyla ikinci kez toplu olarak basılmıştır.
22 Ağustos 1985'te sirozdan ölmüştür.
ESERLERİ
1950: Arz-ı Hal, 1952: Türkiyem, 1959: Dünyanın En Güzel Arabistanı, 1962: Tütünler Islak, 1968: Her Pazartesi, 1970: Divan, 1974: Toplandılar, 1982: Kayayı Delen İncir.
kırlardan geliyorlar ellerinde sümbülteber
elbette kırlardan kırlardan gelecekler
başka türlü nasıl güzelleşir bu akşamüstleri
söyleyin nasıl dayanılır dükkanlara depolara
bu katran kokusu başka türlü nasıl geçer
sonsuza varmadan bir önceyiz sanki
-o sayının da bir adı vardı unuttum -
her şey öyle saydam öyle madensel
kapıların kilitleri açık ve herkes uykusuz
hepsinin elinde bir saat bir sümbülteber
eskiden şaşardık bazı şeylerin yokluğuna
artık bu yokları var etmeyi usladık
ağaçları budadık ormandan balıkları tuttuk denizden
hani bazı açılmaz sanılan kapıları omuzladık
çünkü herkesin elinde bir saat bir sümbülteber
hey koca dünya nasıl avucumuzdasın
nasıl da parlıyorsun ey gözleri maden
çözdüğüm bütün bulmacalardan zorludur yüreğin
elbette kırlardan gelecekler kırlardan
kırlardan gelecekler ellerinde sümbülteber
ey güzelim sümbül ve teber ey canım
gördüğüm sanki o değildi
sanki kuşlar albümünden bir maden
Edip Cansever’in Turgut Uyar için yazdığı şiir Tomris Uyar’ın hazırladığı “Turgut Uyar Üzerine” adlı kitapta da yer aldı. (1999) .
TURGUT UYAR
Kocaman bir avlunun ortasında durdu durdu
İçindeki bomboş avluya bakarak
Gökyüzünden arada bir oraya
Ölü bir kuş ya düşüyor ya düşmüyordu.
Görseydi içinin olmadığını
Çekip onca çelenkten bir sap karanfili
Koymak ister miydi hiç
Bu ikindi vaktinin hırçın vazosuna.
Güzleri kullanırdı o kadar sevmese de
Dünyayı kullanırdı açıp da penceresini sonsuza
Su içse suya benzerdi biraz
Konuşsa
Üç beş kişi birikirdi herhangi bir köşebaşında
Yolu düşse de başka mor-sarı bir akşam kahvesine
Ne kadar eşleşirdi Van Gogh’un bakışıyla.
Sevgiler gönderirdi nedense utanırdı da bundan
Gönderir gönderir geri alırdı bir gücenikliği sonra.
Dün müydü, yüzyıllar mı geçti, bilmiyorum ki
Bir yaz sonuydu yalnız denizi sıyırıp geçtik
İki tek votka içtik varmadan Aşiyan’a
Konuşmadık hiç, nedense hiç konuşmadık
Az sonra kalkıp gitti o
Kalakaldım ben oracıkta
Kapadım gözlerimi ardından gene birlikte olduk
- Garson! bize iki tek votka daha.