Tüketim malı ithalatı artıyor

Abone Ol

Eylül ayına ait dış ticaret rakamları, Türkiye ekonomisinin seyri hakkında önemli işaretler vermeye devam ediyor. Açıklanan verilere göre 2024 yılı Eylül ayında geçtiğimiz yılın aynı ayına göre; ihracat yüzde 1,8 azalışla 22 milyar 7 milyon dolar, ithalat yüzde 1,4 azalışla 27 milyar 129 milyon dolar olarak gerçekleşti. 2024 yılının Ocak-Eylül döneminde ise, ihracat yüzde 3,2 oranında artışla 192 milyar 808 milyon dolar, ithalat yüzde 7,9 oranında azalışla 252 milyar 868 milyon dolar oldu. Bu verilere göre Eylül ayında ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 81,1 olarak gerçekleşti. Dış ticaret verileri arasındaki en dikkat çekici oranlar ise hammadde (ara malları) grubunda gerçekleşen yüzde 6,2 oranında azalma ile tüketim mallarında gerçekleşen yüzde 12,1 oranındaki artış olarak karşımıza çıkıyor. Çünkü bu artış, Türkiye’nin tüketimde ithalat bağımlılığını ve iç talebin dinamiklerini ilgilendiren ciddi soruları yine gündeme getiriyor. Ayrıca daha geniş perspektiften bakıldığında, bu veriler sadece ithalat artışıyla sınırlı değil. Sanayi üretiminde yaşanan sürekli düşüş, kapasite kullanım oranındaki gerileme ve istihdam kayıpları, ülke ekonomisinin kırılganlığını derinleştiriyor.

Tüketim malı ithalatında görülen bu artış, Türkiye ekonomisinin ithalata dayalı büyüme modelinin hala devam ettiğini, iç piyasadaki talep canlılığının sürdüğünü ve büyük oranda dış kaynaklarla karşılandığını ortaya koyuyor. Enflasyon ile mücadeleye devam ederken, yerli üretimin teşvik edilmesi gerektiği sık sık dile getirilse de bu artışlar gösteriyor ki, Türkiye tüketimde hala dışa bağımlı durumda. Bununla birlikte, hammadde (ara malları) grubunun ithalatındaki azalma sanayi üretimindeki düşüş trendinin devam edeceğine dair de bilgi veriyor. 

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından açıklanan verilere göre, Eylül 2024'te imalat sanayi kapasite kullanım oranı yüzde 74,9’a gerileyerek, Mart 2023'ten bu yana en düşük seviyeye ulaştı. Bu durum sanayi sektöründe ciddi bir yavaşlama yaşandığını gösteriyor. Kapasite kullanım oranındaki düşüş, sadece üretim seviyelerini değil, aynı zamanda sanayi firmalarının karlılıklarını da olumsuz etkiliyor. Üretim maliyetlerinin artması, özellikle enerji ve iş gücü maliyetlerindeki yükselişle birleşince, firmaların özellikle yurt dışı pazardaki rekabet gücünü zayıflatıyor ve Türkiye’nin döviz kazanma potansiyelini sınırlıyor.

Sanayi üretimindeki bu düşüşe bağlı bir diğer sorun da istihdam kayıpları olarak karşımıza çıkıyor. Türkiye'de sanayi sektörü, istihdam açısından kritik bir role sahipken, üretim hacmindeki daralma işgücü talebini de olumsuz yönde etkiliyor. İstihdamın azalması, sadece işsizlik oranlarını yükseltmekle kalmıyor, aynı zamanda tüketim harcamalarını da aşağı çekiyor. Tüketim harcamalarındaki düşüşün enflasyonun kontrol altına alınması sürecinde pozitif etki yapacağı düşünülse de gelir kaybına uğrayan bireylerin, zorunlu tüketim harcamalarını bile kısıtlamak zorunda kalması ekonominin genel sağlığı açısından tehlikeli bir tablo oluşturuyor.

Bu makroekonomik gelişmeler, Türkiye’nin gelecek perspektifine dair bazı önemli soruları beraberinde getiriyor. Öncelikle, ithalat artışı ile üretim ve istihdam kayıpları arasındaki dengesizlik, sürdürülebilir olmaktan çok uzaklaşıyor. Yerli üretimi teşvik edecek politikalar geliştirilmediği takdirde, tüketim mallarına yönelik ithalat artışları cari açık üzerinde olumsuz etki yaratmaya devam edecektir. Finansal açıdan bakıldığında, Türkiye'nin ithalatı azaltacak ve sanayi üretimini artıracak politikalar geliştirmesi zorunlu hale gelmiştir. Yüksek faiz oranları, üretim yapan firmaların krediye erişimini zorlaştırırken, aynı zamanda yatırımları ve üretim kapasitesinin artırılmasını da engelliyor. Türkiye ekonomisinin önündeki bir diğer kritik konu ise enerji maliyetlerinin yüksekliği olup, enerji fiyatlarına yönelik uzun vadeli bir çözüm bulunmadığı takdirde, sanayi üretimindeki düşüşün devam etmesi muhtemeldir.

Sonuç olarak, Türkiye ekonomisinin mevcut durumunu değerlendirirken, tüketim malı ithalatındaki artış kısa vadede iç talebi canlı tutsa da sanayi üretimi ve istihdam kayıpları ekonominin uzun vadeli sürdürülebilirliği üzerinde ciddi tehditler oluşturuyor ve Türkiye’nin ithalat bağımlılığını azaltarak, yerli üretimi ve istihdamı artıracak yapısal reformlara ihtiyaç duyduğu bir kez daha açıkça görülüyor. Sanayi üretiminin canlanması ile sadece büyüme rakamlarının değil, aynı zamanda sosyal refahın da olumlu yönde etkileyeceği göz ardı edilmemelidir.

Ekonomik Veri Takvimi

07 Ekim 2024, Pazartesi Almanya Fabrika Siparişleri
07 Ekim 2024, Pazartesi Çin Döviz Rezervleri
07 Ekim 2024, Pazartesi Euro Bölgesi Perakende Satışlar
08 Ekim 2024, Salı Japonya Cari İşlemler Dengesi
08 Ekim 2024, Salı Almanya Sanayi Üretimi (Aylık-Yıllık)
08 Ekim 2024, Salı ABD Dış Ticaret Dengesi
10 Ekim 2024, Perşembe Japonya ÜFE (Aylık-Yıllık)
10 Ekim 2024, Perşembe Almanya Dış Ticaret Dengesi
10 Ekim 2024, Perşembe Türkiye Sanayi Üretimi (Aylık-Yıllık)
10 Ekim 2024, Perşembe Türkiye İşsizlik Oranı 
10 Ekim 2024, Perşembe ABD TÜFE (Aylık-Yıllık)
11 Ekim 2024, Cuma Almanya TÜFE (Aylık-Yıllık)
11 Ekim 2024, Cuma İngiltere GSYH (Aylık-Yıllık)
11 Ekim 2024, Cuma İngiltere Dış Ticaret Dengesi
11 Ekim 2024, Cuma Türkiye  Cari İşlemler Dengesi
11 Ekim 2024, Cuma ABD ÜFE (Aylık-Yıllık)

Ekonomi ve Finans Sözlüğü

Maliyet Ortalaması: Yatırım bağlamında, zaman içinde farklı fiyatlardan satın alınan hisse senetlerinin ortalama maliyetini ifade eder. 

Risk Yönetimi: Potansiyel risklerin önceden belirlenmesi, analiz edilmesi ve riski azaltmaya ya da engellemeye yönelik önlem alınması için yapılan uygulamaları ifade eder.

Hale Tok Savaşer

İletişim: hale.tok@finansalpusula.com