Terapide bu hafta..
İyi haftalar! Bu hafta hangi konular geçti terapilerimizden gelin birlikte inceleyelim.. ‘Farklı olanı kabul etmek’ çok fazla üzerinde durulan noktalardan biri. Ne istiyoruz farklı olanlardan? Saçı...
Sürüklenmek derken, bunu bilerek yazdım. Çünkü gözümde canlanan görüntüde mükemmel halimiz dik bir şekilde önümüzde yürüyor. (Muhteşem olduğu için en önde yürümesi ve tavus kuşu gibi kabarması lazım) Arkasında da biz yerlerde sürünüp ona tutunmaya çalışıyoruz. Zihnimde canlanan imaja bakın. Gerçekten kötüymüş.
Neden bu kadar mükemmel olmaya ihtiyacınız var? Olmayınca ne olacak? Mükemmel olmadığını düşündüğünüz bir kişi nasıl yaşıyor? O da mutlu görünüyor mu?
Tartışmaların başlangıç sorularını bıraktım, cevapları sizlerde..
***
‘Zihnin sizin önünüzde koşması’ durumu. Bu ismi şimdi ben koydum. Aynı mükemmel halimize yapışmamız gibi, zihnimizin de peşinde sürüklenme durumunu görebiliyoruz bazen. (Anlaşılan ben bu hafta baya bir sürünmüşüm, baksanıza her yere yazdım!) Hani bir olayın içinde kalırsınız. Tüm parçalar belli değildir, biraz zamana ihtiyacınız vardır anlamak ve yol almak için. Sonra bir bakarsınız zihniniz sizin adınıza olayı ele almış, zamanı ilerletmiş, planlar yapmaya çalışmış, ama eksikler çok olduğu için planlar bir arap saçı olmuş.
İşte durum bu. Koşan zihinler ve ‘bir dakika dur yahu!’ diyemeyen bizler.
Planlar biz yapsak da yapmasak da bir yöne doğru akıp gidecek zaten. Sadece geçen zamanın bize getireceği ya da götüreceği bazı parçalar olabilir. Ve kurduğunuz şatolar bu parçalarla yeniden şekillenebilir. Hatta kötü haber! Çökebilir!
Henüz çözülemeyen bir konunun ‘zihin kutusuna’ kaldırılması ve yer yer açılması bir şatonun çökmesinden daha iyidir.
Öyle midir? Siz ne dersiniz?