Tecrübe bırakan anılar
İyi haftalar, köyün delisi bugün iyi ve kötü haberleri tartışmaya geldi. Bu hafta kafamın içinde farklı senaryoları döndürürken, iyiyle kötüyü savaştırırken gördüm kendimi. Benim yapım şuna el veri...
***
Zihnimizde anılarla ilgilenen bölümlerin bir anıyı nasıl kaydettiğini ve işlemlediğini gösteren araştırmalar var. Bu araştırmalar bize bazı anıların belirli merkezleri takip ederek işlendiğini gösteriyor. Yani siz, yaşadığınız duruma benzer bir olay görüyorsanız, beyniniz aynı merkezi noktaları tetikleyerek sizi uyarmaya çalışıyor.
‘Biz bu durumu daha önce yaşadık. Koru kendini!’ diyor mesela. Eski defterlerin açılması ve hislerin daha da karmaşıklaşması bu açıdan baktığımızda biraz daha aydınlanabilir.
Biz açmıyoruz o defterleri, anı merkezimiz bizim adımıza yapıyor zaten. Beynimizi de suçlar gibi oldum biraz, kim bilir belki kızgın olduğumdandır.
***
Tam da bu noktada özgünlük ve özellik kaybolmuş gibi geliyor bana. Neden mi böyle düşünüyorum?
Karşılaştığımız her insanda, yaşadığımız her olayda, öylece uğrayıverdiğiniz bir yerde bile edindiğiniz bazı tecrübeler olabilir. Bu nedenle her durum aslında kendine özgü ve özel değil midir?
Size nasıl hisler ve tecrübeler bırakacağını bilemeyebilirsiniz. Öncü hislere bu kadar sıkı sıkıya yapışırsak, yeni doğacak hisleri de kaçırma ihtimalimiz doğmaz mı?
Yani bazen, beynimizdeki tüm merkezleri tetikleyecek bir olay başımıza gelebilir. Zorlandığımız ve altından kalkamayacağımızı düşündüğümüz şeyler yaşayabiliriz. Ancak zaman bize hayatın geçici olduğunu tekrar tekrar hatırlatarak yaşadıklarımızı atlatma ve devam etme mucizesini devreye sokar.
Tecrübeler kalır geride, anılar silinmeye başlar. Unutmak güzel bir hediye gibi görünür bana böyle anlarda. Eğer bu anın, bir öncü olmasına bırakırsak kendimizi, bir sonraki anımızda bize kalabilecek güzellikleri ve yeşerebilecek yeni fikirleri göremeyebilir, üzerine basabiliriz.
Kendime de cevaplar verdim bu yazıyı yazarken. Öncü hislerime ve yaşamlarıma baktım. Sıkı sıkıya yapışmamayı tercih etmek istedim.
Bakalım öyle olacak mı?