Taşucu’nun hafızası ve turist durağı: Özel Taşucu Arslan Eyce Amphora Müzesi

Abone Ol

Taşucu, adı gibi Mersin’in en uç tarafında yer alan bir mahalle. Aslında tarihsel kimliği ve kültürel etkisiyle daima bir belde. Her ne kadar Mersin’e uzak olsa da daima sanat ve edebiyat adına öne çıkmış bir yer. Bu şirin kasabada adeta nefes alacak bir alan yaratan Taşucu Eğitim ve Doğal Hayatı Koruma Vakfı Başkanı Mustafa Eyce’ye çalışmalarını ve Özel Taşucu Arslan Eyce Amphora Müzesi’ni sorduk. Eyce, Taşucu’nun ekonomik ve kültürel kimliğinin hafızasını tutan çalışmalarını Ege Telgraf’a anlattı. 
 
Bir gezgin Mersin'de gezilecek yerler konusunda bir araştırma yaptığında sizin vakfınız öne çıkıyor. Öncelikle buradan başlayalım. Bu durum sizin için neyi ifade ediyor?

     Özel Taşucu Arslan Eyce Amphora Müzesi, vakfımızın kurucusu, her zaman saygıyla, sevgiyle anılan babam Arslan Eyce’nin özel koleksiyonundan oluşan M.Ö 7. yüzyıldan - M.S 13. yüzyıla kadar geniş bir zaman aralığından 500’e yakın amphorayı bünyesinde bulunduran Türkiye’nin bu alanda ilk ve tek zengin müzesidir. 
Özel Taşucu Arslan Eyce Amphora Müzesi'nin bölgedeki kültürel önemini akademik bir perspektiften değerlendirecek olursak müze, hem tarihî eserlerin korunması hem de bölgesel kültürel mirasın tanıtılması açısından oldukça önemli bir rol üstlenmektedir. Bu müze, yalnızca bir koleksiyon sergileme alanı değil, aynı zamanda denizcilik tarihi, arkeoloji ve kültürel alışverişin örneklerinin bulunduğu bir araştırma merkezi olarak değerlendirilebilir.

Arslan Eyce’nin özel koleksiyonundan derlenen bu amphoralar, antik Akdeniz dünyasında ticaretin ve denizcilik faaliyetlerinin önemli bir parçası olarak bilinir. Bu eserler, yalnızca estetik değerleriyle değil, aynı zamanda dönemin sosyoekonomik yapısına dair önemli ipuçları sunmaktadır. Müzenin restore edilmiş tarihi dokusu da, koleksiyonun tarihiyle birleşerek bir zaman kapsülü oluşturur ve ziyaretçilere tarihi bir deneyim sunar.

Müzedeki birbirinden değerli, tarihe ışık tutan, tanıklık eden eserler kadar onlara ev sahipliği yapan müzeye ayrıca anlam kazandıran yapı da çok değerlidir. 18. yüzyıldan kalma Rum ticari antrepo olan bu tarihi yapı, bugün Taşucu Eğitim ve Doğal Hayatı Koruma Vakfı'nın değerli amphoralar koleksiyonuna ev sahipliği yapmaktadır. 

Bu yapı, geçmişten günümüze taşınan kültürel mirasın bir simgesi olup, restore edilerek sergilenen eşsiz eserlerle bölgenin tarihine ışık tutmaktadır. Müzemiz, Doğu Akdeniz, Çukurova ve Taşeli bölgesine yolu düşen; deniz yoluyla Kıbrıs'a gidip gelen yerli ve yabancı gezginler için tarihi atmosferiyle büyüleyici bir durak haline gelmiştir. Bu durum, vakfımızı gururlandıran ve bölgenin kültürel mirasına katkı sunan bir gelişmedir.

ARSLAN EYCE’NİN MÜCADELESİ

-Vakıfla ilgili araştırma yaptığımızda 50 yılı geçkin bir tarihler karşılaşıyoruz ve Arslan Eyce adını okuyoruz. Kimdir Arslan Eyce ve vakıfta mirası nasıl yaşatılıyor?

Babam Arslan Eyce, 20 Ekim 1936’da Taşucu’nda doğdu. 5 yaşında babasını yitirdi. Yoksulluk içinde bir çocukluk geçirdi. Ancak bu zorlu başlangıç, onun hayatı boyunca yoksulluk ve çaresizliği sona erdirmek adına mücadele etmesine vesile oldu. 

Yoksul köylülerin kazanç kapısı olsun diye Akdere Köyü’nde halı tezgahları kurdurdu. 1968 yılında Taşucu’da yaşayan, tuttukları balıkları simsarlara yarı fiyatına satan balıkçıları “Emek birleşmezse özgürlük olmaz. Kooperatif kur sefaletten kurtul” sloganıyla bir araya getirip Taşucu Balıkçılık Kooperatifi’ni kurdu. Kooperatif, Türkiye içine ve Kıbrıs’a balık satan, ihracat yapan önemli bir kurum haline geldi. 

Buradaki başarıları ardından Mersin’de narenciye birliği olan İçkobirlik başkanlığına getirildi. Türkiye’de ilk kapalı narenciye paketleme tesisini kuruldu. Üreticiden alınan narenciyeleri Balkan ülkelerine satıyorlar. Romanya’dan da üreticilere traktör getirip üretim ve ticaretlerinin gelişmesi için çabaladı. Bu çalışmaların sonucunda da Ankara’da tüm kooperatiflerin birliği olan Köy-Kop Genel Başkan Yardımcılığı’na seçildi. Babam örgütlü mücadeleden, güç birliğinden, dayanışmadan yanaydı. “Tek bir çubuk hemen kırılır fakat bir arada olan on çubuğu kırmak güçtür” derdi. 

Türkiye genelinde çalışmalarda yer aldı. Milliyet gazetesi 1975 Karacan Armağan Yarışması’nı kooperatifçiliğe ayırmıştı. Araştırmacılar arasında Prof. Dr. Özer Ozankaya tarafından babam Arslan Eyce'nin yaşamını ele alan bir yazı yazmıştı. Bu yazı o dönemde komisyona gönderilerek birinci oldu. Bunlar arasından seçilen ilk 3 yazı kitap haline gelmiştir.

1992 yılında işlevini yitiren Taşucu Balıkçılık Kooperatifi’nin yerine Taşucu Eğitim ve Doğal Hayatı Koruma Vakfı’nı kurdu. WWF (Dünya Yabanıl Yaşamı Koruma Vakfı) gibi dünya çapında kuruluşla birlikte Göksu Deltası’nın koruma planının hazırlanmasında yer aldı. Türkiye’nin en önemli sulak alanı ve 450 kuş türünün görüldüğü deltanın yapılamadan, betonlaşmadan kurtulmasında çok emeği geçti. Soyu tükenmek üzere olan Akdeniz fokları için çok çaba harcadı. 1997 yılında da özel koleksiyonu olan yurt dışına kaçırılmasının önüne geçtiği, yok olmaktan kurtardığı amphoraları vakfa bağışlayarak Kültür Bakanlığı’ndan onaylı Taşucu Amphora Müzesi’ni kurdu. 

2005 yılında Ege Üniversitesi öğretim üyesi Doç Dr Kaan Şenol ve öğrencileri tarafından da müzede bulunan amphoraların tarihi kimlikleri çıkarılıp kitap hale getirildi. Babam Atatürk’ün bölgeye olan gezilerini de bir kitap olarak yazdı.  

Bütün bu çalışmaları, babamın yalnızca bir iş insanı değil, aynı zamanda kültürel ve çevresel değerlere son derece bağlı bir vizyoner olduğunun göstergesidir. Babamın bu mirası, vakıf çatısı altında hâlâ yaşatılıyor. Vakfımız, onun ideallerini ve değerlerini bilimsel, kültürel ve çevresel projeler aracılığıyla yaşatmaya devam ediyor.

ÖĞRENCİLERE DESTEK VE EDEBİYAT

Röportaj öncesi sohbetimizde vakıf olarak kültür sanat alanında etkinlikler yaptığınızı anlattınız. Bunu biraz konuşabilir miyiz? 

2018 yılında babamın vefatının ardından Taşucu Eğitim ve Doğal Hayatı Koruma Vakfı’nın başkanlığına getirildim. Kendimden kısaca bahsetmek gerekirse, uzun yıllar gıda üretim ve pazarlama sektöründe çalıştım ve şu an emekliyim. Evliyim ve bir kızım var. Vakfımız, eğitim ve çevre odaklı projelere odaklanan bir yapıdır. İmkanlarımız dahilinde üniversite öğrencilerine burs sağlıyoruz. 2023-2024 eğitim öğretim yılında toplamda 32 öğrenciye burs verdik. Ayrıca çevre koruma alanında da çeşitli projelere destek sunuyoruz. Bunun yanı sıra, vakfımızın tarihi mekânında edebiyat, sanat ve kültür etkinlikleri düzenliyoruz. Şair, yazar ve sanatçılarımızı davet ederek sanatseverlerle buluşturuyoruz. Feyza Hepçilingirler, Şükrü Erbaş, Cezmi Ersöz, Mine Söğüt, Erdal Güney, Kemal Varol, Sinan Akyüz, Sinan Yağmur, Oğuz Aksaç, Nurettin Reçber, Grup Abdal, Erdal Erzincan, Tolga Çandar ve Utku Erişik gibi değerli sanatçıları ağırladık. Bu etkinliklerimizi sosyal medya aracılığıyla duyurarak geniş bir kitleye ulaşmayı başardık. Son dönemde bu çalışmalarımızın meyvelerini almaya başladık. Vakfımızın ve müzemizin tanıtımında bu etkinliklerin önemli katkıları oldu.

YÖRE HALKININ DESTEĞİ

-Kent merkezlerinden uzakta sanat ve STK çalışması yürütmek kolay olmuyor sanırım. Taşucu'nda ilgili kitleyle nasıl bağ kuruyorsunuz? 

Evet, doğru. Kent merkezlerinden uzak bir bölgede sanat ve kültür faaliyetleri yürütmek bazı zorluklar barındırıyor. Ancak bu zorlukları aşmak için yerel halkla güçlü bağlar kurmaya ve etkinliklerimizi geniş kitlelere duyurmaya özen gösteriyoruz. Taşucu, hem tarihî hem de kültürel zenginlikleriyle önemli bir bölge. Yerel halkın ilgisi, özellikle çevreyi ve kültürü koruma çalışmalarımızda bize güç veriyor. Aynı zamanda sosyal medya gibi modern iletişim araçlarını da etkin bir şekilde kullanarak Taşucu dışındaki kitlere ulaşmayı başarıyoruz. Bu sayede, vakfımızın faaliyetleri yalnızca bölgeyle sınırlı kalmıyor, ulusal ve uluslararası düzeyde de ilgi görüyor.

Müze nasıl bir ilgi görüyor ve kentin tanıtımı adına katkılarını anlatır mısınız?

Özel Taşucu Arslan Eyce Amphora Müzesi, her geçen gün daha fazla ilgi görüyor. Müzemiz, Mersin ve çevresine gelen ziyaretçiler için önemli bir durak haline geldi. Hem yerli hem de yabancı turistler, antik denizcilik tarihiyle ilgili geniş bir bilgi edinme fırsatı buluyorlar. Müzedeki amphoralar, bölgenin deniz ticaretine dayalı tarihini gün yüzüne çıkarıyor. Ayrıca, kültür sanat etkinliklerimiz ve müzemizin sosyal medya tanıtımları, hem müzenin bilinirliğini artırıyor hem de bölgenin turistik cazibesine katkıda bulunuyor. Bu da sadece müzemizin değil, Taşucu'nun ve Mersin'in genel anlamda tanıtılmasına önemli katkılar sağlıyor. Müzemiz, tarihi mirasın korunmasının yanı sıra, bölgenin kültürel ve ekonomik gelişimine de dolaylı olarak katkıda bulunuyor.

ÜRETKEN BİR ŞEHİR

Mersin deyince aklıma Karacaoğlan, Doğan Cüceloğlu, Özdemir İnce, Atıf Yılmaz, Danyal Topatan, Osman Şahin, Ümit Yaşar Oğuzcan, Abdülkadir Bulut gibi isimler gelir. Bu aydınlık Akdeniz kentinde günümüzde sanat adına ne görmek istersiniz?

Mersin, tarih boyunca kültürel çeşitliliği ve sanatsal üretkenliğiyle öne çıkmış bir şehir. Günümüzde de bu sanatsal mirasın devam ettirilmesi çok önemli. Şehir hızla büyüyor ve nüfus artışı, kentleşmenin getirdiği zorlukları beraberinde getiriyor. Ancak buna rağmen, kültür ve sanat alanında önemli bir gelişme kaydediliyor. Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin bu süreçteki katkıları oldukça önemli. Özellikle Türkiye'de sadece 7 ilde bulunan Opera ve Bale merkezlerinden birinin Mersin'de olması, şehrin sanat açısından ne denli önemli bir konuma sahip olduğunun en büyük göstergelerinden biridir. Mersin Devlet Opera ve Balesi, yurt içinden ve yurt dışından sanatçıları ağırlayarak kentte sanata olan ilgiyi artırıyor ve Mersinliler için vazgeçilmez bir kültürel değer haline geliyor.

Ayrıca, İçel Sanat Kulübü’nün de kentin sanatsal yaşamına önemli katkıları var. Mersin’in çok sayıda yazar ve şair yetiştirmesi, bu şehrin edebiyat alanındaki potansiyelini gösteriyor. Ancak bu potansiyeli daha da geliştirmek ve sanatsal çeşitliliği artırmak adına daha fazla edebiyat buluşmaları, müzik ve resim atölyeleri, tiyatro çalışmaları gibi etkinliklerin düzenlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Mersin, sanatın önemli bir limanı haline gelmiş durumda, bu zenginliği daha geniş kitlelere ulaştırmak ve şehri bir sanat merkezi olarak daha da güçlendirmek için daha fazla organizasyon ve sanatsal iş birliğine ihtiyaç var.