Suça yönelen çocuklar

Abone Ol

Geçtiğimiz günlerde İzmir’de 16 yaşında bir çocuğun 15 ayrı dosyadan toplam 103 farklı suç kaydı bulunduğu haberi yapıldı. Öncelikle hem TCK’ya göre hem de Çocuk Koruma Kanunu’na göre; 18 yaşına gelmemiş her birey kanun karşısında çocuktur. Bu haberde söz konu olan çocuk, 16 yaşında olmasına rağmen adeta bir suç makinesi dönüşmüş, toplumsal alanda herkes için tehlike unsuru haline gelmiştir.

Elbette, bu çocuğun mizaç özellikleri, suça genetik olarak yatkın olup olmaması, içinde büyüdüğü aile ortamı, yaşadığı sosyal çevrenin etkisi, koşullar, aldığı eğitim, biyo-psikososyal gelişiminin doğru değerlendirilmesi önemlidir. 

GENETİK VARYASYONLAR

Yapılan bilimsel çalışmalar, suçu aktaran bir gen olmasa da; suça yatkınlığı ve suç işleme davranışı dürtüsünü artıran belli genetik varyasyonların olduğunu ortaya koymuştur. Yanı bu varyasyonların etkisi ve çevre koşullarınında uygunluğu ile kişi suç işleyecek davranışlarda bulunabilir. Her ne kadar kişide suça eğilimli dürtüler kişiyi beslese de asıl belirleyici olan kişinin içinde bulunduğu çevresel koşulların bu dürtüleri besleyip beslemediği gerçeğidir. Burada bireyin mizaç yapısı önemlidir. Mizaç bir bireyin doğasında bulunan, yaşam boyu değiştiremeyeceği genetik davranışsal özellikleridir. Kısacası bir çocuğun mizacı doğuştandır. Bunu değiştirmemiz çok zordur ama bir çocuğun karakterinin oluşumunda ailenin etkisi son derece büyüktür. Çocuğun psiko-sosyal gelişimi içinde doğduğu ailenin koşulları tarafından şekillenir. Ailenin yaşam koşulları bozuldukça çocuk-aile uyumu bozulur; çocuğun aile ile çatışması derinleşir. Aile-çocuk çatışması derinleşen ailelerde büyüyen çocuklar suç işlemeye daha eğilimli olurlar. Buna yönelik yapılan birçok çalışma göstermiştir ki; maddi yaşam koşulları olumsuz ailelerde büyüyen çocuklar suça yönelmede büyük risk oluşturmaktadır. Aynı şekilde eğitim düzeyi düşük ailelerde büyüyen çocuklarda yine aynı şekilde suç işleme oranları eğitimli olanlara göre yüksek risk oluşturmaktadır. Diğer önemli etkende çocuğun içinde büyüdüğü çevresel koşullar, suça yönelimi destekler özellikte ise çocuğun suç işleme oranı buna bağlı yükselmektedir. Dolayısıyla toplumun en küçük birimi olan ailede yetişen bireyin hem kendisi hem de toplum için tehlike oluşturmaması için bu ailelerin yoksullukla mücadele etmesinde devletin gerekli olan koruyucu-önleyici müdahaleleri alması çok önemlidir. 
Özellikle okul sosyal hizmetin yaygınlaştırılması bu bağlamda çok önemli bir adım olacaktır. Okulların etkin bir şekilde çocuğun kendisi ve ailesinin eğitimi ile mücadele etmesi önemlidir. Bunun ilk adımı çocuğun okuldan uzaklaşmaması, eğitim ve öğretim hayatının içinde tutulmasının sağlanması çok büyük önem arz etmektedir.