Sınavı bırak hayata bak
Öğrenci, öğretmen, veli ve okul yönleriyle eğitim sistemini incelemeye devam ediyoruz....
Öğrenci, öğretmen, veli ve okul yönleriyle eğitim sistemini incelemeye devam ediyoruz. Bu hafta, "eğitimin devletin ömrünü belirleyen en önemli faktör" olduğuna dikkati çeken Türk Eğitim Sen İzmir 2 Nolu Şube Başkanı İrfan Toksoy'un tespitlerine göz atalım. Buyurunuz...
"Okul çağında bulunan çocuklar açısından bakıldığında ülkemiz bu nüfusa en fazla sahip ülkelerden birisidir. Bu gençlere; hayata hazırlanmaları ve ilerleyen yıllardaki eğitimleri için temellerin inşa edilmesi açısından sunulacak olan eğitim imkanları son derece önemlidir. Ancak eğitim kalitesi ile bu eğitimlerin eşit şekilde sunulmasında aynı şehrin farklı okullarında bile sıkıntılar vardır. Eğitimin kalitesinin arttırılması için elbette iyi niyetli politikalar geliştirilmeye çalışılmaktadır ancak dezavantajlı öğrencilere sunulan imkanlardan başlanarak gelecekte lazım olacak insan gücüne göre bir planlama yapılması, eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması, üst eğitim ve öğretim için imkanların hazırlanması ve bunların her bireye sunulması gibi konular dikkatle ele alınmalıdır.
EZBERCİ EĞİTİME SON
Dünya standartlarında bir eğitim modellenmeye çalışılırken bu modellerlin ülkemize uygulanması esnasında bazı sorunlar ortaya çıkmaktadır. Ders içerikleri, konular veya seviye ile ilgili sıkıntılar çok fazla olmasa da bütün bu sorunları geride bırakan en önemli sorunumuz “Sınav Özürlü” bir sistemimizin olmasıdır. Çocuklarımızı ezberci eğitimden uzaklaştırmaya gayret ederken ve bunun kriterlerine uygun eğitim öğretim ortamları ve öğrenme biçimler sunarken, bu sistemle hiç de örtüşmeyen sınavla seçme ve yerleştirme işlemi uygulanmaktadır. Bu halledilmesi gereken ve yönlendirme çalışmaları ile halledilebilecek bir meseledir. Elbette ki kendi öğrencilik yıllarımızdaki davranışları bekleyemeyiz. Ancak olması gereken temel davranış biçimleri mutlaka korunmalıdır. Fikirlerin rahatça tartışılacağı, öğrencilerin okul içerisinde gerçekleştirecekleri çalışmaları kendilerinin planlayacağı ortamlar sunulmalıdır. Ancak disiplinin sağlanması ile ilgili sıkıntılar had safhaya çıkmıştır. Bu durumun öğretmen ve idarecilere mal edilmesi, öğretmenlik mesleğinin itibarını zedelemiştir. Hal böyle olunca öğretmenine saygı duymayan, sorumluluklarını yerine getirmeyen, derslerine hiç çalışmasa da adına af diyebileceğimiz düzenlemelerle sınıflarını geçen öğrenci modelleri çoğalmaktadır. Eğitim devletler için masraflı bir hizmettir. Ancak bu masraf boşa gitmesin diyerek gerekli yeterliliğe ulaşmamış öğrencileri bir üst seviyeye çıkarmak, sorunların çözülmesi yerine daha da büyümesine neden olmaktadır.
Öğretmenlerimiz görevlerini ekonomik sıkıntılarla, kaybettikleri itibarlarını geri kazanabilmek mücadelelerini vererek, var olan fırsat eşitsizliklerini kendi imkanları ile gidermeye çalışarak, öğrencilerini daima önemseyerek ve bu devletin geleceğini şekillendirdiklerinin farkında olarak sürdürmektedirler. Buradan hareketle olumsuzlukların bir an önce giderilmesi beklenmektedir. Bulunduğumuz çağda artık bizim okullarımızda da çok büyük fiziksel iyileştirmeler yaşanmıştır. Ancak yeni okullara ve dersliklere ihtiyaç vardır. Milli Eğitim Bakanlığı’nın başlattığı fikir olarak güzel ama okullarda uygulanabilirliği az olan “Atölye” projesi fiziksel imkansızlıklar nedeni ile sağlıklı, başarılı ve sonuç alınabilecek seviyede olmadan yürütülmeye çalışılmaktadır. Okullarımızın bahçeleri spor alanları ile donatılmalıdır. Bir diğer sorun ise güvenliktir. Özellikle orta okuldan itibaren okulların içerisinde ve dışarısında güvenliği kararlı hale getirecek tedbirler hayata geçirilmelidir.
FIRSAT EŞİTLİĞİ SAĞLANMALI
Ülkemizde yıllardır var olan ekonomik sıkıntılar nedeni ile velilerimizin en büyük endişesi çocuklarının gelecek kaygısıdır. Bazı veliler ekonomik şartları izin verdiği için ya da ekonomik şartlarını zorlayarak öğrencilerini özel kurslara gönderebilirken bazıları ise çocuğuna günlük okul harçlığı bile verememektedir. Böyle bir gerçeklik içerisinde elbette okuldan beklentiler artmaktadır. Milli Eğitim Politikaları ve eğitim programları bu sorunu giderecek şekilde düzenlenerek velilerimizin beklentileri karşılanmalıdır.
Bilimsel, sanatsal, kültürel ve sportif etkinlikler eğitim öğretim çalışmalarının ayrılmaz bir parçasıdır. Öğrencilerimizi hayata hazırlarken, sosyalleşmelerine ve kendilerini tanımalarına, kendilerine zaman ayırmalarına, kendilerini gerçekleştirmelerini sağlar. Eğitim konusunda hamlelerini tamamlamış ülkelerde öğleden sonraki okul saatleri bu etkinliklere ayrılmaktadır. Bilimde, sanatta ve sportif alanlarda daha iyi seviyede olmalarının nedeni de budur. Bizim okullarımızda bu çalışmaların gerçekleştirilebileceği alanlar olmadığından veya yetersiz kaldığından anılan faaliyetler genellikle velilerin kendi öğrencisine sunduğu imkanlarla okul dışında gerçekleşmektedir. Bu da topyekün bir ilerleme ve başarı için elbette ki yetersizdir.
Son yıllarda eğitimcilerin kendilerini geliştirebilmeleri için sunulan “Uzaktan Eğitim” imkanları bu gelişimlerin önünün açmıştır. Hizmetiçi eğitim alan eğitimci sayısı yüzde 400' ün üzerinde bir artış göstermiştir. Buna rağmen öğretmenlerin kendilerini geliştirmedikleri gibi itibar zedeleyici ve onur kırıcı söylemler eğitimciler için büyük bir sıkıntı teşkil ediyor. 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’ nun 43. maddesinde; “Öğretmenlik mesleği, devletin eğitim, öğretim ve bununla ilgili görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas mesleği” olarak tanımlanmıştır. Yani öğretmenlik mesleği zaten bir uzmanlık alanıdır. Bu durumda ayrıca bir “Uzman Öğretmenlik / Başöğretmenlik Sınavı” yapılması çok gereksiz ve rencide ediciydi. Ardından Milli Eğitim Bakanımızın “Biz bu sınavı öğretmenlerin ekonomik koşullarını düzeltmek için yapıyoruz.” açıklamaları daha da üzücüydü. Eğer öğretmenlerimizin ekonomik olarak sıkıntıları varsa ve bu biliniyorsa bu sıkıntılar maaş artışı düzenlemesi veya katsayı düzenlemesi ile giderilmeliydi. Bizim inisiyatifimizin dışında gerçekleşen bir göç dalgasına hazırlıksız yakalanmamıza rağmen öğretmenlerimiz çabucak ellerini taşın altına koyarak insani olarak baktıkları bu durum içerisinde göç yolu ile gelen öğrencilerimizin eğitim öğretim çalışmalarından geri kalmalarını engellemişler ve başarılı olmuşlardır. Göçmenler çocuklarını çoğunlukla dezavantajlı olan okullarımıza göndermektedirler. Öğrenci mevcudu bir anda artan bu okullarımızın dezavantajlı halleri daha da kötü bir duruma gelmiştir. Diğer taraftan plansızca karşılaşmak zorunda olan kültürler birbirine uyum sağlama zorluğu yaşarken buradan doğan tartışmalar okullara da sirayet etmiş ve disiplin ile güvenlik sıkıntıları baş göstermiştir. Milli Eğitim Bakanlığımız bu konuda da yerleşim yerlerinde ve okullarda neler olduğunu, neler yaşandığını bilerek hareket etmeli ve buna uygun politikalar geliştirmelidir.
ANLAŞMALARA DİKKAT!
Her zaman söylediğim gibi eğitim bir milletin geleceğini şekillendiren, hatta devlet ömrünü belirleyen en önemli kavramdır. Bu durumda eğitim politikaları belirlenirken bu politikaların gerçekten milli bir politika olması kaçınılmaz olmalıdır. 27 Aralık 1949 tarihinde imzalanan Fulbriht Anlaşması gibi anlaşmalar dikkatle tekrar incelenmeli ve Milli Eğitim ile ilgili politikalarımız bu gibi etkilerden arındırılmalıdır."
Türk Eğitim Sen İzmir 2 Nolu Şube Başkanı İrfan Toksoy'un değerlendirmeleri ve çözüm önerileri böyle. Dikkate alınacağını umuyorum. Öğrencilerin doyabildiği, her türlü fikri tartışabildiği, ders çıkışı sporla, sanatla, kültürel aktivitelerle ilgilenebildiği aydınlık günler diliyorum. Yeni yılda da sorunları anlatmaya, çözüm aramaya devam edelim. Bu ülke hepimizin, güzellikleri birlikte düşleyelim.
İYİ HABER
Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Vakfı'nın kurulmasını içeren kanun teklifi, TBMM Başkanlığına sunuldu. Vakıf, amaçları kapsamında öncelikle Türk ve İslam arkeolojisi ile kültürel mirası olmak üzere antropoloji, sanat tarihi, tarih, epigrafi, nümismatik gibi tüm ilgili alanlarda Türkiye, Avrupa, Orta Doğu, Balkanlar, Akdeniz, Ege, Karadeniz, Kafkasya, Orta Asya, Güney Asya ve dünyanın diğer bölgelerinde tarihi çağlar boyunca var olan kültürlerin ve sanatların, Türk bilim insanları ve öğrenciler tarafından her yönüyle çalışılmasını teşvik edecek ve bu alanlarda yapılan bilimsel araştırma ve çalışmaları destekleyecek.
GÜZEL İÇERİK:
İnstagram ve Youtube hesabı "Fayn", yeni nesil bir dijital haber ve hikaye anlatıcılığı sloganıyla yola çıktı. Ülke ve dünya gündemini kendi perspektifinden değerlendiren hesap, tercih ettiği yarı resmi, samimi haber dili ile yaşananları bazen güldüren bazen de düşündüren açıklamalarla takipçileriyle buluşturuyor. Önemli gelişmeleri, inceleme ve araştırmaları derliyor.