Şair Dilek Özkan’ın Klaros Yayınları’ndan çıkan “Eflatun Cumartesi” kitabı kent, zaman, uygarlık değerleri bağlamında...
Abone Ol
Şair Dilek Özkan’ın Klaros Yayınları’ndan çıkan “Eflatun Cumartesi” kitabı kent, zaman, uygarlık değerleri bağlamında başarılı dizeler içeren başarılı bir kitap. Duygusu güçlü şiirlerin şairiyle konuştuk
‘Eflatun Cumrtesi’ kitabıyla okuyucunun karşısına çıkan Dilek Özkan’a şiir evrenini ve şiirini oluşturan unsurları konuştuk. Özkan, özellikle kadınlar, çocuklar ve hayvanlara dair önceliğini vurgulayarak, “Şiirde kendimden yola çıkıp toplumun yarasına dokunmaydı benimkisi” dedi. Özkan, şiirlerde kişisel tarihinden de yola çıktığının altını çizerek, “Anneannemin yaşadıklarını, çektiği çileyi, ve sonunda Fırat nehrinde boğuluşunu hissedebiliyorum. ‘Dile Min Digiri’ şiirinde bu acıyı anlatmaya çalıştım.Coğrafya kaderdir'e bir örnektir bu” ifadesini kullandı. Şairin kentten beslendiğini vurgulayan Özkan, kentini yazmayan şairin hayattan kopuk olduğunu söyledi.
Kitaptaki ilk şiirinizde “Ve ben bazı şeyleri hep geciktirdim/köpeğimin suyunu/dünyanın umudunu geciktirdim” diyorsunuz. Bu şiirlerin yazılması, gecikmiş ahvali az da olsa, olması gereken zamana yaklaştırmış mıdır, yoksa bu şiirleri yazmayı da mı geciktirdiniz?
Hayata bazen hep geç kalırız. Bir yerinden tutmak isteriz fakat artık çok geçtir. Böyle hissettiğim zamanlar elbette çok fazla, bu şiirde olduğu gibi özeli yazarken genele ulaşma çabası, yani tümevarımdı benimkisi.
Aynı şiirdeki “Çocukların avuçları güvercin intiharıdır” dizesi çok çarpıcı. Önceki dizelerde kuşlar ve kadınlar da dizelere konuk. Bu dizilimi bize anlatır mısınız?
Öncelikli olan şeyler vardır benim hayatımda. Çocuklar, hayvanlar ve kadınlar...Sonra bizim ülkemiz gibi doğu toplumlarında kadının ve çocukların farklı acılardan geçtiğini biliyoruz; toplumca susuyoruz ve ya susturuluyoruz. Şiirde kendimden yola çıkıp toplumun yarasına dokunmaydı benimkisi.
“Dante” şiirinde ünlü düşünüre seslenseniz de sözünüzün bu çağın insanına sesleniş olduğu kanaatindeyim. Şiirin ilk iki bölümündeki zaman ve insan tasvirinden sonra Dante’ye seslenmeniz de bunu düşündürdü. Peki, sizce asırlar öncesinden bugüne Dante bize en çok ne söylüyor sizce?
‘Dante’ bir göndermeydi elbette. İlahi Komedyada Cehennem, Araf ve Cennete yaptığı yolculuktan bahseder. İnsanın tamamlanmamış derinlikleri gibi bu derinlikler, nesnel dünyanın hemen yanında durur.İnsanın duygu, düşünce yanlarında ve kavrayışında ortaya çıkar. ‘Dante’ şiiri de her şeyde tamamlanmamış, inanmayı bırakmış, otoriteye isyan eden eşikteki insanı ele alır.
Bir başka şiirde “Hey bakar mısınız!/cebinizden yüreğiniz düşüyor” dizeleri dikkat çekiyor. Yürek ve cep sözlerinin bir dizede yan yana gelmesi bende çağın duygu dünyasının maddiyatla olan bağını düşündürdü. Tabii devamındaki dizelerde bir ayrılık havası da seziliyor. Ben bunları anladım, siz bize bir ipucu verecek misiniz?
“Hey bakar mısınız!/cebinizden yüreğiniz düşüyor” dizeleri nesnel bağlılaşık anlamında adlandırmak daha doğru... Bu şiirde insanın kokuşmuş maneviyatından, sınıflı toplum koşullarındaki şeyleşmesinden dem vuruyorum. Bazen insan, ben sahasından çıkar, uzakta yaşayan bir nesne olarak kalır. Burada konu, insanın kavramı ve insan imgesidir. Yalnızlaşmış, kaybolmuş insan!
İzmir, şiirlerinizde yer alıyor ama ayrıntı pek az. Kenti merkeze aldığınız şiirler var mı masanızda?
Elbette "Eflatun Cumartesi" kitabımda "İzmirboyu" şiiri var. Bu şiir Mustafa Özturanlı'nın hazırlayıp derlediği "İzmir'in Seyir Defteri" adlı kitapta da yer aldı. Kent elbette şairi besler. Kentlerin bir dili, bir ruhu vardır. Yaşadığı yerin, semtinin, sokağının, denizinin, insanının, kedisinin,köpeğinin şiirini yazamayan şair yok gibidir. Varsa da o şair hayattan kopuk şiirler yazıyor demektir. Şiirin de bu dünyada bir mekanı olmalı. Çünkü mekan kaçınılmazdır. Belki daha fazla İzmir ile ilgili şiirler yazmalıyım.
Yine “Kime saçlarımı adasam/yüreğimde tozlanmış çığlık” dizelerini konuşmak isterim. Adanmak olgusunun şiirle anlatıyorsunuz, bu olgu çağımızda ne denli karşılık buluyor? Şiir bunu dolaşıma çıkarabiliyor mu?
Çağımız insanının büyük sorunu bu aslında riyakarlık. Baktığınızda bir hesaplaşmadır bu. Boşlukta tutunmak isteyen insanın şiiridir. Hiçbir zaman yanıtlanmayan sorunsalın peşindedir. İnsanın burada kim olduğu değildir konu, hayatı nasıl kavradığıdır. Artık kendinen çıkmıştır. Dostoyevski şöyle der. "İnsanın dünyada var olması değil, insan için bir dünya olup olmamasıdır konu. Onun kendi kendisi için nasıl var olduğu önemlidir."
Röportaj öncesi sohbetimizde “dile min digirî” (Yüreğim ağlıyor) şiirindeki kişisel tarihinizden söz etmiştiniz. Okuyucularımız için birkaç dizeyle bu hikâyeye değinir misiniz?
Ben Güneydoğulu bir ailenin kızıyım, anneannem korkunç acılardan geçmiş. Hayat o bölgede, o tarihlerde, elbette çok zordu, hele bir de kadınsanız. Ben de karmamda bunu çok net hissediyorum. Bazı zamanlar, rüyalarımda o bölgeye gidiyorum. Anneannemin yaşadıklarını, çektiği çileyi, ve sonunda Fırat nehrinde boğuluşunu hissedebiliyorum. "Dile Min Digiri" şiirinde bu acıyı anlatmaya çalıştım. Coğrafya kaderdir'e bir örnektir bu.Dilek Özkan, Eflatun Cumartesi, Klaros Yayınları, 2022Dilek Özkan kimdir?Dilek Özkan İzmir'de doğdu. İlk, orta ve lise eğtimini İzmir'de aldı. Şiirleri, makaleleri ve röportajları birçok edebiyat dergisi ve gazetelerde yayımlandı.Denizsuyukasesi,Alaz, Deliler Teknesi, Hayal Edebiyat, Sincan İstasyonu, Kurşun Kalem, Mühür, Eliz Edebiyat, Şiiri Özlüyorum, Üvercinka, Temren, Edebiyat Nöbeti, Kıyı Edebiyat, Silgi, Şiiristan, Asma köprü, (Fransa Paris), Cumhuriyet Kitap gibi pek çok dergide yayımlandı. Ayrıca çeşitli televizyon ve radyo programlarına konuk olarak davet edildi. Şiirleri Fransızca'ya, Farsça'ya, Azerice'ye çevrildi, Kanal 35’te yemek programı yaptı.İlk şiir kitabı "Bir Uçurum İçe" .İkinci kitabı "Birkaç Porsiyon Hayat" Ortak kitap, "Usta Şairlerin Poetikaları Üzerine Söyleşiler"Üçüncü kitabı " Eflatun Cumartesi" 2021 Muammer Hacıoğlu Edebiyat Ödülleri 2.lik aldı.