Jethro Tull, müzik dünyasında yarım asırı geride bırakırken, 23 Kasım’da İstanbul’daki Volkswagen Arena’da konser vermeye hazırlanıyor. 1967 yılında kurulan ve rock müziğin sınırlarını zorlayarak blues, folk, caz ve klasik gibi türleri kendine has bir şekilde harmanlayan grup, flüt kullanımını rock müziğine entegre eden ilk gruplardan biri olarak büyük bir iz bıraktı. Grubun solisti Ian Anderson, İstanbul konserinin öncesinde müzik dünyasındaki değişimden, sanatçılarının toplumsal sorumluluklarına kadar birçok konuda sorularımızı yanıtladı.
“MÜZİKAL EVRİM”
Jethro Tull, kariyerinde birçok müzik türünü bir araya getirerek kendi benzersiz sesini oluşturdu. Anderson, grup olarak her zaman bir keşif ve dönüşüm sürecinde olduklarını belirtti: "Başlarda blues ve jazz rock’tan ilham alırken, hızla folk, klasik ve progresif rock unsurlarını da müziğimize dâhil ettik. Jethro Tull’un müziği, 1960’lardan günümüze büyük bir dönüşüm geçirdi. Anderson, müzik endüstrisinin dijitalleşmesini ve müziğin hızla tüketilen bir hale gelmesini eleştirdi: "Eskiden bir albüm çıkarmak, dinleyiciye bir hikâye anlatmak için büyük bir ritüeldi. Şimdi müzik daha hızlı tüketiliyor ve bazen bu hız, sanatçının anlatmak istediği mesajın derinliğini kaybettirebiliyor. Bu dönemde müziğin ruhunu kaybetmemek, sanatçılar için büyük bir meydan okuma."
“RÖKFLÖTE” ALBÜMÜ
Jethro Tull’un son albümü "RökFlöte", İskandinav mitolojisinden ilham alarak oluşturuldu. Anderson, mitolojinin felsefi ve tarihsel bağlamına odaklandığını, ancak bazı grupların bu tür mitolojik ögeleri milliyetçi amaçlarla kullandığını vurguladı. Albümün yaratım süreci hakkında, "Başlangıçta tamamen enstrümantal olacaktı fakat mitolojinin geniş dünyası müziğime sızdı. Her şarkıyı, ilgili tanrının tarihsel bağlamını ve modern dünyadaki yansımalarını ele alacak şekilde tasarladım." dedi. Albümde, örneğin denizlerin ve rüzgârların tanrısı Njord’un mitolojik rolü, çevresel sorunlara ve denizcilerin yaşam mücadelelerine dair bir kapı aralıyor.
“SANATÇILAR VE SORUNLAR”
Sanatçılar, küresel sorunlar konusunda önemli bir rol oynamalı. Anderson, iklim değişikliği gibi sorunlarla ilgili farkındalık yaratmanın sanatçılar için önemli bir sorumluluk olduğunu belirtti: "Sanatçılar, bilgiyi yaymak ve insanları harekete geçirmek için güçlü bir sese sahipler, ancak bu ses doğru bilgiyle dengelenmeli. Ben 1973’te iklim değişikliği hakkında ilk şarkımı yazdım ve sanatın bu konuda ne kadar güçlü bir araç olduğunu gördüm." Anderson, sanatçının toplumsal sorunları gündeme getirmesinin önemini vurguladı.