Samsun’un Tekkeköy ilçesinin saklı köyü Yağbasan Mahallesi’nde, tarihin derinliklerinden fısıldayan bir ahşap ev, zamanın acımasız pençesine karşı dimdik duruyor. Yaklaşık 120 yıldır yerinde olan bu iki katlı ahşap yapı, adeta bir tarih kitabı gibi, her köşesinde bir anıyı saklıyor. Bu evde 80 yaşındaki Hamiyet Üstündağ, geçmişin izlerini yaşatarak zamana meydan okuyor. Eşinin vefatından sonra bu evi tek başına yaşamak için seçen Üstündağ, adeta bir zaman yolcusu gibi tarihi dokuyu yaşatıyor.
Hamiyet Üstündağ’ın Anılarla dolu evi
63 yıl önce gelin geldiği bu tarihi evde, bir zamanlar 20 kişilik bir aile yaşamıştı. Şimdi ise bu ev, Hamiyet Üstündağ’ın yaşadığı tüm anıların ve geçmişin izlerinin buluşma noktası. “Evi yıkmak istediler, yıktırmadım,” diyerek, evin her köşesinde emeği ve direnişiyle oluşturduğu tarihe sahip çıkıyor. O dönemlerin tütün dikiminden köy hayatına geçişine kadar, bu evin her köşesinde yaşanan olaylar, adeta bir tarih müzesi gibi.
Direnişin sembolü: Evdeki kalıcı yaşam!
Hamiyet Üstündağ, eşinin ölümünden sonra evde yalnız başına yaşamaya karar verdi. Gelinlerinin onu aşağıya, daha modern ve konforlu bir yaşam alanına taşımak istemesine rağmen, o bu evi terk etmeyi reddediyor. “Camlar kırık, fareler falan geliyor” diyenlere rağmen, o korkmadan, bu evin içinde yaşamaya devam ediyor. “Allah’ım var, neden korkayım,” diyerek, bu tarihi yapının onun için ne kadar değerli olduğunu ve yaşam mücadelesinin derinliğini gözler önüne seriyor.
Gelini sürekli destekliyor!
Hamiyet Üstündağ’ın gelini Güllü Üstündağ, kayınvalidesinin bu tarihi evdeki yaşamını desteklemek için sürekli çevresinde bulunuyor. Kayınvalidesine yardım ederken, aynı zamanda bu tarihi evin korunması için de elinden geleni yapıyor. Bu destek, ailenin tarihî değerlere olan bağlılığını ve evin önemini vurgulayan bir detay olarak öne çıkıyor.
Hamiyet Üstündağ’ın bu 100 yıllık ahşap evdeki yaşamı, sadece bir yaşam öyküsü değil, aynı zamanda tarihî bir mirası yaşatma mücadelesi. Bu ev, geçmişin derinliklerinden gelen bir çağrı gibi, zamanın acımasız etkilerine karşı direnmenin sembolü olarak varlığını sürdürüyor.