Rüyalar, uyku döngümüzün REM (hızlı göz hareketleri) evresinde gerçekleşir ve bu anlar çoğu insan için oldukça etkileyici olabilir. Ancak, rüyaların nasıl oluştuğu ve ne anlama geldiği konusunda bilim insanları hâlâ çalışmalara devam ediyor. Rüyalarla ilgili yapılan araştırmalar, bu esrarengiz deneyimlerin arkasında yatan bazı temel gerçekleri gün yüzüne çıkarıyor.
Uzmanlar, en canlı ve gerçekçi rüyaların gece boyunca 90 ila 120 dakikalık aralıklarla gerçekleştiğini belirtiyor. Rüya süresi bazen birkaç saat gibi hissedilebilirken, aslında bu rüyalar sabah saatlerinde daha uzun ve daha karmaşık şekillerde meydana gelir. Geç yatan bireylerin, REM uykusunun daha uzun sürmesi nedeniyle rüyalarını hatırlama olasılıkları artar.
İlginç bir şekilde, rüya sırasında kaslar geçici bir felç durumu yaşar; bu, rüyalarımızı fiziksel olarak yaşamanızı engeller. Çoğu rüya, ses ve hareketten ziyade görselliğe dayalıdır. Rüyaların yalnızca %12'sinin siyah-beyaz olarak görüldüğü ise şaşırtıcı bir gerçektir.
Rüyaların içeriği, genellikle son birkaç gün içerisinde yaşanan olaylarla bağlantılıdır. Stanford Üniversitesi araştırmalarına göre, rüyalarda yalnızca daha önce gördüğümüz yüzler yer alır. Kabuslar ise genellikle 3-6 yaşları arasında başlar ve ergenlik döneminde azalır. Kadınların, erkeklere oranla daha fazla kabus gördüğü gözlemlenmiştir. Kabusların düzenli tekrarı, kabus bozukluğu gibi bir rahatsızlık belirtisi olabilir; bu durumda uzman bir doktora başvurmak faydalıdır.
Rüyaların büyük bir kısmı unutulur; insanlar rüyalarının %95 ila %99'unu hatırlamaz. Görme engellilerin ve hayvanların da rüya gördüğü bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Özellikle 10 yaşın üzerindeki herkes, her gece 4-6 rüya görme eğilimindedir; ancak bu rüyaları hatırlamaları pek mümkün değildir.