Rusya’nın yeni dış politika doktrini
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamada Rusya’nın beklenen...
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamada Rusya’nın beklenen “bahar saldırısını” çoktan başlattığını, bölgeye çok sayıda asker ve askeri mühimmat gönderdiğini belirtmiştir. Brüksel’de gerçekleştirilen savunma bakanları toplantısına katılan NATO Genel Sekreteri, NATO’nun savaş nedeniyle tükenen mühimmatları konusunda Ukrayna’ya destek vereceğini; ancak Kiev’in mevcut mühimmat stoklarını, yenilerinin müttefiklerce tedarik edilebileceğinden daha hızlı tükettiğini belirtmiştir. Rusya’nın Bakhmut’ta konumunu güçlendirdiği ve savaşı yavaş yavaş kazanmaya başladığının üstünde duran Stoltenberg, Rusya’nın kaynaklarının tükeneceğini umduğunu ifade ediyor.
Kollektif Batı’nın askeri güvenlik örgütü olan NATO’nun Genel Sekreteri’nin yukarıdaki ifadeleri, Ukrayna jeopolitiğinde Rusya-ABD savaşının olası sonuçları üzerine analiz yapabilmemizi sağlayacak önemli bilgiler sunmakta. Öncelikle savaşın sonunda Rusya, Kollektif Batı tarafından beklenen –arzu edilen- yenilgiye uğramazsa Ukrayna, NATO üyeliği konusunu rafa kaldıracak ve Kırım’ın Rusya sınırında olduğunu kabul etmek durumunda kalacaktır.
Bu durumda Rusya, dış politika konseptinde güncellediği yeni doktrini çerçevesinde Kollektif Batı’nın küresel egemenliğine ve Anglo-Sakson hegemonyasına son verecek şekilde adımlarını belirleyecektir. Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un geçtiğimiz günlerde yapmış olduğu, “güncellenmiş dış politikamızda bundan böyle bencil çıkarları doğrultusunda değil, tüm devletlerin egemen eşitliği ilkelerini kutsayan BM Şartı’nın gerektirdiği gibi, çıkarlar dengesinin adil bir evrensel temeli temelinde belirlenmesi gereken uluslararası yaşam çerçevesinin oluşturulması konusunda Batı’nın tekelini durdurma ihtiyacı ile ilgili olacaktır,” açıklaması, Rusya’nın yeni dış politika doktrininin çerçevesini açıkça çizmektedir.
START-3 ASKIDA
Dün (21.02.2023) Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin yaptığı açıklamalarda START-3 anlaşmasını askıya aldıklarını duyurmuştu. ABD ile Rusya arasında 2010 yılında Prag’da imzalanan “START-3 Anlaşması” kısaca; her iki ülkenin de stratejik olduğu belirli kara ve deniz füzeleri, rampalar ve ağır bombardıman uçaklarını tanımlamaktadır. START-3’ün en önemli maddelerinden biri, stratejik saldırı silahlarının ulusal topraklardaki yerini öngörüyordu - ağır bombardıman uçaklarının geçici olarak konuşlandırılması bile karşı tarafa bildirilmekteydi. Diğer bir deyişle, stratejik saldırı silahlarının birbirlerinin sınırlarına taşınması (Küba Füze Krizi’nde olduğu gibi) imkânsız görünüyordu.
Rusya, bu antlaşmayı askıya aldığını duyurdu; ancak bu Rusya’nın hemen antlaşma dışında kaldığı anlamına gelmiyor. START-3 Antlaşması 05 Şubat 2026 tarihine kadar yürürlüktedir. Putin, nükleer silahların Fransa ve İngiltere’de de olduğunu ve bu ülkelerin Ukrayna’nın Rusya’ya karşı hava harekâtlarına da destek verdiğini ifade etmiş ve bu doğrultuda START-3 katılımlarını askıya aldıklarını duyurmuştu.
Sadece START-3 Antlaşmasıyla ilgili değil; Putin’in dünkü açıklamalarının geneline baktığımızda, Lavrov’un belirtmiş olduğu güncellenen “yeni dış politika doktriniyle uyumlu olduklarını söyleyebiliriz. Kolektif Batı’nın da desteğiyle Ukrayna merkezli süren ABD-Rusya çatışmasında Rusya’nın nedenleri ve hedefleri bellidir. Nihayetindeyse, tek kutuplu uluslararası sistemin yerini çok kutupluluğa tamamen bırakması ve hegemonyanın sona ermesidir.