Dünya

Pompeii'deki DNA analizleri tarihi varsayımları çürüttü: Bakın esas gerçek neymiş…

Antik Roma kenti Pompeii'deki MS 79 patlamasında hayatını kaybedenlerin genetik analizi, uzun süredir süren aile ilişkileri ve bağlar hakkındaki teorileri yıkıyor.

Abone Ol

MS 79 yılında meydana gelen Vezüv Yanardağı patlaması, Pompeii kentini yerle bir etmiş ve binlerce kişinin ölümüne yol açtı. Patlamanın ardından kül tabakaları, felakette hayatını kaybedenlerin vücutlarını asırlardır muhafaza etti. 1863 yılından bu yana bilim insanları, kül tabakalarının oluşturduğu boşlukları alçıyla doldurarak kurbanların kalıplarını çıkarmıştı. Ancak, son yapılan araştırmalar, bu kurbanların aile ilişkilerine dair daha önceki varsayımların yanlış olduğunu ortaya koydu.

DNA ANALİZLERİ VARSAYIMLARI ÇÜRÜTTÜ

Current Biology dergisinde yayımlanan son araştırmaya göre, Pompeii kurbanlarının genetik yapısı daha önce düşünülenden çok daha farklıydı. 14 kurbanın DNA'sı üzerinde yapılan analizler, anne ve çocuk olduğu varsayılan kişilerin aslında akraba olmadığını ortaya koydu. Örneğin, bir evde bulunan altın bilezikli bir yetişkinin ve kucağındaki çocuğun anne-çocuk oldukları düşünülse de bu kişilerin tamamının erkek olduğu ve akraba olmadıkları belirlendi.

SARILARAK ÖLENLERİN KİMLİĞİ YANILTICI ÇIKTI

Bir diğer dikkat çekici örnek ise sarılarak ölen iki kişinin arasında bulunan ilişkidir. Önceki varsayımlar, bu kişilerin kız kardeş ya da anne-kız olduğu yönündeydi. Ancak yapılan DNA testleri, aralarındaki akrabalık bağının anne tarafından olmadığını ve en az birinin erkek olduğunu ortaya çıkardı.

POMPEİ HALKININ GENETİK ÇEŞİTLİLİĞİ

Bu yeni bulgular, Pompeii halkının genetik çeşitliliğini gözler önüne serdi. Araştırmacılar, kentteki insanlar arasında daha önce düşünülenden çok daha fazla genetik çeşitliliğin bulunduğunu belirtiyor. Bu durum, Pompeii'nin sosyal yapısının ve insan ilişkilerinin çok daha karmaşık olduğuna işaret ediyor.

Yeni yapılan DNA analizleri, Pompeii'nin ölümcül patlamasından yüzyıllar sonra, antik Roma halkı hakkında daha fazla bilgi edinmemize olanak tanıyor ve bu bilgilerin, tarihsel varsayımlarımızı nasıl değiştirebileceğini gösteriyor.