Ekonomi

Para pul olmuşsa çare büyütmek mi?

Bir zamanların servet değerindeki banknotlarıyla bu gün ancak fındık fıstık alınabiliyor. Beş bin liralık banknot basımının konuşulması ‘Neyin itirafı?’ sorusunu akla getiriyor

Abone Ol

Nihat AK/EGE TELGRAF- Türk lirasının hızla değer kaybettiği bu dönemde en büyük banknot 200 liranın "fındık fıstık parası" olarak anılmaya başlanması, ekonomideki ciddi yapısal sorunların ve enflasyonun etkisini gözler önüne seriyor. Finans uzmanları ve ekonomistler, yüksek enflasyonun neden olduğu bu tabloyu değerlendirerek daha büyük banknotlara ihtiyaç duyulmasının sadece bir sonuç olduğunu, asıl çözümün yapısal reformlarda yattığını vurguluyor.

FINDIK FISTIK PARASI

Piyasalarda daha büyük banknotlara ihtiyaç duyulmasının önemli bir gösterge olduğunu dile getiren finans uzmanı Irmak Nural, “Gerçekten yüksek banknotlar, yani banknotların değeri arttıkça, bunun çok açık bir göstergesi şu: Türk Lirası’nın değer kaybettiği bir dönemdeyiz. Bugünün 200 lirası birkaç yıl öncesinin 20 lirası gibi veya bugünün bin lirası 2-3 yıl öncesinin 100 lirası gibi. Önceden 20 liraya aldığımızı 200 lirayla 100 liraya aldığımızı ise bin liraya alıyoruz. Enflasyon arttıkça, banknotlar da yetersiz kalmaya başlıyor. Türk Lirası’nın alım gücünün düşmesi, işte tam olarak bunun bir göstergesidir. Vize almanın neredeyse imkansız olduğu bir ortamda insanımız, Türk lirasının ne kadar değersizleştiğini aslında fark edemiyor. Çünkü yurt dışında yaşamış insanlar, Türk lirasının ne durumda olduğunu görebiliyorlar ama burada yaşayanlar, sadece içerideki enflasyonla karşı karşıya kalıyorlar. İki yüz lira bile fındık fıstık parası olmuş durumda. Belki de 500 liralık banknot basılması kaçınılmazdır, hatta belki 5 bin lira bile basılabilir. Böyle giderse birkaç yıl sonra 5 bin liralık banknotun basılması kaçınılmaz olacak” dedi. 

‘KONUŞARAK OLMAZ’ 

Banknot yükseltmenin veya üzerindeki sıfırları atmanın geçici bir durum olacağını vurgulayan Nural, “Yapılması gereken, enflasyonu azaltacak yapısal önlemler almak ve devletin harcamalarını etkin bir şekilde yönetmektir. Bizim tasarruf yapmamız gerektiği sürekli vurgulanıyor ama devlet de aynı şekilde tasarruf yapıyor mu? Biz ödediğimiz vergilerle devletin bütçesini finanse ediyoruz. Peki, bu vergiler doğru bir şekilde, etkin bir biçimde harcanıyor mu? Gerekli yerlere mi harcanıyor? Yoksa israf mı var? Bunları sorgulamak gerekiyor. Devletin, ekonomik açığını kapatmak için sürekli para basması, enflasyonu tetikleyen bir faktör. Bu yüzden devletin harcamalarında bir reforma gitmesi lazım. Gereksiz harcamalar kesilmeli, verimsiz bölümler kapatılmalı. Bunun bir örneğini Amerika’da görebiliyoruz. Elon Musk, devletin etkin yönetimini sağlayacak bir pozisyonda olacak. Uygulamalarının başarısı örnek alınabilir. Türkiye’de de benzer reformlara ihtiyaç var. Faiz oranlarını değiştirerek, banknotları artırarak, enflasyonu düşürmek mümkün değil. Biz 70’li, 80’li yıllardan bugüne kadar hep aynı çözümleri konuştuk ama hala aynı yerdeyiz. 2024’teyiz, ama aynı sorunlarla karşı karşıyayız. Bunu değiştirebilmek için, başka bir çözüm arayışına girmemiz gerekiyor. Eğer aynı şeyleri söyleyip, aynı şeyleri uygulamaya devam edersek, bir yere varamayız. Artık somut adımlar atma zamanı geldi" ifadelerini kullandı. 

‘ŞİŞİRİLMİŞLİK GÖSTERGESİ’

Yüksek rakamlı banknotların kısa sürede yetersiz kalmasının bir şişirilmişlik göstergesi olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Hüsnü Erkan, "Enflasyonist bir ortamda fiyatlar sürekli şişer, yani artar. Bu da demek oluyor ki, eldeki küçük banknotlarla alışveriş yapmak giderek zorlaşır. Örneğin, 200 liralık banknot yerine daha büyük bir banknot kullanmaya başlamak gibi bir durum ortaya çıkar. Hatta 5 bin lira gibi banknotların basılmasını söyleyenler bile var. Ancak, 5 bin lira gibi büyük bir banknotu günlük alışverişlerde kullanabilmek pek kolay olmaz. Bu tür bir değişim süreci kademeli olmalı. Yani, birdenbire 5 bin liralık banknot basmak yerine, önce 200 liradan 1000 liraya ya da 2 bin liraya geçmek daha mantıklı olabilir. Kademeli bir geçiş, daha sağlıklı bir yaklaşım olur” dedi.

‘AKIL VE BİLİMİN REHBERLİĞİ’ 

Beş binlik banknotların basılmasının konuşulmasının ekonominin ve para yönetiminin ne kadar sağlıksız şekillendirildiğinin bir itirafı niteliğinde olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Erkan, “Banknot yükseltimi ve paradan sıfır atılımı alışkanlık haline gelirse, ekonomide sağlıksız bir döngüye girilmiş olur. Siyasetin kendini sorgulaması gerekiyor. Çünkü şu an uygulanan politikalar, akıl ve bilimle uyumlu değil. Yanlış ekonomi politikaları uygulanıyor ve bu sürekli başarısızlıkla sonuçlanıyor. Böyle bir ortamda, bir ülke küresel rekabette yer alamaz. Bizim aklımızı başımıza alıp, bilimsel rotadan sapmamamız gerekiyor. Mustafa Kemal Atatürk'ün 'Aklı ve bilimi rehber edinin' sözü, hala geçerliliğini koruyor. Ancak biz, maalesef tam tersini yapıyoruz. Bu noktada, yapmamız gereken şey, düşünen insanları ve bilimsel bilgi üreten kişileri toplumu yönetmeye dahil etmektir. Bu da ancak bilgiye saygı gösteren ve bilimi rehber edinen bir toplum yapısıyla mümkün olur” diye konuştu.

SEÇMEN SORUMLULUĞU

Ekonominin bu durumundan seçmenlerin de sorumluluk duyması gerektiğini belirten Prof. Dr. Erkan, “Tabii, burada seçmene de büyük bir sorumluluk düşüyor. Hepimizin bu durumdan payı var. Çünkü biz, liyakat yerine ilişkiler ve bağımlılıklar sistemini topluma hakim kıldık. Batıda, 1960'lı yıllarda 'başarı toplumu' kavramı ortaya atıldı. Toplumlar, liyakat ve başarıya dayalı bir sistem oluşturuyor. Biz ise 'Biat Toplumu'na dönüştük. Biatın geçerli olduğu bir toplumda, keyfilik ve yanlış yönetim kaçınılmazdır. Bu da ekonomide olumsuz sonuçlara yol açar" ifadelerini kullandı.