Tedavisi yalnızca organ ve doku nakli ile mümkün olan hastalıklar, bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de önemli sağlık sorunlarından biri olarak karşımıza çıkıyor. "Organ nakli", vücutta görevini yapamayan bir organın yerine canlı bir vericiden veya ölüden alınan sağlam ve aynı görevi üstlenecek bir organın nakledilmesi işlemi olarak tanımlanıyor. Kişinin hayatta iken serbest iradesi ile tıbben yaşamı sona erdikten sonra doku ve organlarının başka hastaların tedavisi için kullanılmasına izin vermesi ve bunu belgelendirmesi de organ bağışı olarak adlandırılıyor. Türkiye dünyada organ nakli faaliyetleri için yeterli donanıma, deneyimli nakil ekiplerine ve merkezlerine sahip bir ülke olarak tanınıyor. Aşılması gereken en önemli sorun kadavra bağış oranındaki yetersizlik ve geç kalınması olarak gözlemleniyor. Diyanet İşleri Başkanlığı daha uzun yıllar öncesinden, organ naklinin caiz olduğunu bildirmiş ve bağışın insanın insana yapabileceği en büyük yardım olarak tanımlamıştır.
'DONÖR SAYISI ARTMALI'
Ülkemizde organ bağışları Sağlık Bakanlığı kontrolü ve denetiminde yapılıyor. "Türkiye Organ ve Doku Nakli Bilgi Sistemi" vasıtasıyla organ dağıtımı en adaletli ve şeffaf biçimde gerçekleşiyor.Ülkemizde organ olarak, böbrek, deri, karaciğer, kalp, akciğer, pankreas ve ince bağırsak nakilleri; doku olarak kemik, kemik iliği, kornea ve kalp kapağı nakilleri yapılıyor. Organ bağışı için ise zamanında kararın çok önemli olduğu vurgulanıyor. Özellikle bu konuda değerlendirmelerde bulunduğumuz. Ege Üniversitesi Akciğer Nakli Sorumlu Uzmanı ve Doç.Dr. Ali Özdil merak edilen soruları yanıtladı. Akciğer naklinin ve diğer organların nakillerinin büyük önem arz ettiğine değinen Özdil,“Ege Üniversitesi Hastanesi bir organ nakli merkezi. Akciğer nakli daha sonra başladı ama aktif olarak devam ediyor. 2012 yılından itibaren hızlandı ve korona virüs ile birlikte 7 merkezden 3 merkeze düştük. Üç büyük şehirde devam diyor. 306 akciğer nakli yapıldı Türkiye’de 2012 yılından itibaren 22 bin organ nakli yapıldı. Akciğer nakli biraz daha az. Bağışlanan organlar içerisinde kullanılabilirlik oranı ise çok düşük. 2019 senesinde 43 akciğer nakli yapıldı lakin nakillerin arasında bakıldığında 2 bin 500 organın sadece 43’ü kullanılabilmiş. Oranlarımız bu anlamda Avrupa’nın çok altında. Yurt dışında bir merkezde ayda 16 nakil yapılabiliyor. Bu sene rakamlar çok daha aşağı düştü. Korona virüsün yoğun dönemini atlattık ama rakamlar hala geride. İstanbul son 10 gün içinde 2 tane yaptı. Toplamda 4’e ulaştılar. Yıl sonuna iki ay kaldı. Rakamların düşük olmasında sebeplerden biri donör sayısının azalması diğer neden ise organ bağışının zamanlaması sorunu. Aslında donör sunuluyor. Bağışçı sayısı nüfusa oranla az olsa da bilinçli hareket edilebiliyor. Lakin bağışlanan organ zamanlamaları ciddi sorun yaşatıyor. Verici sayısının artırılması için biraz daha bilinçlenmemiz lazım" dedi.
‘BEYİN ÖLÜMÜ NEDİR?’
Beyin ölümü kavramının toplumda anlaşılmadığını bu nedenle geciken organların bağışında ciddi sorunlar yaşandığını söyleyen Özdil, "İnsanlar çıkmadık candan ümit kesilmez düşüncesinde ama maalesef yanlış bir düşünce. Beyin ölümü konusunda ciddi hassasiyet gösteriyoruz. Her hastayı baştan aşağı inceliyoruz. Dört beş kişilik bir ekip tanı koyuyor. Beyin ölümü gerçekleşirse yaşama dönüş şansı yok. Kesinlikle o insanın yaşama dönemeyeceğinin göstergesidir. Bunu daha iyi ifade etmemiz lazım. Çünkü beyin ölümü beyne kan akışının olmamasıyla ortaya konuluyor" açıklamalarında bulundu.
ARTIK ZAMANLA YARIŞ
Zamana karşı bir yarış içerisinde olduklarını ve 14 yaş altı çocuklara nakil yapılamadığını belirten Özdil, "Organ bulmak çok zor oluyor. Canlıdan canlıya nakiller mümkün oluyor. Düzgün takip edilirse bir çok organ nakil yapılabilir. Korona virüs akciğerleri bitiriyor. Bağış düşüyor ama talep artıyor. İnsanlara beyin ölümünü çok iyi anlatmamız lazım. Beyin ölümü gerçekleşince, bağış başlıyor. Ne kadar hızlı bağışlanır ve kullanılırsa enfeksiyona bağlı kayıpları yaşamayacağız. Çünkü sonrasında artık bizim zamana karşı yarışımız başlıyor. Organ sayısını ve bağışçı sayısını artıralım. Lakin beyin ölümü teşhisini hızla koyup hareket alanımızı artıralım. Herhangi bir şekilde organları kullanabileceğimiz insanların kayıpları daha fazla. Organların bağışlanmasında yaşanan kayıp başkalarına can olabiliyor. Daha önce naklini yaptığımız hastalarımız bu konuda çok güzel sözler söylüyor" ifadelerini kullandı.
'BAŞARILI OLABİLİRİZ'
Kampanyalar ve çalışmaların yeterli olduğuna yönelik konuşan Özdil, "Anlayacağı şekilde mi? Yoksa organların kullanılacağı şekilde mi? Bilmiyoruz. Organ nakli derneklerinin nakli vardı. Kamu spotu dönüyor. Ama akciğer nakli ile ilgili bir hareket orada yok. Diğer organlara göre akciğer gelişimi daha zor oldu. Yavaş yavaş atlattık. Bazı organları geçmiş durumda bile olabilir. Hastalar çok geç dönemde bize refere ediliyordu. Solunum cihazına bağlı hastalar, kas kuvvetini kaybeden hastalar refere ediliyordu. İkincisi ise organ, akciğeri çok hızlı almamız gerekiyor. Çok çabuk enfeksiyona bağlı kalınıyor. Başarı oranları diğer organlara yaklaşmış durumda" diye konuştu.
'GÖRÜNÜR OLMALIYIZ'
Pulmoner Hipertansiyon ve Skleroderma Hasta Derneği Başkanı Kamil Hamidullah da, “Her sene 2 bini çocuk yaklaşık 8 bin kişi organ bekleme listelerine eklenmekte. Senede 15’i bulmayan nakil rakamlarından bahsediyoruz. 14 yaşın altındaki küçük çocuklara neredeyse organ bağışı yok gibi. Yılda 30 bin kişinin organ bekleme listesine eklenmesi 17 dakikada bir kişiye bu piyangonun çıktığı anlamına geliyor. Çaresiz değilsiniz, çare bizleriz. Ben uygun değilim diye düşünmeyin takdiri zamanı gelince hekimler düşünsünler. Dünyada artık birden fazla organ nakilleri yapılıyor. Aslında yapılır yapılamamasının nedeni organ bağışı yetersizliği. Bazı hastalıklar sadece organ nakliyle sağlığına kavuşmuyor. Bütün organ bekleyenlerin görünür olmalarını istiyorum. SMA’yı hastaların anne babaları tanıttı. Nasıl hastalık olduğunu bilmeyen kimse yok. Bunun nedeni doktorlar aslında işlerini yapıyor. Aksayan taraf organ bekleyenlerin görünür olmaması. Görünür olmaya davet ediyoruz onları” dedi.
'BAĞIŞTA BULUNDULAR'
40 yaşında akciğer nakli bekleyen hastalardan Serhat Işık ise bizlere organ nakline dair önemli açıklamalarda bulundu. Işık, “Umudumuzu hiç yitirmedik.Bu yüzden buradayız” diyerek sözlerine başladı. Diğer hastalara seslenen Işık, “Herkesin umudu olmalı. Aile olarak organ bağışına çok sıcak bakıyoruz. Bu hastalıktan öncede bağışta bulunmuştuk. Başımıza geldiği için değil farkında olduğumuz için bulunduk. Beni görenler daha çok organ bağışı yapıyor. Ciddi anlamda benden kaynaklı durumla akrabalarımızın çoğu bağışta bulundu” dedi.
'GERÇEKLER ARAŞTIRILMALI'
Organ bağışını ve etkilerini anlatan Nilgün Yıldırım, kendi sürecine değinerek günümüzde organ nakline ait önemli bilgiler aktardı. Yıldırım,“14 yaşında çocuklarımıza nakil yapılamaması çok üzücü. Bu konu araştırılıp gündeme taşınmalı. Kalp nakillerinin az sayıda yapılıyor olması ise kadavranın az olmasından kaynaklı. Canlı nakillerde çalışmalar yapılıyor ama böbrek yetmezliği teşhisi konulan hastamıza canlı verici bulunamıyor. Karaciğer nakli olmadığı için çoklu organ yetmezliğinden genç bir hastamızı kaybettik. Çok fazla hastamız var. Kadavranın toparlanması gerekiyor. Pankreas nakli doğru düzgün yapılamıyor. Diyabete bağlı olarak böbrekyetmezliği çeken hasta sayısı artmaya başladı. Böyle olunca hem böbrek hem pankreas nakli ile yeni bir yaşama başladım ama bir diyabet hastası ne zaman nakil olacak sorusunu soruyor. Kadavra bekleyenler için umut yok gibi görünüyor. Diyaliz tedavisiyle uzun süre yaşam mümkün. Acil böbrek olmazsa yaşamını kaybedecek gibi söylemler var dizilerde. Gerçekleri araştırmadan böyle çalışmaların yapılması doğru değil. Önemli olan kadavradan organ bağışı için bu günlerde değil yıl içinde gündeme getirilecek çalışmalar yapılmalı bu da topyekün bir farkındalık ile birlikte mümkün olabilir ancak” diye konuştu.RANA BEYZA ÖZTÜRK/Özel Haber
Gelişmelerden haberdar olmak istiyor musunuz?
Google News’te Ege Telgraf sitemize
abone olun.