Ölü Ozanlar Derneği’ni yeniden mi kursak?

Abone Ol

Ölü Ozanlar Derneği’ni yeniden kurma fikrine kapılan oluyor mu hiç? John Keating’in okuldan neden atıldığını hatırlayan var mı mesela? Öğrencisi Neil, neden intihar etmişti filmde? Okul müdürü Bay Nolan, Keating’e, “Öğretme tarzının kendi geleneklerine uymadığını” söylemişti. Başka bir öğretmen ise öğrencileri “Sanatçı olmaya yönlendirerek hayatlarını riske attığını” belirtmişti. Öğrenciler, sanatçı olacaklarsa bile Rembrandt, Mozart veya Shakespeare kadar büyük olmalıydılar! Parlak beyinleri Andy Warhol’un tenekeleri gibi yapmaktan başka neydi amaçları? Keating’i olabildiğince yanlış anlamışlardı çünkü kendisine göre tıp, hukuk ve mühendislik hayatın devamlılığı için gerekli işlerdi fakat hayatı uğruna sürdürdüğümüz nedenlerden bazıları da şiir, güzellik, romantizm, aşk ve umut değil miydi?

Geleneksellik, Onur, Disiplin ve Mükemmeliyet, Welton Lisesi’nin dört temel yapısıydı. Gelenekler yüzünden lisenin öğrenciler arasındaki lakabı Cehennem’di. Keating’in ‘okutulması zorunlu’ olan müfredat kitabının ilk konusu olan ‘Şiiri Anlamak’ kısmını yırtıp attırdığı sahneyi hatırlayan var mı? Şiiri formülleştirmeye çalışmak bir sorundu. Keating için mesele ‘büyük sanatçılar’ yetiştirmek değil; hür düşünen insanlar yetiştirmekti: “İnsan yalnızca düşlerinde özgür olur. Her daim öyleydi ve öyle olacak!” demişti. Derslerinde “Dünyayı ancak fikirler ve kelimeler” değiştirebilir diyordu, Romantikler’i övüyordu:

“Bakir ve bakirelere; olabildiğince tadını çıkarın zamanın; toplayın goncaları vaktiniz varken, zaman nasıl geçer anlamazsınız , bugün gülücük saçarken, yarın ölecek o gonca.” 

Daha ilk dersinde ölümü hatırlatmıştı öğrencilere ama en önemlisi, yaşadıklarını fark ettirmişti. Whitman’ın dizesiyle, “sürekli yinelenen sorularla yaşayan” insan için hangisi daha iyiydi: Kendisi mi yoksa hayat mı? Cevap basitti: Burada, varlığın ortasında bulunmamız, hayatın devamlılığı ve kendi sesimizi, kelimelerimizi yaratmak iyi olandı. Ölü Ozanlar Derneği için hayat, Thoreau’nun sözleriyle bozguna uğramak değil, ecel geldiği zaman yaşamadığımızı keşfetmek de değildi!

KELİMELERİN GÜCÜ 

Ölü Ozanlar Derneği’ni yeniden kuran çocukların yüzleri, mağarada geçirdikleri ilk gecede, Thoreau’nun bu dizelerinden sonra çok daha heyecanlıydı; kelimeler, atmosferi değiştirmişti. Kelimeler, yalnızca ‘iletişim kurmak’ için değil ruhu ve sanatı geliştirmek içindi. Keating’in söylediği gibi “insan yorgun değil, tükenmişti”. Düşüncenin üzerinde bıkkınlık vardı ve kelimeler, Dünya’nın bile havasını değiştirecek güçteydiler. Şiir ve sanat, yüzleşmelerin ve özgürlüğün gerçekleştiği cesur bir alandı. 
Peki derneğin bir üyesi olan Neil, sanatın dünyasını keşfettikten, kendi sesini bulduktan, sanatçı olmaya karar verdikten sonra neden intihar etti filmde? Çünkü özgürlüğe dokunduktan sonra beklentilerin ve baskıların altında kaldı, tekrar Cehennem’e dönemezdi:
“Öyle ki biz; bizler, kahraman yüreklerin eşit birer öfkesiyiz. Zamanla ve kaderle zayıfız lakin didinmek, aramak ve bulmak için kuvvetliyiz ve asla boyun eğmeyiz!” dizelerini okumamış mıydı kendisi? 

Belki şimdilerde de boyun eğmemek ve Ölü Ozanlar Derneği’ni yaşatmak bizi daha güzel bir geleceğe taşır.