Araştırmacı-yazar Işık Öğütçü, Orhan Kemal’in üç oyununu sahneye uyarladı. “Nazım Hikmet’le 3,5 Yıl”, “Arkadaş Islıkları” ve “Tersine Dünya” güncel mesajlar...
Abone Ol
Araştırmacı-yazar Işık Öğütçü, Orhan Kemal’in üç oyununu sahneye uyarladı. “Nazım Hikmet’le 3,5 Yıl”, “Arkadaş Islıkları” ve “Tersine Dünya” güncel mesajlarla örülen üç eserOrhan Kemal’in “Bütün Oyunları”nı 2 cilt halinde yıllar önce okuyucuya ulaştırmıştı. Adeta bir ustalar geçidi olan ve 1967’de AST’ta aylarca kapalı gişe oynayan “72’inci Koğuş”, yine aynı döneme damga vuran “Eskici Dükkanı” gibi oyunlar 2 ciltte yer almıştı. Işık Öğütçü, 1970’lerden bu yana tiyatro ortamından edindiği tecrübeler ve Orhan Kemal’in kitleler üzerindeki etkisinin yoğun olduğu eserlerden yola çıkarak üç oyun kaleme aldı. “Nazım Hikmet’le 3,5 Yıl”, “Arkadaş Islıkları” ve “Tersine Dünya” özellikle düşünce özgürlüğü, kadın özgürlük mücadelesi konularında güncel mesajlarla dolu eserler. Öğütçü, “Açıkçası Nazım Hikmet ve Orhan Kemal’in hapishane günleri itibariyle bugün hâlâ düşüncelerinden dolayı içeride olan gazeteci ve yazarlara bir selam durulmasını isterim. Erkek şiddetinin ve zorbalığının sona erdiği, kadınlara yapılan zulmün sokakta, evde soın bulduğu ve kanunun da bunları cezasız bırakmadığı bir ülkeye katkı sunmasını isterim”dedi.
Sayın Öğütçü, sizden uzun zamandır beklediğimiz bir çalışmaydı. Tiyatro ile olan bağınızı bize anlatır mısınız?
Tiyatro 1970’lerde benim hayatımda çok fazla yer etti. Kenter Tiyatrosu’nda tiyatro metinlerini daktiloyla yazma işini bana vermişlerdi. Bir yandan da üniversite okuyordum. Tabii sadece bu oyunları çoğaltmakla kalmadım. Sayısız oyun izledim. Hatta bir oyunun ışığını da ben yönettim. Bu ortamı solumak beni Türk ve dünya tiyatrosunun birikimiyle buluşturdu. Sanatın her aşamasında yer aldım. Bu bende oyun yazabilme yeteneğini geliştirdi. Yıllardır daha çok araştırmalarla Orhan Kemal’i gündeme getiriyorduk. Şimdi bu üç eser bize ustanın eserlerine bugünden ve tiyatrodan bakma olanağı verecek. Daha önce benim yayına hazırladığım Bütün Oyunları çoğunlukla babamın kendi kaleme aldığı eserlerdi. Şimdi bunları yazmakla ondan el aldığımı hissediyorum. TERSİNE DÜNYA FIRTINASI
Orhan Kemal’in eserlerinin tiyatro ve sinemaya uygun oluşu hep konuşulmuştur. Sizin bu üçlüyü seçmenizdeki kriterler neydi?
Dediğiniz doğru. Babamın hemen hemen her eseri sinemaya ve sahneye uyarlanabilir. Tiyatroya uyarladıklarımın belli bir bağlamı olsun istedim. Bazı önceliklerim de vardı. Örneğin “Nazım Hikmet’le 3,5 Yıl” iki usta sanatkârın tiyatro sahnesinde yaşaması benim için önemliydi ki, bence Nazım Hikmet ve Orhan Kemal’in Bursa Hapishanesi’nde buluşması her türlü sanat dalına konu olabilecek çarpıcıklta ve ilginçliktedir. Ben bunu tiyatroyla yapmaya çalıştım. “Arkadaş Islıkları” biliyorsunuz, üstadın otobiyografik bir eseri. Açıkçası Anton Çehov’un kısa ve bol diyaloglu hikâyelerine benzeyen ama aynı zamanda bir roman örgüsü içinde yazılmış bölümlerin akıcılığı dikkatimi çekti. Tiyatro sahnesi, sinema gibi geniş imkanlara sahip değildir. Ancak siz oyunu akıcı kılmak için belli bir hareketlilik de sağlamalısınız. İşte "Arkadaş Islıkları” tam da bu nedenle tercihim oldu. “Tersine Dünya” eserini seçmemdeki neden de Türkiye’nin her tarafında bizden haberli ya da habersiz oynanıyor oluşuydu. Buna karşılık “Tersine Dünya” feminist bir metin olarak henüz hakkıyla ele alınmış bir eser değildir.
Orhan Kemal’in bu romanlarındaki kadın temsiller çokça ele alındı oysa...
Haklısınız. Ancak “Tersine Dünya” ile ilgili böyle bir tahlili görmedim doğrusu. Düşünün Orhan Kemal bu kitabı 1968’de yazmış. Sağlığında basılması mümkün olmadı. 1986’da ilk defa okuyucu karşısına çıktığında bile Türkiye’de feminist hareket çok etkin ve güçlü değildi. 1960’lar biterken üstat dünyanın kadınların egemenliğinde olduğu bir roman yazıyor. Açıkçası burada erkek egemen sisteme net bir eleştiri var. Erkeklik olgusu tersten bir kurguyla ele alınıyor. Erkek egemenliğinin kadına reva gördüğü her şey diyelim ki kadınlar tarafından erkeklere uygulansa erkekler ne hisseder, sorusunu soran bir eser.
Oyunda bu söylediklerinizin bir kısmını yarattığınız siyasi tutuklu yazar söylüyor. Orhan Kemal’in yarattığı atmosfere ek olarak bu mesajları direk vermek istemenizin nedeni neydi?
Açıkçası hem aydın sorumluluğunu hatırlatmak istedim hem de egemenlik biçimi zulme dayalı olduğu sürece cezaevinde aydınlar olacağını söylemek istedim. Diğer yandan aydının bu toplumda her zaman bir ağırlığı olmuştur. Her ne kadar eleştiri konusu olsa da aydın tavrı, duyarlılığı toplumsal gelişimde her zaman rol oynamıştır. Orhan Kemal gibi yazarların varlığı da aydınlanma çizgisinin devamlılığı konusunda toplumsal bir zennginliktir. ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ
“Arkadaş Islıkları”ında özellikle İlyas Usta ve fabrika doktorunun varlığı da sanırım bu söylediğiniz aydın kişiye denk geliyor. İkisinin kadınlara bakış açısı 1930’ların Türkiye’si için çok ileri bir bakışı temsil ediyor. “Tersine Dünya” ile bu nedenle yan yana getirmiş olabilir misiniz?
Konuştuğumuz gibi, Orhan Kemal’in kadınlara özgür-eşit bakışı , genel olarak insanlığın özgürlük mücadelesine yaklaşımı ilerici yönüyle her zaman açık ve baskındır. Ama dediğiniz diyaloglar benim de dikkatimi çekti. Zaten sonrasında genç kadınla karşılaştığında kadının diyaloglarına yaptığımız eklemeler de bu bakışı güçlendiriyor. Bence de “Tersine Dünya” ile aynı kitapta olması çok yakıştı. Yalnız, “Arkadaş Islıkları”nın bir yönünü daha belirtmek isterim ki o da mizahi yöndür. Orhan Kemal’in mizahı kendiliğindendir, doğaldır. Bu yönüyle de beni uyarlama yapmaya itti.
“Nazım Hikmet’le 3,5 Yıl” oyununda asıl metne eklemeleriniz dikkat çekiyor. Nasıl bir araştırma süreciniz oldu?
Oyunu uyarlarken tabii ki babamın anı kitabından yola çıktım. Ancak, babam ve Nazım Hikmet’in cezaevinde olduğu dönemde yazıştıkları kişiler ve o dönemi anlatan her türlü anlatıya baktım. Sonuçta 14 eserden faydalandığım bir tiyatro metni çıktı ortaya. Aslında 1940’ların Türkiye’sinde cezaevleri, dünya savaşı gibi olguların güçlü bir şekilde anlatıldığı bir metin de oldu diyebilirim. IŞIKÇI CAHİT VE MÖSYÖ KOÇO
Çok hoş ve özel bir ortamdı. Unutamadığım kişiler var. Mesela bir Cahit vardı. Işıkçı Cahit. “İhtilalin Sıtma Görmemiş Sesi”nde seslendirme yapmıştı ki derinden, tok bir sesle “Ben ihtilalin sıtma görmemiş sesiyim” derdi. Işıkçı Cahit ayrıca saz çalardı. Tok, çok güzel bir sesi vardı.Yine Mösyö Koço unutmadığım bir başka isim. Mösyö Koço, yer gösteren Kenterlerin çok eski bir çalışanıydı. Yazın Süreyya Paşa Plajı’nda bir lokantada garsonluk yapıyordu. Kışın da tiyatroda yer gösteriyordu. Diyelim ki bir sıkıntı yaşandı. Daima eliyle “gel gel” yaparak “Olsun be!” derdi. 1977’den ben orada kitap satmaya başladım. Hem onları hem diğer oyunları çok seyrettim. Gülrüz Sururi’nin bir ay boyunca takip ışığını yönettim. Orada beş yıl çok güzel anılarımız oldu. Turneye gelen çok sayıda tiyatro oluyordu. Bilhassa Ankara Sanat Tiyatrosu. Müjdat Gezen’in zengin repertuarlı oyunları vardı. Savaş Dinçel de içindeydi. Adile Naşit, Selim Naşit sık gördüğüm insanlardı.
Yıldız Kenter’in çalışma tarzı nasıldı?
Yıldız hanım, dört dörtlük bir sanatçıydı. Hem tiyatronun işlemesi hem oyunların sağlıklı bir şekilde çıkması için çok çalışırdı. Provalara zamanında gelirdi. Hatta bir keresinde hiç unutmam, annesi vefat etmişti, “Perde kapanmaz” diye çıkmış oyununu oynamıştı. O dönemdeki kadro...Şükran Güngör, Müşfik Kenter, Kadriye Kenter bunlar efsane oyunculardı. Mehmet Birkiye, Gül Onat gibi konservatuarda öğrencisi olan kişiler de vardı.
Edebiyat dünyasından kimlerle karşılaşırdınız?
Özdemir Asaf ve Necati Cumalı aklıma ilk gelenlerden. Hatta Necati Cumalı’ya şiir gecesi yapılmıştı orada. TİYATROLARA ÇAĞRI
Son olarak, bu üç oyunun sanat dünyamıza nasıl bir katkı sunmasını bekliyorsunuz?
Açıkçası Nazım Hikmet ve Orhan Kemal’in hapishane günleri itibariyle bugün hâlâ düşüncelerinden dolayı içeride olan gazeteci ve yazarlara bir selam durulmasını isterim. Erkek şiddetinin ve zorbalığının sona erdiği, kadınlara yapılan zulmün sokakta, evde soın bulduğu ve kanunun da bunları cezasız bırakmadığı bir ülkeye katkı sunmasını isterim. Dilerim devlet, şehir ve özel tiyatrolar bu oyunları halkla buluşturur. Söylediklerimizin topluma ulaşması için onların sahnesine ihtiyacımız var. Çünkü Orhan Kemal’in aydınlığına ihtiyacımız var.