Öğrenilmiş çaresizlik gerçek mi, sahte mi?

Psikolog Martin Elias Peter Seligman

Abone Ol
Psikolog Martin Elias Peter Seligman, “öğrenilmiş çaresizlik” teorisini şöyle özetler; “Ne zaman ki bir kişi yaptığı hiçbir şeyin, bir fark yaratamayacağına kendini ısrarla inandırırsa, kendini çaresiz belleyecek ve hiçbir şey yapmamayı tercih edecektir.” Soru: İnsan niçin denemekten korkar? Cevap: Kaybetmekten korktuğu için! Çaresizliği öğrenmiş kişiler sürekli, “Bir daha başarısızlığa uğramamak için ne yapmalıyım?” sorusuna cevap ararlar. Buldukları cevap ise çok ilginçtir: “Hiçbir şey yapmamak!” Sizce de “hiçbir şey yapmamak” uzun vadede en büyük başarısızlık nedeni değil midir? Seligman kimdir? Amerikalı psikolog, eğitimci ve kendi kendine yardım kitaplarının yazarı Psikolog Martin Elias Peter Seligman, “öğrenilmiş çaresizlik” (learned helplessness) teorisinin babasıdır. Pozitif psikoloji akımını başlatmış ve bu akımın yayılmasını sağlamıştır. Seligman hayatta verimlilik, başarı ve mutluluk gibi olguları anlamamızı sağlayan kısma “Pozitif Psikoloji” demiştir. Ayrıca depresyonu önleyen, güçlü yönler ve esenlik oluşturan müdahaleler konusunda tanınmış bir otoritedir.Pozitif Psikoloji”, savunduğu mutluluk çalışmalarının bir koludur. Psikoloji alanına yeni bir bakış açısı ile başlayan ve yeni bir akım olan pozitif psikoloji, II. Dünya Savaşı’ndan beri devam eden psikolojinin sadece zihinsel hastalıklar ve patolojilere odaklanan yönüne değil, aynı zamanda psikolojinin unutulmuş iki altın misyonuna vurgu yapmakta ve “insanların doğru olan yönleriyle ilgilenmeye” ve “onları geliştirmeye” odaklanmaktadır. Çaresizliğiniz gerçek mi sahte mi?12 Öğrenilmiş çaresizlik, kişinin herhangi bir durumda çok sayıda başarısızlığa uğrayarak, o konuda bir daha asla başarıya ulaşamayacağına inandığı zihin durumudur. Kişi ne yaparsa yapsın sonucun değişmediğini, engelleri hiçbir şekilde aşamadığını, istediği sonucu almanın kendi ellerinde olmadığını düşündüğünde, çaresiz olduğunu öğrenir ve ‘herhangi bir şey yapmamayı’ (atalet) seçer. Hayatımızda bazen maruz kaldığımız gerçek çaresizlikler ile öğrenilmiş çaresizlik durumu aynı şey değildir. Gerçekten çaresiz olmadığımız halde, çaresiz olduğumuzu sanarak, çözebileceğimiz bir sorunumuzu çözmek için hiçbir şey yapmadığımızda “öğrenilmiş çaresizlik” yaşıyoruz demektir. Öğrenilmiş çaresizlik ile ilgili anlatılan (geçen haftaki yazımda yer vermiştim) tüm deneylerin birinci aşamasında gerçek çaresizlik, ikinci aşamasında sahte çaresizlik durumu söz konusudur. Çaresiz olduğunuzu düşündüğünüzde, çözüme götüren bir yol olduğu halde siz onu göremiyorsanız bu “sahte çaresizlik”tir. Köpeklerle yapılan deneyde de ilk aşamada gerçek bir çaresizlik durumu oluşturuldu. İkinci aşamasında ise sahte bir çaresizlik durumu söz konusuydu. O halde kritik nokta, hangi sorunun çözülebilir, hangisinin çözülemez olduğuna karar vermektir. Bir insanın gerçekten çaresiz durumda olup olmadığına karar vermesi pek kolay değildir. Özellikle de çaresiz durumdayken! Çaresizlik duygusu yaşayanlar şunu iyice düşünmeli: Gerçekten çaresiz durumda mıyım, yoksa çaresiz olduğumu mu düşünüyorum?” Bu sorunun cevabını doğru verebilirsek çaresizliğimize çözüm bulmanın da yolu bulabiliriz. Hayatımızı ya da benliğimizi (adına ne derse deyin) çaresizlikten kurtarmak için denemeye değmez mi? Sağlıcakla kalın…