Haberde gördüm, vatandaşın biri polise “Kimliğinizi görebilir miyim?” diyor. Polis de kuzu kuzu “Tabii efendim buyurun” deyip gösteriyor. Vay arkadaş! “Kimliğinizi görebilir miyim”, “Susma hakkımı kullanmak istiyorum”, “Avukatımı istiyorum” falan... Gençliğimizde biz bu lafları Hollywood filmlerinde görürdük, duyardık… Yıllar önce, sol cenahtan, kelime hazinesi geniş bir arkadaş polise “Avukatımı istiyorum” demişti. Hiç unutmam, polisler ‘Bu herif dalga mı geçiyor bizimle’ diye önce 35-40 saniye birbirlerine baktılar. Sonra ‘Amerika mı la bura!’ diye tekme tokat dalmışlardı çocuğa. Sağlam yamultmuşlardı. Hoş; özgürlük, eşitlik, adalet naraları atan delikanlı, yıllar sonra çalışanını ezen, maaşından kırpan ‘şaraptan bozma sirke’ oldu, o da… ‘Şaraptan bozma sirke’ derim ben onlara… Hani şu, sabaha kadar Marx, Weber, Troçki, mroçki konuşup kapitalizmin şifrelerini çözen, çözdükleri o şifrelerle büyük büyük işler kuran tayfa… Hani o ‘Güçlü olmanın yolu, güçlünün yanında olmaktır’ diyerek suratlarına ‘liberal sırıtması’ yerleştiren o tayfa… Liberal sırıtması… Çok korkunçtur, hem de çok… En tehlikelisidir. Öyle ki; marjinal sağ, marjinal sol falan hikaye... Başka bir gün detaylı anlatırım liberal sırıtmasını. Neyse, bizim dayak yiyen ex yoldaştan, “Adın ne senin bakayım, kimliğini göster bana!” diyen vatandaşa… Nereden nereye… Kötü mü oldu? Hayır tabii ki. Birinci sınıf emniyet müdüründen, karakoldaki memura kadar yıllarca polislerle iç içe çalışmış bir gazeteci kardeşiniz olarak ben bu hiperbolün iyi yöne gittiğini söyleyebilirim. Ha, demokratikleşme tartışması mı? O başlı başına bir konferans konusu. Orasında değilim olayın. Gelelim asıl konuya…