Narsisizm: Sessiz pandemi

Abone Ol

Yunan mitolojisinde peri kızı Echo’nun aşkına karşılık vermeyip ölümüne sebep olan Narcissus, Olimpos tanrıları tarafından cezalandırılır. Suya düşen yansımasını gören Narcissus, tıpkı Echo gibi büyülenir, hareket edemez bir hale gelir ve bu yüzden ölür. Narsisizm, tıpkı “ego” kelimesi gibi sıklıkla duyduğumuz, genellikle gerçek tanımının dışında kullanılan bir kişilik özelliğidir. Kendini sevme, başarılı olma, cool (havalı) davranış ve yüksek özgüven ile karakterize olduğu söylenen narsizm, sanılanın aksine patolojik boyutunda yetersiz özgüven, empati yoksunluğu, tutarsız, pasif agresif davranış tarzıyla kendini göstermektedir. Şule Öncü “Hepimiz Narsistiz” kitabında, narsisizmi anlamadan psikolojik sağlığı anlamanın mümkün olmadığına değiniyor. Hepimizi narsisizm tanımıyla yakından tanıştırırken, hem kendimize hem de etkileşimde olduğumuz diğerlerine bakış açımızı farklı bir yere taşıyor. Narsisizmin günlük hayatta bir diğerini yermek, aşağılamak için kullanılan ve doğrudan kişilik bozukluğu yönüne yapılan atıftan uzak bir şekilde, iç görüyü arttıran bir başlıkla kendi içimize de bakmamızı sağlıyor. Kitapta narsisizm şu şekilde tanımlanıyor: “Narsisizm, hepimizin benliğini ve bütün etkileşimlerimizi belirleyen temel insani niteliklerden biridir. Her birimizi içine alan geniş bir spektruma sahiptir; farklı şiddet düzeyleri ve çeşitli tezahürleri vardır. Normal (sağlıklı) narsisizm de bu spektruma dahildir.” 

SAĞLIKLI NARSİSİZM 

“Ben narsist miyim yoksa değil miyim?” diye sormak yerine, “Hepimiz narsist isek, ben ve etkileşimde olduğum diğerleri spektrumun neresindeyiz?” sorusunu sormak bizi daha işlevsel ve doğru sonuçlara ulaştıracaktır. Peki, sağlıklı ve patolojik narsisizmi nasıl tanıyacağız? Sağlıklı narsisizm, bireyin kendine olan güvenini ve öz saygısını besleyen, sosyal ilişkilerde ve kariyerinde başarıya ulaşmasına yardımcı olan, güçlü ve tutarlı benlik yapısıyla ilişkilidir. Patolojik narsisizm ise onaylanma ve kabul görme ihtiyaçları karşılanmamış bireylerin, gerçekliğin inkarı ile sahte benliğin geliştiği, işlevsiz savunma mekanizmalarıyla karakterize bir yapıdadır. Bu tür bir narsisizm, genellikle çocukluk dönemindeki travmalar, ebeveyn (özellikle anne) çocuk arasındaki disfonksiyonel etkileşim ile ilişkilendirilir. Son yıllarda sosyal medya araçlarının yaygınlaşması ve günlük hayatımıza etkisinin bu denli artmış olması, narsisizmin modern dünyada kazandığı boyutlar, bu kişilik özelliğinin yalnızca bireyler üzerindeki etkilerini değil, aynı zamanda toplumsal dinamikler üzerindeki geniş çaplı yansımalarını da ortaya koymaktadır. Sosyal onaylanma ihtiyacı hissettiğimiz bazı durumlarda, bir diğerinin ilgi ve onayına ihtiyaç duymamız gayet normal bir davranış olarak kabul edilir. Fakat yaşam akışına ve davranışa yön veren referansların tamamıyla dış dünyaya bağımlı olması, sosyal medya kullanımını arttırdığını söyleyebiliriz. Nitekim sosyal medya araçlarının patolojik narsisizmi nasıl beslediğini, bireylerin sosyal medya araçlarını onaylanma, kabul ve ilgi görme ihtiyaçlarını karşılamak, narsisistik yakıt ikmali yapmak için kullanma eğilimlerini açıkça görmekteyiz. Modern toplumun sessiz bir pandemisi olarak giderek yaygınlaşan patolojik narsisizm, doğuştan sahip olduğumuz ve değişimlenemez bir olgu değildir; kimse patolojik narsisizmle doğup ölmez. Yaşam deneyimlerimiz ve kişisel farkındalıklarımız, hepimizin bu spektrumda nerede olacağına yön verebilir. Sağlıklı narsisizmin patolojik yöne evrileceği gibi, patolojik narsisizm de sağlıklı narsisizm yönüne evrilebilir elbette. Bireysel farkındalığın artması, empati ve sosyal sorumluluk bilincinin gelişmesi sağlıklı narsisizmin gelişmesinde önemli unsurlardır. Bu sayede, narsisizmin birey ve toplum üzerindeki olumsuz etkileri azalırken daha sağlıklı, empatik bir toplum inşa edilebilir.