- Film banyodan çıkana kadar heyecanla beklediğim fotoğrafları,
- Kordon’da “son baskı” diye satılan baskı makinasından yeni çıkmış kağıt ve mürekkep kokan gazeteleri,
- Milli Kütüphane’den ya da İl Halk Kütüphanesi’nden okumak için ödünç aldığım kitapları
- Haber atlatmak için meslektaşlarımla kıyasıya yarıştığım habercilik günlerini,
- Daktilo ile yazıp beğenmediğimde yırtıp attığım daktilo sayfalarını,
- Gazetede her sabah haber toplantısı yapıp “Sende ne var” diyen haber müdürlerini,
- Maç sonrası foto muhabirlerinin çektiği fotoğrafları ışıklı masa üzerine serip en güzelini seçmek için tartıştığımız günleri,
- Kısacası gerçek gazeteleri ve gerçek gazetecileri çok ama çok özlüyorum.
“Mutlaka kendinize ait güçlü bir arşiv oluşturun”
Esat Erçetingöz, İzmir basınının üretken gazetecilerinden. Doğa, çevre konulu sergiler, İzmir Gazete...
Esat Erçetingöz, İzmir basınının üretken gazetecilerinden. Doğa, çevre konulu sergiler, İzmir Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu Üyeliği, sosyal medya paylaşımları ile günü çok hareketli geçiren bir isim. Çok güçlü bir takipçi kitlesi olan Erçetingöz’e sosyal medyada etkin olmanın, haberi yaymanın olanaklarını sorduk. Tabii gazeteciliğin yaklaşık yarım asrına tanık olan bir gazetecinin dünle kurduğu bağlantıyı konuştuk. Sözü ona bırakıyoruz.
-Yaş almış gazeteci kuşağındansınız. Bununla beraber sosyal medyada çoğu genç meslektaşınızı geride bırakacak bir aktiflik içindesiniz. Bu alandaki birikiminizin nasıl oluştuğunu anlatır mısınız?
Benim fiili gazetecilik yaptığım dönemde dijital sosyal medya diye bir şey yoktu. Habere ancak kaynağında ulaşabiliyor, fotoğraflayabiliyor ve sadece gazete sayfalarında paylaşabiliyorduk. Bu nedenle sınırlı gazete sayfalarında günde sadece 1 ya da iki haber yapabiliyorduk. Oysa şimdi dijital ortamda habere ulaşmak, konuyla ilgili sınırsız fotoğraf çekmek ve bunları yer kısıtlaması olmadan paylaşmak çok kolay. Her gün en az 4-5 etkinliğe gidebiliyor ve bunları anında paylaşabiliyorum. Ayrıca hemen her gün çektiğim yüzlerce fotoğraftan oluşan birikimim de işimi kolaylaştırıyor. Bu da sizi gerçekten aktif kılıyor. Ben şu anda fiili gazetecilik yaptığım dönemden çok daha fazla habere imza atıyorum.
-Mesleki tecrübeniz internetsiz zamanlara kadar uzanır. Sosyal medyanın geleneksek medyayı etkileyecek kadar güçlü olduğu bir zamandan geçiyoruz. Sosyal medya paylaşımlarının ortak toplumsal hafızaya dönüşebilmesi için gazetecilere ne gibi görevler düşüyor?
Ben bir gazeteci ve fotoğraf sanatçısı olarak yaptığım her haberi ve fotoğrafı arşivliyorum. Şu anda yaklaşık 150 bin kadar her konuda fotoğraf arşivim var, bir o kadar da yaptığım haberler. Toplumsal hafızanın oluşabilmesi için genç gazeteci arkadaşlarıma da aynı yolu öneriyorum. Şu aralar neredeyse tüm gazeteler yaptıkları ya da yapacakları haberler için arşivimden yararlanıyor. Bu da beni çok mutlu ediyor.
Aslında sosyal medyayı aktif kullanmanın bir avatajı daha var. Facebook hergün sizin yıllar önce paylaştığınız haberleri fotoğrafları, ölüm ya da doğum günlerini, anmaları hatırlatıyor.
-İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nin sorularımızda ve sizin cevaplarınızda söz ettiğiniz çalışmalarından söz eder misiniz?
Yönetim kurulu üyesi olduğum İzmir Gazeteciler Cemiyeti çıkardığı Dokuz Eylül Gazetesi’ni dijital platforma taşımanın çabası içinde. Daha şimdiden her sabah tüm üyelerimize gazetenin dijital ortamda kolayca okunmasını sağlayan PDF’ni gönderiyor. Ayrıca dijital abonelik çalışmaları da hızla devam ediyor.
Bu konuda İGC Akademisi’nin eğitim çalışmaları da aralıksız sürüyor.
‘GAZETECİLİK YAPMAK’
-Sosyal medya paylaşımlarınızın hazırlanışı hakkında bilgi verir misiniz? Metinleriniz nasıl oluşuyor? Seçtiğiniz fotoğraflar ne kadar sürede oluşuyor?
Öncelikle her sabah çoğunlukla aynı gün çektiğim br doğa fotoğrafını şair arkadaşlarımın şiirleri ile süsleyerek paylaşıp beni takip eden güzel insanlara günaydın diyorum. Sonra bir gece önce yoğun bir çaba ile hazırladığım “İzmir’de Bugün Günün Kültür ve Sanat Menüsü”nü sunuyorum takipçilerime. İzmir’in tek sosyal medya kültür ve sanat rehberi olarak çok büyük ilgi görüyor ve takipçilerim gidecekleri etkinlikleri buradan seçiyor.
Gelelim haberlere bir gazeteci olarak ben de hergün yüzlerce haberin paylaşıldığı internet grubunu takip ediyorum. Tüm gazeteler gibi takip edeceğim gündemi buradan belirliyorum ve bir planlamayla hepsine gidiyorum. Gidemediklerimi de sağolsun zaten tüm belediyeler kamu kuruluşları sivil toplum kuruluşları fotoğrafları ile birlikte servis ediyor. Şimdilerde gazetecilik yapmak o kadar kolay ki…
650 gramlık bir dijital fotoğraf makinası ile sınırsız fotoğraflar çekip en iyileriyle haberinizi anında paylaşıyorsunuz. Bu teknoloji benim gazetecilik yaptığım dönemde olsaydı şaka yollu da olsa Pulitzer ödülü alırdım diyebilirim.
Günü İzmir’in şiirlerle süslediğim bir ömre bedel gün batımı fotoğrafı ile iyi akşamlar diyerek noktalıyorum.
-Çağımız okuyucusunun video-fotoğraf paylaşımlarından bilgi almasının kitap ve metin okuma üzerinde yarattığı etki ortada. Sosyal medya hayatın gerçeği olduğuna göre kitap okuma olgusunu ayakta tutmak için neler yapılabilir?
Kitap sayfalarının o mis kokan kağıt kokusunu duymadan kitap okumanın hiçbir anlamı yok bence. Günün dijital koşullarına rağmen, neredeyse İzmir’deki tüm kitap etkinliklerine, yazar arkadaşların imza günlerine katılıyorum. İmzalattığım kitapları soluksuz okuyorum çevremdeki herkese de vererek onların da okumalarını sağlıyorum.
Bu konudaki çabalarımız bu kadar da değil, ayrıca sevgili şair arkadaşım Cem Seyhun Ünbay’la birlikte Konak Atatürk Meydanı Okuma Grubu olarak 15 günde bir Kemeraltı’ndaki Duvar Kitapevi’nde toplanıp bir yazarı ağırlıyoruz. Onun son kitabını katılımcı konuklarla birlikte okuyup irdeliyoruz. Pandemi nedeniyle bir süredir ara verdiğimiz bu etkinliklerimize önümüzdeki günlerde yeniden başlayacağız.
Son söz sizin. Ne söylemek istersiniz?
Teknolojiye, dijitale ve sosyal medyaya saygım sonsuz. Geleceğimiz de bunun üzerine kurulu zaten.
Ancak ben;