Mübadiller, muhacirler ve göçmenler
Geçtiğimiz haftanın en önemli konusu “mübadiller” üzerine edilen sözler olmuştu. Temelde “kardeşliğimizi” zedeleyici bir söz b...
Geçtiğimiz haftanın en önemli konusu “mübadiller” üzerine edilen sözler olmuştu.
Temelde “kardeşliğimizi” zedeleyici bir söz bütünlüğü içinde algıladığımız bu söylem, siyasilerimizden sivil toplum kuruluşlarımıza kadar her alandan tepki gördü.
Gördüğümüz kadarıyla haklıydık.
Çünkü gerçekten cümlede bir ötekileştirme vardı. “Bizler ve mübadiller”.
İyiler ve kötüler…
İzmir şehrine doğal gelişimi içinde sahip çıkanlar ve İzmir’in şehir yapısını bozanlar!
İşte asıl kabul etmediğimiz ve tepeden tırnağa hepimizin tepki gösterdiği buydu.
Bir daha söyleyeyim: Haklıydık. Çünkü biz “biriz, bütünüz, ulus-milletiz, kardeşiz ve eşitiz.
Hatta aklıma Atatürk’ün “Mübadiller kaybedilmiş toprakların aziz hatıralarıdır” sözü geldi.
Çünkü kendisi de eskiden bizim olan Selanik’liydi… Belki orada kalsaydı o da mübadil olacaktı.
Neyse “Coğrafya kaderdir” demiş iktisadın ve sosyolojinin kurucusu İbn-i Haldun. Biz de bu kaderi hep beraber yaşıyoruz.
***
Hepimizin olduğu gibi “Mübadil, muhacir veya göçmen” diye tarif ettiğimiz kardeşlerimizden birçok arkadaşım var.
Bu arkadaşlarımızın aileleri ile de tanıştım elbette. Hatta aralarında mübadele yıllarını, Selanik’ten, Girit’ten, Üsküp-Makedonya’dan, Bosna’dan, Arnavutluk’tan ve Bulgaristan’dan Türkiye’ye göç etme hikayelerini dinlediklerim de oldu.
Hepsi acı dolu hikayelerdi. Düşünsenize… Yüzlerce yıldır yaşadığınız, dedelerinizin ve ninelerinizin mezarlarının olduğu sizin olan toprakları terk etmek zorunda kalıyorsunuz.
Ve gideceğiniz tek yer var; Anadolu.
Buradan gidenler de var elbette. Aynı acılar onlar için de geçerli…
***
Niye geldiler buraya? Orada Türk ve Müslüman kalamayacakları için, katledilme, asimile edilme yani zulüm görme riski olduğu için… Hatta bütün bu zalimlikleri görüyorlar da buraya geliyorlar…
Aç, düşkün, garip ve kimsesiz…
Zaman içinde her şey unutuluyor demiyorum ama normale dönüyor…
Ve çok şey katıyorlar İzmir’e ve Türkiye’ye…
Adetler, türküler, yemekler daha neler söyleyeyim birçok sosyal değer paylaşıyoruz burada.
Et ve tırnak gibiyiz şu anda…
İşte size birkaç örnek; Düğünlerimizde doğulu batılı hepimizin birlikte oynadığı “Damat Halayı” bunlardan sadece biri… Ya Boşnak Böreğine ne dersiniz… Daha nice değerlerimiz var böyle.
Biliyorsunuz kültürü tarif ederken yaşayan bir varlık olarak betimleriz.
Kültürümüzü yaşatan ve geliştiren en önemli olgu da hepimizin milli-ulusal havuzumuza kattığı kıymetlerdir.
Vazgeçilmezlerimizdir.
İşin özü; “Biz bir ve bütünüz.” Hatta “Bir bütünün ayrılmaz parçalarıyız” desek daha doğru olur.
Yani bizim “ötekimiz”, “berikimiz”, “oralımız” veya “buralımız” yoktur.
Ve biz ancak birbirimize benzeriz.