Öncelikle ülkemizdeki memur sendikacılığının tarihini kısaca göz atmak gerekirse,
ilk memur sendikacılığının 1961 anayasasıyla yasallık kazanmış olduğunu, 1965 yılında 624 sayılı Devlet Personeli Sendikaları kanunun yürürlüğe girmesiyle ilk memur sendikalarının kurulmaya başlandığını, 1971 yılında anayasanın 46 maddesinde yapılan değişiklikle memurlara verilen sendika hakkının geri alınmış olduğu görülecektir.
Ülkemizdeki memur sendikacılığının ikinci aşamasında ise, 1992 yılında memur sendikaları yeniden kurulmaya başlanmış. Yasal zemini olmasa da, 1992 yılından itibaren çok sayıda memur sendikası kurulmuştur. 2001 yılında 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları kanunun yürürlüğe girmesiyle memur sendikaları yeniden yasal zemine oturtulmuştur.
Memur sendikalarının bu günkü hali, 12 Eylül 2010 yılında yapılan referandumla yürürlüğe girmiştir.
2010 yılında pek çok sendikanın yasanın yetersiz olduğunu, hatta eskisinden daha kötü olacağını ifade etmiş olsa da, siyasetin kontrolünde olan, bazı sendikaların “memurlara toplu sözleşme geliyor” diyerek alanlara çıkmış, memurların oyunun “Evet” olması yönünde memurlardan oy istemiş, tüm teşkilatlarıyla alanlarda boy göstermiştir.
2010 yılında yapılan referandumda AK Parti, Saadet Partisi ve Büyük Birlik Partisi "Evet" cephesinde, CHP, MHP ve bazı küçük sol partiler de “Hayır” cephesinde bulunmaktaydılar.
2010 yılında yapılan referandumda alanlarda memurlara toplu sözleşme geliyor evet oyu kullanın diyerek referandumda “Evet” oyu isteyen aynı sendikanın bu günkü genel başkanı diyor ki; “4688 sayılı Kanun değişmeli. Sendikal mücadelenin temel dayanağı grev hakkı tanınmalı, sendikal tercihin gereği dayanışma aidatı gelmeli".
Sanki toplu sözleşmeyi kazanmışta grev hakkı istiyor.
Toplu sözleşme diye yapılan düzenlemenin ne kadar yetersiz olduğunu tüm memurlar 14 yıldır görüyor ve yaşıyor.
Çünkü sözde toplu sözleşmelerde yetkili sendikalarla mevcut hükümet yetkilileri karşılıklı masaya oturuyor. Anlaşma sağlanamazsa, hakem kuruluna gidiyor. Hakem kurulunun yapısı 11 kişiden oluşuyor. 6 üye hükümet tarafında. 5 üye sendikalar tarafında oluyor. Zaten matematiksel olarak baktığınızda, 6 ya 5 olan komisyondan memur sendikaları olarak hakem kurulundan hiçbir şekilde memurun lehine bir şey çıkartamazsınız.
Bir yanlışı görmek için aradan 14 yıl mı geçmesi gerekiyor?
2010 yılından sonra yapılan ilk toplu sözleşme olan Mayıs 2012 yılında yapılan toplu sözleşmelerde KGHK’na Memur-Sen adına katılan Doç. Dr. Aydın Başbuğ da işveren tarafının masaya getirdiği maaş zammı teklifine “Evet” oyu vererek sendikal mücadele tarihinde eşine rastlanmayacak bir duruma vesile olmuştur.
Memur-Sen temsilcisi Başbuğ’un bu tavrının kamuoyuna yansımasından sonra kamu çalışanları arasında büyük bir infial uyanmış ve Memur-Sen’e karşı büyük tepki oluşmuştur.
Bu tepkiler üzerine, Doç. Dr. Aydın Başbuğ imzasını geri çekerek toplu sözleşmeyi şerhli olarak imzalamıştır.
Yani yıllardır yapılan toplu sözleşmeler maalesef “dostlar alışverişte görsün” mantığından başka bir şey değildir.
İşçi sendikalarının üyelik işlemleri E-devlet üzerinden yapılıyorken, memur sendikalarında Üyelik ve İstifa işlemleri üçer nüsha form doldurularak el yazısıyla tek tek yazılıyor.
Neden derseniz? Hangi memurun nereye üye olduğunu kontrol edebilelim diye.