Güncel

‘Memleketten’ ile suistimal tavan yaptı

‘Memleketten’, ‘Köyden’ ya da ‘Tarladan’ sözleri, tüketicinin güvenini kazanmanın yöntemi haline geldi; ancak bu güven, taklit ve içeriği değiştirilmiş ürünlerle hiçe sayılıyor

Abone Ol

Nihat AK/EGE TELGRAF- Doğallığın peşinde koşarken, sahte güven duygusuyla kandırılan tüketiciler, sağlıklı beslenme umudunu kaybediyor; bu, toplumda derin bir güvensizlik yaratırken herkesi tehlikeye atıyor. Özellikle alım gücü düşük ve organik arayışında olan vatandaşlar ‘MEMLEKETTEN’ söylemini geliştiren pazarlamacıların odağında.  

GÜVEN DUYGUSU

‘Köyümüzden, memleketimizden, aile bahçemizden’ söylemleriyle tüketicide oluşturulan güven duygusuyla bazı gıda ürünlerinin pazarlanmaya çalıştığına dikkati çeken TMMOB Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Ömer Ulaş Kırım, “Son yıllarda artan kentleşme ve modern yaşam koşulları, hepimizi doğaya, doğal gıdalara ve sağlıklı beslenmeye yöneltti. Bu doğrultuda, tüketiciler ev yapımı ürünlere, köyden ya da kendi bağımızdan diye tanıtılan gıdalara ilgi göstermeye başladı. Zeytinyağı, ev salçası, bal, nar ekşisi, tarhana ve daha birçok ürün, doğal ve sağlıklı olduğu iddiasıyla pazarlanıyor. ‘Köyden, memleketten, aile bahçemizden’ gibi söylemler tüketicilerde güven duygusu uyandırıyor. Bu söylemler, sağlıklı gıdaya erişim arzusuyla doğrudan ilgili” dedi.

BİLE İSTEYE LADES

Başkan Kırım, “Ne yazık ki, içinde bulunduğumuz ekonomik koşullar nedeniyle pek çok vatandaşımız, gıda güvenliği açısından risk taşıyan, açıkta satılan, etiketsiz ve ambalajsız ürünlere yönelmek zorunda kalıyor. Giderek artan yaşam maliyetleri karşısında, tüketici "memleketten" ya da "bağdan bahçeden" gibi güven veren söylemlerle pazarlanan bu ürünlere inanmaya ve itimat etmeye mecbur bırakılıyor. Bilinçli birçok tüketici, aslında bu pazarlama yöntemlerinin gerçekliğini sorgulasa bile ekonomik çıkmazlar nedeniyle bu duruma göz yummak zorunda kalıyor. Bunun adı aslında bile isteye lades” diye konuştu. 

KÖYLÜ KURNAZI

Ambalajsız ve etiketsiz ürünlerin tüketiciyi kandırmak için kullanıldığını belirtti Başkan Kırım, "Bazı fırsatçılar, kaynağı ve içeriği belirsiz ürünleri, köy ürünleri adı altında satıyor. Bu durum, hem gıda güvenliğini tehlikeye atıyor hem de tüketiciyi dolandırıcılığa açık hale getiriyor. Son dönemde organik ve köy tabanlı pazarlarda, yol ve tarla kenarlarında tüketiciyi kandırmaya yönelik gıda ürünlerinin satıldığını gözlemliyoruz. Her organik pazar veya tarla kenarındaki gıda ürünü, maalesef ki organik olmayabilir. Her köy kıyafetli satıcı, üretici olmayabilir. Bugüne kadar fabrikasyon işlenmiş çok sayıda gıda ürünün kırsal bölgede pazarlandığını gördük. Hepsi olmasa bile bazıları özellikle de fiyatları çok çok düşük olanları, taklit veya içeriği değiştirilmiş ürünlerdir” ifadelerini kullandı. Etiketsiz, ambalajsız, üretim izni olmayan ve izlenebilirlikten uzak gıda ürünlerinin yarattığı ciddi tehlikelere değinen Başkan Kırım, “İlk ve son kullanma tarihleri bilinmeyen gıdalar, çeşitli hastalıklara davetiye çıkarıyor. Tüketiciler bu ürünleri satın alırken neyi tükettiklerini bilmedikleri için büyük risk altındalar. Aynı zamanda, bu ürünlerin izlenebilirliği yok. Yani, bir sorun yaşandığında ya da bir gıda zehirlenmesi vakası ortaya çıktığında, bu ürünlerin üreticisini bulmak mümkün olmuyor. Bu durum, hem tüketiciler hem de gıda güvenliği açısından büyük bir sorun yaratıyor. Dahası, istenilen kalitede olmayan bu gıda ürünleri, tüketici tarafından iade edilememekte. Kayıt dışı satış yapan kişiler, bu durumdan faydalanarak, sahte ürünleri yüksek fiyatlarla satmakta ve bunun sonucunda hem tüketiciyi hem de gerçek üreticileri mağdur etmektedir” şeklinde konuştu.

KAPSAMLI MÜCADELE

Memleketten kisvesi altında satılan kötü ürünlerin hem halk sağlığını tehdit ettiğini hem de toplumun güven kaybına yol açtığını, bu tehlikeleri önlemenin herkesin sorumluluğunda olduğunu belirten Başkan Kırım, “Öncelikle, denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi gerekmekte. Tarım ve Orman Bakanlığı, gıda ürünlerinin güvenliğini sağlamak için sahada daha fazla varlık göstermeli, denetim sıklığını artırmalı. Ayrıca, yerel yönetimlerin de bu süreçte aktif rol alması büyük önem taşımaktadır. İkinci olarak, tüketicilerin bilinçlendirilmesi şart. Gıda mühendisleri olarak, eğitim programları ve seminerler aracılığıyla toplumun gıda güvenliği konusunda daha fazla bilgi sahibi olmasını sağlamalıyız. Tüketiciler, ürünlerin izlenebilirliğini sorgulamalı ve güvensiz ürünlerden uzak durmalıdır. Öte yandan, yerel pazarlarda ve tarım ürünleri satış noktalarında, sadece güvenilir üreticilerden alınan ürünlerin satılması sağlanmalıdır. Bu, hem tüketici güvenini artıracak hem de kayıtdışı ekonomiyi azaltacaktır. Etiketsiz ve izlenebilirlikten uzak ürünlerin satışına karşı yasal yaptırımların artırılması gerektiğine inanıyorum. Yasal düzenlemeler, bu tür ürünlerin piyasadan kaldırılmasına yardımcı olacaktır. Unutmayalım ki, sağlıklı bir toplum için gıda güvenliğini sağlamak hepimizin görevidir. Bu sorumluluğu paylaşarak, daha sağlıklı bir gelecek inşa edebiliriz” ifadelerini kullandı.