Mavi bir yüreğin düşlemden kopan dizeleri: Düşlem Elçisi

Özel eğitim öğretmeni Nurhayat Teke, “Düşlem Elçisi” adlı şiir kitabında derin bir duyarlılığı işliyor. Gerçeğin hayalden başladığını söylüyor ve umudu anlatıyor Şair Nurhayat Teke, Eskişehir-Çifte...

Abone Ol
-Her kitabın adında bir bildiri taşıdığı fikrimin altını çizerek sormak isterim: Neden gerçeklik değil de "Düşlem Elçisi"? Kelime anlamından da anlaşılacağı üzere, karşılığında bir gerçeklik bulunmayan, görsel tasarım gücü, hayal gücü, düş kurmanın ötesinde...kitabımda da yer verdiğim gibi "düştüm gerçeğe dönüştüm" kısaca imgeler ama reelde geçen düşler diyebiliriz. Şunu da unutmamak gerekir ki, ulaştığımız çoğu şey önce hayal değil midir? Gerçeğin soğuk yüzüne çarpmaktansa umuda, yarınlara ulaşmanın düşünü kurup mücadele etmek şiire çok daha fazla yakışıyor. “Düşlem” de Türkçenin çok güzel bir sözcüğü. -Şiirlerinizin sözü uzatmayı sevmeyen tavrını masaya koyup susan bir bilgeliği olduğunu düşünüyorum. Bu kısa şiirlerin meramını anlatma konusunda okuyucuda bulduğu karşılığı anlatır mısınız? Elbette Bir söyleşide yapılan şiir kitabımla ilgili yorumu aynen paylaşıyorum. "Düşlem Elçisi kısa şiirlerden ve her şiire bir ders, bir giriş veya açıklama şeklinde cümlelerden oluşuyor. Şiirler yorucu değil. Çağrışım zenginliği yaratmak için kendini parçalamaya sade ve kısa yalıtılmış sözcüklerden oluşmuş lirik bir kitap. Hayatını ellerinin içine alabilmiş hayatla arasına hem bir mesafe hem bir konfor koyabilmiş bir kadın şair elinden çıkmış. Dolayısıyla ağrının o melodram yapısı yok şiirlerde. Rutini ve yalnızlığı aralayan cümlelerle kendi bedenine ve kadınlığına hayat algısını ışık tutacak şiirler. Şiir başlarına kurulan cümleler aynı zamanda kendini ikna ve motive etme, yüksek sesle kendini ifade etme, akıl danışma- akıl verme şeklinde kişinin kendisiyle ve hayatla muhakemeleriyle özetleniyor. Akıcı ve ritmik şiirler

MAVİ VE OTİZM DUYARLILIĞI

-Şiirlerinizde "mavi" ve "uçurtma" imgesi çok fazla yer alıyor. Bu seçiciliğin ipuçlarını öğrenebilir miyiz? Sosyal medya hesaplarınızda ayrıca mavi kalpler görüyoruz… Uçurtma ve mavi; doğaya ve özellikle gökyüzüne özlem tutkumu, özgürlükçü olma mücadeleme bağlıdır. Mavi ise; bilmeyenler için söyleyeyim özel eğitim öğretmeniyim (zihin engelliler). Özellikle günümüz sosyal medya kullanıcıları, farkındalık yaratmak adına otizme destek için “bir mavi kalp bırakın” zinciri oluşturuyorlar. Sorsanız birçoğu bu mavi kalbin ne anlama geldiğini bilmezler. Benim sosyal medya hesabımda açtığım tarihten itibaren "mavi yürekli kadın" diye yazar ve paylaşımlarına yapılan yorumlarda hep mavi bir kalp bırakırım. Her çocuğumuz, bireyimiz bizim için özel ve değerlidir. Bir özel eğitimci olarak bu mavi kalbin anlamını paylaşmak isterim. "Otizmli olan kişiler renkleri bizden ve olduğundan daha canlı görürler. Bu sebepten parlaklığı az olan renkler otizmli bireyleri sakinleştirir. Mavi ise soğuk bir renk olduğundan bu özel bireyleri rahatlatan renklerin başında gelir. Bu sebepten dolayı da otizmin rengi de, Otizm Farkındalık Günü’nün rengi de mavidir.

SANAT DOSTU ÇİFTELER

-Biraz da yaşadığınız şehri Eskişehir'i konuşmak isterim. İç Anadolu'nun farklı bir serüveni olan bu tatlı kentinde şiiriniz, şairlik duygunuz şehrin hangi yönlerini taşıyor? Şehirler de aslında insanlar gibidir. Karakterleri vardır. Bana kalırsa Eskişehir “alçakgönüllü” ya da “mütevazı” bir şehirdir. Neden mi? Aslında Ankara kadar, Bursa kadar İzmir kadar tarihsel dönemeçlere ev yapmıştır. Yunus Emre’nin diyarıdır. Cüneyt Arkın gibi usta sanatçıların ve elbette Es-Es’in Eskişehirspor’un kentidir. Bununla beraber benim doğduğum ilçe Çifteler çok ayrı bir yere sahiptir. Sanayinin bunca tahribat verdiği bir çağda Çifteler, sakinliği ve temiz havasıyla kendini koruyabilmiş bir yer. Açıkçası Çifteler’in bir şansı da şu anda genç bir belediye başkanı tarafından yönetilmesidir. Çifteler Belediye Başkanı Sayın Kadir Bıyık, sanata, spora ve gençliğe önem veren bir başkan. Şiirle ve sanatla olan bağımı bildiği için benim şiir kitabımın çıkmasında onun teşvik etmesinin büyük payı var. Kendisine buradan bir kez daha teşekkür ediyorum. Yerel yönetimin tarihsel değerleri koruma için çaba sarf etmesi yeni kuşaklarda yaşadığı yeri koruma ve sahip çıkma duygusunu geliştiriyor. Belediye başkanımızın bu gayreti de Çifteler’i zengin kılan bir husus. Öte yandan Çifteler, Cumhuriyet aydınlanmasının en önemli kurumlarından olan Köy Enstitüleri’nin yer aldığı 21 yerden biridir. Köy çocuklarının eline kalem veren, onlara bilimsel, çağdaş eğitimi ulaştıran enstitünün ışığı Çifteler halkının belleğindedir. Tabii Milli Mücadele yıllarında işgale uğrayan ve 1921’de süvari alayı tarafından kurtarılan Çifteler tarihsel bilinç olarak da önemli bir noktada durur. Tabii bütün bu anlattıklarıma Sakarya Nehri’nin doğduğu Sakaryabaşı 2 kilometre öteden tanıklık ediyor. Asırlar önce zorbaların akıntısına bıraktığı Yunus Emre şiirlerini sanki bize haykırır. İşte Çifteler bu yönleriyle bende saklıdır. Sessiz, mağrur ve candan… -Özellikle şiirlerden bağımsız iki ya da tek mısralı şiirlerinizde kesin bir cevap var. Bazılarının sözünü kesmişsiniz hissi veriyor. Ne dersiniz? Bana kalırsa dizelerim sözünü söylüyor. Yarım kalmışlık hissi veriyorsa da söylemiştir. Evet, kimi zaman yarım kalan sözler daha çarpıcıdır. Son bir yargıyla bağlamadığınız dizeleri belki daha sonra takip edeceğim. Başka şiirlerde başka dizeler ve dertlerle. Kim bilir sizin gibi bu şiirleri okuyanların boğazına bir şeyler takılır da onlar bir şeyler karalar. Hepimiz söyledikçe çoğalan bir alemin parçası değil miyiz?

SOSYAL MEDYANIN ETKİSİ

-Sosyal medyanın şiiri sosyalleştirme adına katkısı ya da olumsuzlukları hakkında ne düşünüyorsunuz? Günümüzde mobil telefonların da etkisiyle sosyal medya en yoğun kullandığımız mecraların başında geliyor. Bu yüzden sosyal medya deyip geçemeyiz, geçmemeliyiz. Klişe tabir ile amacı doğrultusunda kullanıldıktan sonra hizmet görür hizmet verirsiniz. Ancak, bilgi kirliliğine karşı bir mücadelenin olması şart. Örneğin bir şiir çıkıyor karşınıza, altında Turgut Uyar imzası var. Oysaki “Büyük Saat” adlı toplu şiirlerinde öyle bir şiir yok. Bu bilgi yanlışlığı ödevlerini internetten hazırlayan öğrencilere kadar düşüyor. O nedenle okullarımızda araştırma yöntemleri konusunda nasıl bir yol izlenmesiyle ilgili eğitimler verilmeli. Bir diğer çözüm de şairlerimiz, yazarlarımız bu alanı etkin ve doğru kullanmalı. Bence en azından şiirlerinin adlarını taşıyan bir dizinin de olduğu kişisel internet siteleri kurabilirler. Yapılacak çok şey var. -Türk şiirinin sizdeki yansımalarını konuşmak isterseniz hangi şairlerden söz edersiniz? Açıkçası hem çağdaş edebiyatımızı hem geleneksel Türk edebiyatını şiir açısından zengin bulurum. Ozanlarımız, insan soyunun serüvenini dünyadan hiç de geri kalmayacak biçimde şiirlerine aktarmışlar. Sorunuz kitap değerinde bir cevabı hak ediyor ancak ben çağdaş şiirimizden örnekler vermek istiyorum. Nazım Hikmet ve Ahmed Arif’in bendeki yeri başkadır. Cemal Süreya’nın ifade ettiği gibi biri kentlerin biri kırın, dağların şairi olan bu iki isimden etkilenmeyenimiz var mıdır? Şairliği öne çıkmayan aslında dünyaca ünlü ulu ozanımız Yaşar Kemal’in de bende etkisi büyüktür. Aslında şiirsel destanların yazarıdır, o. Tabii, Türk şiirini Garip’ten İkinci Yeni’ye ve günümüz şairlerine varana kadar takip ettim. Bu zenginliği kendim için de ülkemiz için de şans olarak görüyorum.