1980’lerden itibaren neoliberal politikalar, sermayenin kazancını önceleyen ranta ve talana dayalı çarpık kentleşmeyle, betona dayalı yoğun inşaat faaliyetleriyle ve tüketimin devamlı teşvik edilmesiyle sürdürüldü. 2000’li yıllara damgasını vuran mega projeler ise sadece Kuzey Ormanları’nda büyük katliamlara ve ekosisteminde parçalanmalara yol açmadı, aynı zamanda bölgedeki nüfus ve sanayileşme baskısını daha da artırarak Marmara Denizi’ni büyük bir ekolojik tahribata uğrattı. Marmara Denizi’nin sorunları sadece kirliliğe ve bunun başlıca sorumlusu olan endüstriyel ve evsel atık sularla, tarımda yoğun olarak kullanılan gübre ve tarımsal zehirlere indirgenemez. Sucul ekosistemi merkeze alan, bütüncül bir yaklaşımla bakıldığında; kıyılardaki yoğun yapılaşma, doğal kayalık ve kumsal deniz kıyılarının doldurulması, endüstriyel balıkçılık yoluyla aşırı avlanma, gemi balast sularıyla denize taşınan kirleticiler ve yabancı organizmalar, Haliç ve Kurbağalıdere deniz dibi çamurlarının ve Marmaray hafriyatının dökülmesi de bu geniş çaplı ekokırımın başlıca nedenleridir. Dolayısıyla sorunun çözümü, müsilajın temizlenmesi gibi sonuçların halının altına süpürülmesiyle ya da teknolojik takipler gibi şirketlere yeni kazanç sektörleri açmakla sağlanamaz. Alıcı ortam olma vasfını tamamen yitiren Marmara için evsel atıkların ileri arıtma sonrası denize verilmesi de çözüm değildir. Müsilajla mücadele kapsamında, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı koordinatörlüğünde yapılan çalışmalarla 6 Haziran 2021’de 22 maddelik “Marmara Denizi Koruma Eylem Planı” ve ardından bu eylem planını yürütmek için “Bütünleşik Stratejik Plan” açıklandı. Ancak eylem planı kapsamında hazırlanan raporlar ve sunulan çözümler incelendiğinde, bunların çoğunun Bakanlıkların zaten yapmaları gereken görevler ve uygulanması gereken mevzuattan oluştuğu gözlenmektedir.
4 Kasım 2021’de çıkarılan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Marmara Denizi ve Adalar “Özel Çevre Koruma Bölgesi” ilan edildi ve bölge sınırları içerisindeki tüm imar planları hazırlama ve ilanı yetkisi Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na geçti. 30 Aralık 2021 tarihli 31705 sayılı Resmî Gazeteyle Marmara Denizi, tüm kıyı şeridini de kapsayacak şekilde “hassas su kütlesi” ilan edildi.
EVSEL ATIKLAR
Ancak, bunca toplantıya, alınan kararlara, eylem planına ve yönetmelik değişikliklerine karşın, evsel atıkların derin deşarjından, sanayi atıklarının kimyasal arıtımına ve geri kullanımına, tarımsal yaygın kirlilikten, inşaat faaliyetlerine, ekosistem esaslı balıkçılıktan gemi taşımacılığına kadar farklı alanlarda, Marmara’yı korumak için somut bir adım atılmamıştır. Marmara’nın yıkımında önemli pay sahibi olan İstanbul’un sorumlulukları, gerek İstanbul Planlama Ajansı’nın yanıltıcı beyanları, gerekse İSKİ’nin gözlerini gerçek soruna tamamen kapatan inkârcı politikaları nedeniyle yok sayılmaktadır. Oysa İSKİ’nin 2021 yılı faaliyet raporunda, 4.1 milyon metreküp civarında olan İstanbul’un günlük atık su debisinin yüzde 60’ına karşılık gelen 2,4 milyon metreküp atık su her gün arıtılmadan denize verilmektedir. Israrla yanlış politikalar uygulanan Ergene havzasının problemleri de bugün bir kördüğüme dönüşmüştür. Henüz yüzde 3 kapasiteyle devreye girdiği bildirilen Ergene Derin Deniz Deşarjı, tam kapasite devreye girdikten sonra can çekişen Marmara Denizi için büyük yıkım getirmekle kalmayacak, Ege Denizi ve Karadeniz’de de tahribata yol açacaktır.
MARMARA DENİZİ’NE YÖNELİK TALEPLER
*Gönen, Nilüfer, Dilderesi gibi nehirler, arıtılmadan boşaltılan evsel ve endüstriyel atıksular yüzünden Marmara Denizi’ne çok kirli su kategorisinde ulaşıyorlar. Tüm nehirlere atık su deşarjı durdurulmalıdır. Marmara nehirleri atıksu kanalı değildir!
*İstanbul’un evsel ve endüstriyel atık suyunun yüzde 60’ını oluşturan 2,4 milyon metreküp her gün arıtılmadan, denizin 50 metre kadar derininden denize verilmektedir. Derin Deniz Deşarjı Marmara’yı öldürüyor, acilen durdurun!
*Marmara Denizi’ne günlük 5,8 milyon metreküp civarında atıksu deşarj ediliyor. Evsel atıksuların yüzde 44’ü arıtılmadan denize veriliyor. Çoğu yerde sanayi tesislerinin atıksu arıtma tesisleri ya yeterli kimyasal arıtma yapamamakta ya da işletme maliyetleri nedeniyle arıtmalar devre dışı bırakılmaktadır. Marmara Denizi’ni foseptik çukuru olarak kullanmaktan derhal vazgeçin!
*20.yüzyılın başlarında 124 adet ticari balık çeşidi bulunan Marmara Denizi’nde yıllar süren aşırı kirlilik sonucunda sadece birkaç ticari balık türü kaldı. Denizdeki oksijen oranı türlerin yaşayabilmesi için kritik düzeyin altına düştü. Marmara’yı kurtarmak için her türlü deşarja acilen son verilmelidir.
*Kasım 2021’de Marmara Denizi ve Adalar “Özel Çevre Koruma Bölgesi”, Aralık 2021’de Marmara Denizi, tüm kıyı şeridini kapsayacak şekilde hassas su kütlesi ilan edildi. Ancak sanayi ve inşaat sektörlerinin yatırım hırsları frenlenemedi. Özel Çevre Koruma Bölgesi mevzuatı, planlaması, uygulama şekli kamuya açıklanmalıdır.
*Trolle yapılan endüstriyel balıkçılık, kirlilik nedeniyle sayıları oldukça düşen balık türleri ve deniz dibinde yaşayan canlılar için ciddi bir tehdittir. Balıkçılıktan geçim sağlayan çok sayıda küçük balıkçı da aynı sebepten büyük ekonomik zorluk yaşamaktadır. Trolle avlanma, sıkı denetim ve caydırıcı cezalarla engellenmelidir. Trolle balık avcılığı ekokırım kapsamına alınmalıdır.
*Havalimanı, 3. köprü, Kuzey Marmara Otoyolu ve bunların inşaatlarına malzeme sağlamak için açılan çok sayıda taşocağı, bölgedeki nüfus ve sanayileşme baskısını daha da artırarak Marmara Denizi’ni büyük bir ekolojik yıkıma uğrattı. İstanbul Kanalı, Marmara Denizi’ne vurulacak son ölümcül darbe olacaktır. Kanal İstanbul kesinlikle yapılmamalıdır!
*Marmara çevresindeki sanayi tesislerinin atıksularını boşalttıkları nehirler, tarımsal sulamada kullanılıyor. Bu kirlilik tarım ürünlerinde zehirlenme ve yerel halkta kanser, solunum yolu hastalıkları gibi çok ciddi sağlık sorunlarına neden oluyor. Tarımda suni gübre kullanımı sınırlanmalı ve organik tarımı destekleyici teşvikler verilmelidir.
*Uzun yıllardır TÜBİTAK MAM, ODTÜ Denizcilik Enstitüsü, MAREM gibi kurumlar, Çevre Şehircilik Bakanlığı ve Belediyelerden aldıkları projelerle veya bağımsız ölçümlerle Marmara Denizi’nde geniş çaplı araştırmalar yapıyor ve verilerini ilgili kurumlarla, kamuyla paylaşıyorlar. Bu ölçümlerle zaman içinde Marmara’nın uğradığı yıkım belgelenmiştir. Marmara Denizi alıcı ortam olmaktan derhal çıkarılmalıdır.
*Marmara’da müsilaja sebep olan sadece arıtılmadan denize verilen atık sular değildir. Deniz ekosisteminde ağır tahribata yol açan ve tür çeşitliliğini azaltan endüstriyel atıksular, tarımdan kaynaklanan yayılı kirleticiler, aşırı avcılık, gemi balast suları, tersane atıksuları. Müsilaj sadece bir sonuçtur, esas sebep kirliliktir. Marmara’nın kirletilmesine son verilmelidir.
*Derin Deniz Deşarjı, sadece Marmara’yı öldürmekle kalmamaktadır. Karadeniz’e dip akıntısıyla ulaşan kirli sular, buradaki zengin biyoçeşitliliği de yıkıma uğratmaktadır. Derin Deniz Deşarjı acilen durdurulmalı, ileri arıtma sonrası evsel atıksular geri kullanıma verilmelidir.
*Koruma Eylem Planı’nda, denize balık bırakılması, midye yetiştiriciliğinin desteklenmesi, yapay resif tarlaları oluşturulması gibi suni yöntemlere yer verilmektedir. Balıkların yaşamı için yeterli oksijen kalmamışken, besin zinciri kırılmış ve tür çeşitliliği büyük yıkıma uğramışken, kıyılar, yumurtlama alanları inşaatlarla doldurulmuşken bu tür yapay yöntemlerle kaybedilen biyoçeşitliliğin geri kazanımı mümkün değildir. Marmara’yı kirletmeye acilen son verilmelidir.
*Kanal İstanbul Projesi kapsamında, Karadeniz kıyısında Karaburun civarında, Marmara girişinde ise Florya yakınlarında lojistik merkezi için deniz dolgusu yapılarak, denizlerin kendilerini temizlemesinde önemli fonksiyonu olan sahiller yok edilecek, deniz canlılarının üreme alanları, deniz çayırları ortadan kaldırılacaktır. İstanbul Kanalı projesi durdurulmalıdır.
*Marmara çevresindeki ekolojik yıkım projelerine son verilmelidir. Tüm kıyılarıyla Özel Koruma Bölgesi ilan edilen Marmara’da denize olumsuz etkisi olacak enerji, inşaat, turizm, maden projelerine son verilmeli ve Özel Çevre Koruma Kurumu onayı almayan tüm projeler iptal edilmelidir.
*Bugüne kadar yaptıkları deşarjlarla Marmara Denizi ekosistemini yıkıma uğratan fabrika vb. tesisler kamuoyuna açıklanmalı, yasal denetimler habersiz şekilde gerçekleştirilmeli ve uygun arıtma yapmadan çalışan tüm tesisler için kapatma kararı verilmelidir. Tüm denetim sonuçları şeffaf bir şekilde kamuoyu ile paylaşılmalıdır.
*Kıyıları betonlaştırmak, Marmara Denizi’ni havuza çevirmek demektir. Bu kapsamda, “Balıkesir-Çanakkale İlleri Bütünleşik Kıyı Alanları Planı” projesinden vazgeçilmelidir. Kıyı tahribatı önlenmelidir.
*Marmara Denizi’nde biyoçeşitlilik ağır yıkıma uğramıştır. Plankton ile beslenen hamsi, sardalya, çaça.gibi balıkların avcılığı kontrol altına alınmalı ve bu canlılarda popülasyon artışı için gerekli önlemlerin alınması sağlanmalıdır. Biyoçeşitliliğin korunması yönünde stratejiler izlenmelidir.
*Sürdürülebilir balıkçılığa geçiş süreci planlanmalı ve kademeli olarak geçiş yapılmalıdır. Bu çerçevede denizlerimizde canlı envanteri oluşturulmalı, balık stokları belirlenmeli ve avcılık, var olan stoklar baz alınarak planlanmalıdır.
*Deniz taşımacılığından kaynaklanan kirlenmenin önlenmesine yönelik denetleme ve izleme mekanizmaları hayata geçirilmelidir. Gemi taşımacılığında sintine su ve balast suyu boşaltımı kontrol altına alınmalıdır.
*Bilinçsizce yapılan dip tarama uygulamaları, toksik türleri uyandırarak balık ölümlerine yol açmaktadır. Dip tarama, kum kaldırma işlemleri uzmanların kontrolü altında yapılmalıdır.
*Bugün itibarıyla başta termik santraller, çimento ve gübre sanayileri olmak üzere Marmara kıyısındaki 25 adet tesis, denizden günde 9,8 milyon metreküp soğutma amaçlı su çekmekte ve kullanım sonrası ısınan, kirli su Marmara’ya geri verilmektedir. Soğutma sularının denizden alınması ve denize geri verilmesi yasaklanmalıdır.
*Atıksu arıtma tesislerine önemli ölçüde zarar veren zeytin karasuları toplanmalı ve buharlaştırma yoluyla tekrar kazanılmalıdır. Zeytin kara sularının deşarjı yasaklanmalıdır.
*Debisi günde 260 bin metreküp olan Ergene Nehri’ne günlük ortalama 460 bin metreküp sanayi atık suları, 240 bin metreküp evsel atık sular deşarj edilmektedir. Su kaynakları büyük oranda tükenen havzada, suyun hoyratça tüketilmesi ve kirli suyun Marmara’ya verilerek, denizin zehirlenmesi kabul edilemez. Ergene Derin Deniz Deşarjı acilen iptal edilmelidir!
*Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından, Marmara havzasındaki bütün arıtma tesislerinin anlık olarak izlenmesi için Sürekli Atık Su İzleme Sistemi” (SAİS)’i en geç 31 Aralık 2021 tarihine kadar kurmaları zorunluluğu getirildi. Tüm arıtma tesislerinin ölçüm sonuçları bilgiye erişim ve şeffaflık kapsamında internetten canlı olarak halka açıklanmalıdır.
*Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından denizlerimizde balık yetiştiriciliği ve balık avlama yönüyle uygunluğun denetlenmesi amacıyla ağır metaller ve ilgili diğer parametrelerin izlemesi, balıklar ve algler, alglerin ürettiği biyotoksinler üzerinde analizler yapılmaktadır. Bakanlıkça denizlerden alınan numunelerin ve deniz canlıları üzerinde yapılan analizlerin sonuçları bilgiye erişim ve şeffaflık kapsamında internetten canlı olarak halka açıklanmalıdır.