‘Markalaşmak kaliteden ödün vermemekle olur’
İzmir’de 2010 yılından bu yana faaliyet gösteren YMN Tekstil, kendi markaları olan Vaga Blanco’yu geliştirdi. Markal...
İzmir’de 2010 yılından bu yana faaliyet gösteren YMN Tekstil, kendi markaları olan Vaga Blanco’yu geliştirdi. Markalaşma yolunda nasıl bir yol izleneceğini anlatan Marka Sorumlusu İlhan Yaman, profesyonel yaklaşımın esas olduğunu söyledi. e-Ticaret alanında da önemli adımlar attıklarını ifade eden Yaman’la sosyal sorumluluk noktasında yaptıklarını, hedeflerini, sağlıklı giyimi konuştuk.
YMN Tekstil’den biraz söz eder misiniz?
2010 yılında İzmir'de iç giyim alanında ticari faaliyetlerimize başladık ve 2019 yılında kendi markamız olan Vaga Blanco’yu Gaziemir’de kurduk. Üretimlerimizin yanında kendi markamızla birlikte her gün daha fazla katma değer ve istihdam yaratarak günümüze ulaştık. Vaga Blanco markamızın en temel kuralı deyince, müşterilerimizin memnuniyetini birinci önceliğimize alıyoruz. İkinci amaç, ürünlerin temel fonksiyonlarını ve hangi durumlarda kullanılmak için üretildiklerini ifade edebilmektir. Son olarak da ilkel anlamda marka ürünün niteliğini, sağlamlığını ve kalitesini yansıtabildiğimizi düşünüyorum. Zaten, markalaşmak gibi bir hedefiniz varsa kaliteden ödün vermemeniz gerekiyor.
Firmanızın e-ticaret alanında faaliyete başladığını röportaj öncesi görüşmemizde anlattınız. e-ticaret konusunda ne düşünüyorsunuz ve firmanız bu alanda şu an ne durumda?
İnsanların mağazalara gitmeden zaman kazanma adına yaptıkları e-ticaret artık hayatın ve tüm dünyanın gerçeği. YMN Tekstil markası olan Vaga Blanco olarak biz de 2022’nin ilk döneminde e- ticaret konusunda ilk adımımızı attık. Bu pazarda kaliteli ürünler ile e-ticarete başladık. İlk izlenimlerin ve yorumların çok olumlu yönde olduğunu görünce bu alanda büyüme için yeni kreasyon ve yeni model çalışmalarına başladık.
Firma olarak sizi sürekli sosyal sorumluluk alanlarında görüyoruz. Neler yaptınız kısaca anlatır mısınız?
YMN Tekstil olarak sosyal sorumluluk projelerin de İzmir’in öncü firmaları arasında olduğumuzu söyleyebilirim. Özelikle pandemi dönemin de YMN tekstil İzmir İş Kadınları Derneği (İZİKAD) ve Konak Belediyesi ile Sosyal Sorumluluk Projesi kapsamında Konfeksiyon makineleri ve tasarım eğitimi projemizde 30 kadına eğitim verdik Üretime ve hayata güç katmaya devam ediyoruz. İkinci projemiz de aynı format ama bu kez Toplum Destekli Polislik Şube Müdürü Sayın Gülsüm Uğur YMN Tekstil’in misafiri oldu. Halk Eğitim Merkezi ile birlikte başlattıkları kadın istihdamı kursu projesi hazırlıklar aşamasında olduklarını söylediler. YMN Tekstil olarak kadına yönelik bütün çalışmalara katkı sunacağımızı belirtip tecrübemizi paylaştık. Kadın eğitimi ve istihdamı firmamız için çok kıymetli. Bu tür projelere destek vermenin tüm STK’lara ve yerel yönetimlere, pek tabii meslektaşlarımıza örnek olmasını diliyorum. Yaşadığımız zor zamanları dayanışma ve güç birliğiyle atlatacağımıza inanıyorum. Bu tür çalışmalar da bunun güzel bir örneğidir.
İnsanlık korona virüs gibi bir salgınla uğraşıyor. Etkileri hâlâ silinebilmiş değil. Tekstil sektörü bu süreçte Türkiye’de nasıl etkilendi. Şu anda vaziyet nedir?
Dünyada tekstilde altıncı, hazır giyimde sekizinci büyük ihracatçı ve AB tekstil pazarında üçüncü sırada yer alan Türkiye, hazır giyim ihracatının yaklaşık yüzde 70’ini AB ülkelerine ve İngiltere’ye yapıyordu. Salgın nedeniyle Avrupa piyasaları kapanınca milyarlarca dolarlık siparişler iptal edildi. Korona virüs salgını ile birlikte tekstil sektöründe de bir süre durdurulan üretim faaliyetleri yeniden başladı. Pek çok işletme kapılarını tekrar açarken, pandemi nedeniyle yaşadıkları ekonomik kaybı telafi etme peşinde.
Yıllık 17 milyar doları aşan dış ticaret fazlası ile sanayide milli ekonomiye en fazla katkıyı sağlayan tekstil ve hazır giyim sektörü pandemi sürecinde ciddi oranda daralma yaşadık. Bununla beraber kriz tekstil sektörünün daralmasına neden oldu. Bu dönemde devletten ülkemizin can damarı olan tekstil sektörüne bir destek gördüğümüzü söylememiz mümkün değil. Oysa kriz zamanlarında desteklenmeyen sektörden binlerce işçi tasfiye oluyor. Aynı zamanda sektörü besleyen yan kollarda işçiler işini kaybetme tehlikesi yaşıyor. Krizlerde, durgunluk nedeniyle firmalar stok çalışmayı tercih etmiyor. Bu da işçi sayısının azalmasında, iş kayıplarında ciddi bir neden oluşturuyor. Yine de gelecek adına umutluyuz. Çünkü Türkiye’nin bu konuda çok ciddi bir birikimi var.
Firmanızın çalışma tarzına tekrar dönecek olursak, YMN Tekstil olarak kalite ve yönetim konusunda neler söylemek istersiniz?
Teknik bilginin yanına üretim bilgisi de eklendikten sonra, üretimin kalitesinde yüzde 100 bir artış oluyor. Sadece yönetim değil, kalite ve teknik açıdan da birçok profesyonel yerden destek alıyoruz. Bizim ilk hedefimiz üründe kalite. Üründe kalitenin yanında insan sağlığına da biz çok önem veriyoruz. Çünkü biz iç giyim üretiyoruz. İlk önce seçtiğimiz kumaşlar. Sadece organik kumaşlar kullanmıyoruz. Bu nedenle insan vücudunu tahriş etmeyecek, mantar ve benzeri hastalığına yol açmayacak, alerji yaratmayacak kumaşları seçmeye özen gösteriyoruz.
Sağlığa uygun iç çamaşırı alma konusunda tüketiciye neler söylemek istersiniz?
Tüketicinin bilinçli olması gerekir. İyi bir ürün almak istiyorsanız, öncelikle fiyatına dikkat etmeniz şart. Gerçekten pazarda veya başka bir yerde satılan bir çamaşır ucuz fiyat olduğunda kesinlikle kaçınılması gerekiyor. Sebebi şu: Çok ucuz fiyata ancak kalitesiz bir kumaşla ürettiğiniz bir şeyi satabilirsiniz. Kumaş diyoruz ama kumaşın içinde ne var bilemiyoruz. Bu nedenle çok ucuza satılan bir ürün büyük ihtimalle merdiven altı üründür ve insan sağlığını tehdit eder.
Peki bir vatandaş pazardan alışveriş yapamaz mı? Sadece fiyatına mı dikkat edecek?
Sadece fiyatına değil, örneğin baskılı, renkli iç çamaşırından kaçınacak. Yani renkli ve baskılı olan ürün tamamen kimyasaldır. Kanserojen madde taşır. Ne kadar taşır bilemeyiz tabii ki. O çalışanın, üreticinin elinin ayarına kalmış bir şey. Çünkü bilemiyorsun ki... Baskılı bir ürün sonuçta pamuk ve elyaftan oluşan bir şey. Vücuduna yapışan bir şey. O nedenle özellikle iç çamaşırda baskılı ürünlerden kaçınılması gerekir. Bunun dışında, ürünlerin marka değerine de bakılmasında fayda var. Artık internetin yaygın olduğu bir çağdayız. Her ürünün internet sitesi var ve olmalı. Tüketici aldığı her ürünü internetten araştırabilir. Tüketicinin bilinçli olması şart.
Nasıl bir bilinçten söz ediyoruz, biraz açar mısınız?
İnsanlarımız hala iç giyimlerini ucuza bulmaya çalışıyor. Kaliteli bir ürüne ulaşmak için belli bir ekonomik güce ulaşmış olmak gerekiyor. Bu işin bir boyutu. İç çamaşırının kalitesi konusunda da üretim süreci önemli. Biz kumaşları seçerken veya kumaş türlerine bakarken genellikle modal ve viscon türü olmasına özen gösteriyoruz. Çünkü, bu kumaşlar sağlıklı kumaşlar. Merdiven altı üretimde ise üç tanesi 10 liraya alınan çamaşırların kumaşları, çoğu geri dönüşüm dediğimiz ürünlerden elde edilmiş kumaşlar oluyor. Hem üretici hem tüketici olarak biz insanlarımızın böyle yerlerden alışveriş yapmasını tasvip etmiyoruz. Sadece insan sağlığını ilgilendiren bir konu değil. Merdiven altı ürün almamanın, bu işi gerçekten hakkıyla yapan insanların haklarına saygı duymakla da ilgisi var. Lafı dolandırmadan söyleyeyim, merdiven altı üretim, vergi kaçıran, insan sağlığına önem vermeyen, hatta personel haklarını hiçe sayan sömürü düzeninin bir parçasıdır. Biz bu ürünleri almasak, merdiven altı dediğimiz üretimlerin çoğu kapanacak. İnsanların sigortalı çalıştığı, ücretlerini tam aldığı bir üretim ortamına katkı sağlamış oluruz. Bizim gibi firmaların hakkı da gasp edilmemiş olur. Biz yanımızda çalışan bir elemanın sigortasını, devlete olan vergi borcunu, maaşları, iş güvenliği sağlığı dahil üzerime düşen bütün yükümlülükleri hepsini yerine getirirken, ben ürünlerim için pazar alanı ararken, merdiven altı bir üretim yapısının kalkıp çok rahat bir şekilde pazarlamasını yapıyorsa burada açık bir hak gaspı var demektir. Bu nedenle insanların ilk önce bilinçli olması gerekiyor. Bir ürünü ucuz alabilirsiniz ama derinlikli bakmak da gerekiyor.