Korona virüsü, Mustafa Kemal’i nasıl haklı çıkarıyor?
Yaşlı dünyamız tam dört buçuk milyar yaşında. Bugüne kadar insanoğlunun her türlü tahribatına direndi; türlü savaşlarını, cankırımlarını, katliamlarını, soykırımlarını, salgınlarını yaşlı gözleriyle...
// BİR DÜNYA DEVRİMİ…
Fransız Devrimi gibi, Fatih’in İstanbul’u fethi gibi, 50 milyondan fazla insanın canına mal olan 2. Dünya Savaşı gibi, insanın aya ayak basışı gibi bir büyük dönüşüm yaşıyoruz…
Belki de onlardan çok daha önemli ve etki gücü yüksek bir dünya devriminin tanıklarıyız.
Mikrondan daha küçük, özel mikroskopla görülebilen bir virüs, 7,5 milyar insana hayatı zından etmeye fazlasıyla yetiyor. Sokaklar boşalıyor, fabrikalar susuyor, tüm trafik duruyor, ekonomiler çöküyor, yağma olayları yaşanıyor, belirsiz bir gelecek insanlığı kucaklamaya başlıyor.
Dünyanın en gelişmiş silah sistemlerine, ordularına, teknolojilerine sahip ülkeler naçar vaziyette.
O her gün parmaklarını gözümüze gözümüze sokan “sözüm ona” dünya liderlerinden çıt çıkmıyor. Hepsi konutlarına, saraylarına, saltanatlarına büzüşüp tehlikenin geçmesini bekliyorlar.
Yahu yan yana bile gelemiyorlar!
Muhabbetlerini bile telekonferans ile yapabiliyorlar. Hepsinin kağıttan birer kaplan olduğu bir kez daha zihinlere nakşoluyor. Korkudan her gün virüs testi yaptırdıklarına bahse girerim.
Hiçbiri, bu virüse posta koymayı aklından bile geçirmiyor.
// BİR VİRÜSLÜK SALTANAT…
Aralarından birkaçı, ailesi ile birlikte bu virüsle tanıştı bile. Daha kaçının tanışacağı bilinmiyor.
Cahit Sıtkı’nın o meşhur “Otuz beş yaş” şiirinde dile gelen “Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında? / Bir namazlık saltanatın olacak, / Taht misali o musalla taşında” dizelerinde benzer…
“Ulen hepinizin bir Korona virüslük saltanatınız var” diyesim geliyor.
Dünyaya “medeniyet”i öğrettiği iddiasında olan Avrupa Birliği’nin, gerçekte bir balon olduğunu görüyor insanlık. Birliğin en önemli ülkelerinden İtalya salgından çaresiz duruma düşmüşken, burnunun dibindeki Fransa’dan, Almanya’dan test kiti yardımı bile alamıyor. Yardım, binlerce kilometre öteden, Çin’den geliyor. AB ülkeleri kendi paçalarını kurtarma derdinde. Hepimiz bu “medeniyet”e (!) şapka çıkarıyoruz.
COVID-19 herkese eşit uzaklıkta ve eşit yakınlıkta.
Son derece demokrat bir virüs.
Zengin, yoksul, yaşlı, genç, kral, kraliçe, başkan, başbakan, işsiz, işadamı, papaz, imam, haham, dinci, dinsiz dinlemiyor.
Girdiği bedende akıl almaz bir hızla çoğalıyor, en fazla iki hafta içinde titrete titrete öldürüyor.
Ne ilacı var, ne dermanı…
Veeee şimdi herkes uzuuun zamandır unuttukları bilim insanların gözünün içine bakıyor.
Hani Atatürk’ün hepimize “manevi miras” olarak bıraktığı, “Hayatta en gerçek yol gösterici” dediği “Bilim” ile uğraşan insanlar…
Kabaca on yıldır dudak bükülürdü pozitif bilimlere…
Tıp, mühendislik gibi alanlar “demode” olmuştu adeta.
// YAPAY ZEKÂNIN ZEKÂSI
“Ay şekerim sorma, bizim kız beş yaşında kodlamayı söktü vallahi. Zamane çocukları bir âlem..” diyenleri çok duydunuz sağda solda.
“Öyle miii! Hadi ablacım, kızına kodlama öğreten arkadaş bulsun o zaman COVID-19 aşısını” diyesiniz geliyor bu aralar.
Son yıllarda adeta dillere pelesenk olan “yapay zekâ” metaforunun da dünyayı kilitleyen bu krize kifayet etmediği anlaşılıyor.
“Öyle miii! Hadi bakalım, yapay zekânızın zekâsı yetiyorsa bulsun o zaman COVİD-19 aşısını” diyesiniz geliyor bu aralar.
Dibimdeki Bostanlı Camisi’nden selâlar, dualar okunuyor her akşam.
İki lafın belini kıramayan hocaefendiler “Dua etmemizi” önermekten öteye gidemiyor.
“Öyle miii! Hadi kardeşim, eteğini öptüğün cübbeli cübbesiz tarikat liderleri bulsun o zaman COVİD-19 aşısını” diyesim geliyor bu aralar.
// HER ŞER’DE BİR HAYIR…
Her şer’de bir hayır vardır misali, kendine bile hayrı olmayan laf ebeleri çenelerini uzunca bir süre kapatacak.
Bana soracak olursanız, elbette korunuyorum bu virüsten.
Burnumu çıkaramıyorum adeta dışarıya.
Ama tüm dünyadaki ezberlerin bozulduğuna tanık olmak, kağıttan kaplanların ezilip büzülmesine gülmek bana iyi geliyor.
Hülasa, şayet anlayabilirsek COVID-19 bize bir şey anlatmaya çalışıyor.
Tüm dünya ülkelerini hurafeleri elinin tersiyle itmeye, akla ve bilime davet ediyor.
Davete icabet etmeyenlerin sonunun ne olacağını açık açık gösteriyor…
Gün gelecek, yeryüzünün yüzakı bilim insanları bu bela ile elbet baş edecek.
Ama yarın, ama bir ay, ama bir yıl sonra; bu virüsün aşısı, ilacı geliştirilecek.
Ben kısa bir süre sonra bu müjdenin birileri tarafından insanlığa verileceğini düşünüyorum.
Ancak bu büyük dünya devriminin etkisi on yıllarca sürecek.
Mustafa Kemal’in bir kez daha haklı çıktığını görecek tüm insanlık.
“Günün birinde fikirlerim bilimle çelişirse, tereddüt etmeden bilimin yolunu izleyin” diyen adamın, “En gerçek yol göstericisi”nin önemini, tüm insanlık COVID-19 ile bir kez daha anlıyor.