Kene gibi, bir yapıştılar. Direkt bünyeye girmediler, girmezler, dolaşımla hallederler. Dışarıdan, dolaylı. Ama ya onlar. Havadan sebeple içimize, ciğerimize girdiler, işlediler. Yaktılar, can aldılar, ah aldılar. Yanlış anlamayın korona virüs bu. Hakemlere getireceğim sözü. Kene hayvanı ile korona virüsü. Hele ki korona, görünmüyor, çok küçük. Sinsi, içten pazarlıklı. Onlarca yüzlerce işyerini kapattırdı. İş yapamadılar sahipleri, emekçileri. Hastalığa yakalandı, dükkân, mağaza, büro kapandı. Gelen olmayınca kepenek indirmek zorunda kalındı. Bu acı günleri anlatmaya gerek yok, hepimiz yaşadık. İşler, güçler tamam da. Peki ya sportif, sosyal faaliyetler. Onlar da durdu, sahalar, statlar bomboş kaldı. Demek ki oluyormuş. Hakemler özellikle adına 'süper' denen ligimizin sıfatına 'süper' denen hakemleri. Topluca karar alıp, boykota gidemediler, gidemezler. Maalesef topluca karar veremezler, her kafadan bir ses çıkar. Fikir, düşünce, öngörü filan değil bu, birlik olamazlar. Oysa VAR'a gidebilirlerdi, o da olmadı. VAR kim mi ne mi ? Kurucu üyelerden, ilk üyesi olmaktan onur duyduğum TFFHGD. Yıllarca aidat aldılar, süper lüks genel merkezimiz var. Ama giden yok, girebilen yok. Soğukta, ayazda, güneş tepede, kelle koltukta görev yapan, hatta yaşamını kaybedenlerin gitmişliği, haberi yok. Nerede olduğunu bilmezler. Bir bardak suyu kısmet olmadı. Oysa takır takır ödeme yapıyorlar. Zorla, zorunlu, şart. Neden ? O evlatlar ki. Dedesinden, annesinden, halasından aldığı cep harçlığı ile maça giderler. Haklarını 3-5 ay sonra anca alırlar. Enflasyon malum, değeri düşer o helal paranın. Sonra da şiddet, dayak, saldırı, evleri yerine ya karakol ya da hastane. Dernek dernek değil ki. İşte bu yüzden. TFFHGD Şubesi'nde yöneticilik yaptım. Baktım olmuyor. Tuzluk gibi oturmanın alemi yok. Her iki dernekten de istifa ettim. Birine emeğim geçtiği, diğeri de atalarımın, hocalarımın emaneti olduğu halde.
EGONUZ SIKTI
İki fotoğraf. Biri Temmuz 2009'dan diğeri Aralık 2023'den, yeni bu aydan. 14 yıl öncesinde açıklama yapılmadan seminere davet edilmeyen, protesto eden, haklarını arayan hakemler Vedat Yüksel ile Bülent Demirlek. Hakemliklerini bitirdiler. Beyanatları pek manidar 'Bir gün sizler de bizim durumumuz gibi olacaksınız'. Sustu diğer hakemler. Sahadaki karar bile ya doğrudur ya yanlış. Bunda bile netlik yok. Ters düşme olabiliyor. Seminerdeki yaşananlar. Haklı veya haksız tarafı olur, olabilir, herkesin. Kimse sütten çıkmış ak kaşık değil ki. Geçmiş gün. Konumuz diğer, hakemlerin sırtını dönmesi, kafasını çevirmesi. Şimdi başlarına geldi. O zaman yeni başlayan, hatta hakem bile olmayanlar içlerinde. Bugün birlik olup, boykot yapamadılar. Yapamazlar. Kendilerini düşündüler. Musluk akarken, doldurmak gerek, ya hani. O misal. 'Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir' demiş sevgili Hz.Muhammed. Alt liglerde yer alan taze evlatlarımızı. Geldiğiniz yetiştiğiniz yeri ne de çabuk unuttunuz. Üstte ne olursa, altta da aynısı oluyor. Bu sadece Halil Umut Meler hocama, kardeşime yapılan bir saldırı değil ki. Her hafta, her ilde, köyde, kasabada oluyor. Duyulmuyor, görünmüyor, yazılmıyor. Bu işlerin VAR'ı anlı şanlı derneğimiz ise sus pus, derin uykuda.
HAKEM ARIYORUM BULAMIYORUM
Fotoğraf dedik. İlkinde şık, damat gibi hakemler. Diğerinde de yalap şalap ifadeler, bir de kılık kıyafet. Hazırlıksız mı yakalandılar. Hakem maça hazır ya. İçlerinde bir abi, bir hoca, bir büyük yok. Hepsi kendi ayarında. Zirvedeki, tek saygın kişi saldırıya uğrayan bizim Selçuklu Halil Umut Meler. Aklıma mukayyet ol, Allah'ım. O kadar ücretiniz arttı. Tarağınız, tıraş bıçağınız, gömlek, kravat, ceket yok mu ? Hoş maçlara da böyle gidiyorsunuz. Bundan saygınlığınız kalmadı. Kılık kıyafet önemli, sen hakemsin. Öylece kameraların önüne geçemezsin. Sokaktaki insanın kılık kıyafeti hiç önemli değil. Nüans değil. Herkes eşit. Ama hakemin böyle şekilsiz şemalsiz görüntü vermeye hakkı yok. 'Hakem kılık kıyafetiyle karşılanır, adamlığıyla, kararlığıyla uğurlanır' derdi. Benim lafım değil. Rahmetli İbrahim Fırla hocam söylerdi. Her maçımıza tertemiz kıyafetlerle giderdik. 70 yaşında bile amatör maça kravatlı şık gelirdi, hem kışın soğukta o güzel insan. Çok iyi hakemdi, zirveyi gördü. Hakkını verdi. Kritik dediğimiz, tüm hakemlerin katıldığı her ayın ilk salı akşamı toplantı olurdu. Bir başka rahmetli hocam Halil Erdoğan şöyle demişti. 'Hakem göz önünde olan insandır, takip edilir. Sokakta, yolda, ayakta, gezerek sandviç yiyemezsiniz. Hoş değil. Üstünüzde ağzınızın kenarında yağı salçası kalır, çirkin görünürsünüz. Akıllarına yazarlar, sahada itibar etmezler' derdi. Vay be, meğer çok haklıymış cennet mekanlar. Şimdi her şey tam tersi. Bir de adına modernlik, rahatlık demezler mi ? Hadi daha rahat oluyorsunuz diyelim. Hani bunun sahada uygulaması, zerresi yok. Sahada rahatsızsınız. Dik duramıyorsunuz. Nerden nereye. İyi ki şimdi TFF hakemi değilim, verilmiş sadakam varmış. Boykot yapama, hakkını arayama, alt ligleri düşünme. Ne demişti Napolyon 'Para para para'. Bile isteye kasten bilerek yapıyorsanız, paranız batsın. Para harcanır biter. Ama insanlık, asıl ve de asil hakemlik bitmez. Bugünler iyi günleriniz, sizleri 3-5 yıl sonra merak ediyorum. Hepinizin adalete ihtiyacı olacak. Allah büyüktür, haydi hayırlısı. Gönlünüzden ne geçiyorsa, bin katı sizinle olsun. Bugün bana yarın sana, bu hayat böyle. Hakem zeki ve de akıllı olur. Gerisi de teferruat, o kadar...