Kendini seç!
Bir zamanlar hepimizin gündemine oturan, daha sonra da günlerce esprilerimizin kahramanı olan, şimdilerde ise zaman zaman...
Bir zamanlar hepimizin gündemine oturan, daha sonra da günlerce esprilerimizin kahramanı olan, şimdilerde ise zaman zaman aklımıza geldiğinde hala kullandığımız bir cümle vardı:
“Taraf olmayan, bertaraf olur!”
Kullanım yeri ve şekli yanlış olsa da doğru ve iyi niyetle kendimize şiar edindiğimizde hayat kurtaracak bir cümle olsa gerek ki insan kendinden tarafa olmayı başaramadığı sürece hayatın içinde bertaraf olan taraf olmaya mahkum kalıyor. Adil olmayı başararak, benlik duygusuyla bencilce değil de hakkının verdiğiyle kendinden yana olmayı başaranların ne kadar yaşam dolu, huzurlu ve mutlu olduğunu küçük bir gözlemle siz de görebilirsiniz. Tabii çevrenizde bunu başarabilen insanlar varsa ya da siz başarabiliyorsanız bu analizi yapmak oldukça kolay olsa da zorlanmaya hazır olun. J
UÇSUZ BUCAKSIZ
Fazlasıyla fedakarlık yapan, hakettiğinden fazla değer veren ve uçsuz bucaksız sevenlerdenseniz karşınızdakini suçlayıp mağdur, kurban ya da mazlum psikolojisine girmeden önce aynaya bakmayı unutmayın! Size eksikliği hissettirilen her şeyi fazlasıyla karşınızdakine verirsiniz biraz olsun alabilmek umuduyla. Yani o ya da onlar için değil kendiniz için yaparsınız aslında tüm ‘fazla’ olan şeyleri... ‘Bilinçaltı’ ya da ‘ruhsal travma’ kavramlarını zihninizde ‘klişe’ olmaktan ayırdığınızda aydınlanır tüm karanlıklar. Gözünüzün alıştığı o kranlık aydınlanmaya başladığında, göremedikleriniz ya da görmemek için bile isteye kapattığınız gözleriniz tüm çıplaklığıyla dikiliverir karşınıza ve siz bundan üzüntü değil, mutluluk duymaya başlarsınız. Çünkü artık gerçeklerle ilerleyen birini hiçbir şey yolundan alıkoyamaz.
Aileniz, çocuğunuz, eşiniz, arkadaşlarınız, sevgiliniz ya da akrabalarınız; ismi ve şekli değişir sadece ama sömürüsü hep aynıdır. Ve sizi sömüren bunlardan birisi değil kendinizsinizdir. Önce duygularınızı, sonra zamanınızı ve gün gelir hayatınızın tamamını sömürürken bulursunuz kendinizi. Kafanızdaki ‘Ya sonra?’lar, ‘Yarın bir gün...’ler, ‘Peki, şimdi ne olacak?’lar, ‘Ya öyleyse...’ler de sömürgen canavarlarınızdır. Farkında mısınız, hiçbirinin sonunda ‘nokta’ yok; ya soru ya da belirsizlik içine hapsetmeye hazırlar sizi.
Teslim olduğunuz, esir düştüğünüz, baş kaldıramadığınız, ‘Hayır!’ diyemediğiniz bir başkası değil kendinizsiniz. Sizi tüketen, aldatan, mutsuz eden, keyfinizi kaçıran da bir başkası değil yine sizsiniz.
Bu sabah kendinizle konuşun, en dinlendireninden bir fincan kahve yapın ya da bir bardak çay demleyin kendinize ve tüm yorgunluklarınızı o masada bırakın. Önce kendinize fedakarlık yapın yani en çok kahrınızı çekene, önce kendinizi sevin yani ne olursa olsun sizi bırakmayanı, önce kendinize saygı duyun yani hata yaptığınızda bile size acımasızca değil hoşgörüyle yaklaşanı...
Kendinizden değerli kıldığınız her şey sizi önce sizde sonra çevrenizde değersizleştirecektir. ‘Aman o kırılmasın’, ‘Vay bu üzülmesin’, ‘Hadi ayıp olmasın’ diye taraf ol(a)madığınız her şey sizi bertaraf edecektir.
Bertaraf olma!
Tarafını bil!
Kendini seç!