Uzun yıllar gazetecilik yapan Emrah Taştan, 1930’lardan günümüze ışık tutacak belgelerle Kemaliye’nin erken Cumhuriyet dönemine yoğunlaşıyor. “Erzincan’da Kirtim Kirt Sesleri” kitabı bir kooperatifi ve aslında bir ülkenin aydınlanma çabasını aktarıyor. Sözü Taştan’a bırakıyorum.
-Sevgili Emrah, ilk kitabın hayırlı olsun. İlk eserinde doğduğun yöredeki, Kemaliye'deki bir ekonomik faaliyeti ele alıyorsun. Bu çalışmanın evveliyatı hakkında bize bilgi verir misin?
Çok teşekkür ederim değerli dostum. Kemaliye tarihi evleriyle ünlü gerçekten şirin ve nev-î şahsına münhasır bir yer. Dağların arasında ekonomik imkânlar kısıtlı, ulaşımı zor bir yerleşim. Aynı zamanda adeta bir cennet bahçesi. Benim de çocukluğum boyunca yaz tatillerim Kemaliye'de, annemin ailesine ait hatıralarla dolu tarihi bir evde geçti. Çocukluğumdan beri en büyük zevklerimden biri evin alt katındaki ardiye bölümünü karıştırmak ve yaşlılarla sohbet etmekti. Eski eşyalar ilgimi çekerdi. Evlendikten sonra bu merakımı sevgili eşim Özgür ile paylaşmak isterken elime karton kapaklı eski bir defter geçti. Üzerinde “Kemaliye Dokumacılar Küçük Sanat Kooperatifi” damgası vardı. Araştırmam 2016 yılında böyle başladı. O güne kadar hep evinde bulduğu belgelerle tarih yolculuğuna çıkan bir gencin romanını yazmak isterdim. Tesadüf eseri öyle de oldu. Roman değil de araştırma inceleme kitabı yazdık. Araştırmanın ilk 2 yılında hiçbir ize rastlamadım. Sonra yine bir tesadüf, 2018 yılında araştırmanın seyrini değiştirdi. Kemaliyeli terzi Sebahattin Amca ile siyasi bir sohbet sırasında hiçbir şey üretmediğimizden şikayet ederek kooperatif örneğini anlattı. Bir emaneti devreder gibi de iki gün sonra vefat ettiğini öğrendim. Mekanı cennet olsun. Kooperatif binası oturduğumuz dükkanın karşısında tarihi heybetiyle dikiliyormuş da haberim yokmuş. Orada bazı belgeler olabileceğini söyledi, kendimi dışarı zor attım. Belediye başkanından izin alıp araştırdım ve kitabın konusunu oluşturan belgelere ulaştım. Hazine bulmak gibiydi yaşadıklarım. Tarifi gerçekten güç... Ondan sonrası literatür araştırması, gazete arşivlerinin taranması, binlerce sayfalık belgelerin okunması, günümüz Türkçesine çevrilmesi. Burası çok zorladı beni. Çünkü hem el yazısı hem eski Türkçe... Bir başka zorluk da zamanımın tamamını bu işe vakfedememek. Bir yandan ailemin geçimi için fabrikada çalışırken, bir yandan boş zamanlarımda kitapla ilgilendim. Sonuçta “Erzincan'da Kirtim Kirt Sesleri” kitabı ortaya çıktı.
ENVER GÖKÇE’NİN İNSANLARI
-Kirtim Kirt hemşehrin Enver Gökçe için de imge haline gelmiş bir yansıma. Dönemsellik olarak şairin kooperatiften ne denli haberi oluyor? Bu konuda bir konuşması ya da herhangi bir notu var mı?
Mazlum, bu konuda somut bir bilgim yok maalesef. Ancak Enver Gökçe Kemaliye insanını, yörenin coğrafyasını, zorluklarını çok iyi bilen bir şairimiz. Çok erken yaşta Kemaliye'den ayrılmasına rağmen sık sık köyü Çit'e sığındığını biliyoruz. Ancak Enver Gökçe "Kirtim Kirt" şiirinde, benim kitapta anlattığım dokumacı kadınları ne kadar iyi tanıdığını, bildiğini kanıtlamaktadır. “Meri Kekliğim” şiirinde memleketim insanının açlığını ciğerimize vura vura anlatır. Bugün Turistik Doğu Ekspresi'nin geçtiği tren yolunun nasıl zor koşullarda; kan, can pahasına açıldığını ifade eder. Bizim memleketin insanı; emekçidir. Kelimenin tam anlamıyla ekmeğini taştan çıkarır. Çalışmazsa, üretmezse, birlik olmazsa yok olacağını bilir. Bu durum, insanlar arasında "insan insanın kurdudur" anlayışını değil, tam aksine "her yerde her şeyde hep beraber demek için" anlayışını oturmuştur. İşte Enver Gökçe, “Kirtim Kirt” şiirinde ifadesini bulan diyalektik ve tarihsel materyalizmi böylesine has, duru şekilde anlayıp, anlatmıştır... Dolayısıyla kooperatif ile ilişkisini bilmesem de o ruhu yansıttığı kesindir.
-Kooperatif olgusu erken Cumhuriyet döneminin en çok duyulan kavramlarından biri. 13 milyon nüfuslu genç bile olamamış Cumhuriyet rejimi ne diye Anadolu'nun en ücra yerlerine bu kavramı götürmeye çalıştı?
Değerli dostum, temel mesele 1. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı ile emperyalizme unutamayacağı ölçüde büyük darbeler indiren Türkiye'nin bu tutumunu ekonomik alana da yayma çabasıdır. Bağımsız bir ekonomi için üretim şart. Kapitalist tarzda modern üretim yok. İptidai dediğimiz üretim biçimi var. Peki bu iş nasıl olacak? Genç Türkiye sanayileşme adımını Sovyetler Birliği ile ortak atmış. 1932'de Türkiye'ye gelen Profesör Orloff başkanlığındaki sanayi uzmanları heyeti ülkemizi gezip tarıma dayalı sanayi konusunda kapsamlı bir rapor hazırlamış. SEKA, Sümerbank fabrikaları, şeker fabrikaları bu rapora uygun olarak kurulmuş. Bu heyetin Kemaliye'ye de uğradığını bir gazete haberinin satır aralarında okudum. Bir dokuma fabrikası kurulacağından ve halkın büyük sevinç yaşadığından bahsediliyordu. Bence kooperatif kastedilmişti. Başka yabancı uzmanlar da gelmiş ülkemize ama sonuç olarak onların liberal önerilerinin kabul edilmediğini, devletçi ve planlı ekonominin tercih edildiğini görüyoruz. Bu ne demek? Orloff raporuna uygun şekilde Birinci 5 Yıllık Sanayi Planı dahilinde tüm Türkiye'de bölge merkezlerine kamuya ait fabrikalar kuruluyor. Kemaliye gibi küçük merkezlere de kooperatifler kuruluyor. Sümerbank destekliyor ve yönlendiriyor. Bu, bir grup yurttaşın girişimciliği değil, devletin halkı örgütleyerek, planlı ve hedefli çalışmasının sonucudur ve bugüne de ışık tutan topyekûn bir kırsal kalkınma girişimidir. Çünkü kadını merkeze alıp, üretim ilişkilerini geliştirmiş ve sosyal gelişmeye katkı sağlamıştır.
EVLERE GİREN KOOPERATİF
-Çalışmanda çok ilginç belgeler de var. Kooperatif ortaklığı ve kişiler en çok dikkatimi çeken husus. Bugün o adını yazdığın insanların Kemaliye'de bilinirliği ya da izi nasıldır?
Şimdi bu soruya yanıt vermeden önce kurucu Mehmet Sadık Eti'ye değinmek isterim. Eti, İttihat ve Terakki tarafından yurt dışına eğitim için gönderilmiş, Almanya'da sosyalist düşünce ile tanışmış, Türkiye'nin ilk sosyalist partisini ve gazetesini kuran öncüler içinde yer almış, hatta 1918 Alman Spartakist Devrimi'ne elde mitralyözle katılmış bir kişidir. Mütareke yıllarında İstanbul'a gelir, Anadolu'ya geçer, orada genç milliyetçi şairimiz Nazım Hikmet ve arkadaşı Vala Nureddin ile tanışır. Özellikle Nazım Hikmet ile ilgilenir, ona sosyalizmi, sınıfları, ezen ve ezileni, Ekim Devrimi'ni anlatır. Bu açıdan Nazım Hikmet'i Nazım Hikmet yapan kişidir. O yıllarda adı Sadık Ahi olarak geçer. Sonra mücadelesine Türk Devrimi içinde görev alarak devam eder. Burası hep yanlış anlaşılır siyasi tarihte. Komintern direktiflerine tam olarak uygun davranmıştır, Mehmet Sadık Eti. Kooperatif ile aynı dönemde Kemaliye Belediye Başkanlığı ve sonrasında iki dönem Malatya milletvekilliği yapmıştır. Eti ailesi, günümüze kadar çok değerli aydınlar, bilim insanları yetiştirmiştir.
Kooperatifin diğer kurucularından Etem Kılıç, ilçedeki elektrik santralinin de öncülerindendir. Torunu Etem Kılıç, ilçemizde değerli bir aydın ve turizmcidir. Kuruculardan Şevki Bozkurt'un ailesi ilçemizde turizm ve lokantacılık üzerine faaliyet gösteren değerli bir ailedir. Kuruculardan Hüseyin Güven'in ailesi değerli isimler yetiştirmiştir. Eskişehir'in heykeli yapılan efsane valisi Ali Fuat Güven bu ailedendir. Eti, Balioğlu, Kılıç, Güven, Çelikmen, Şahintaş, Özgünaydın, Demirsoy, Perinçek, Zencirkaya, Karaosman, Ağrikli ilk aklıma gelenler. Kooperatifin, Kemaliye ve çevre köylerinde uğramadığı hane yok gibidir.
Kooperatif benim çalışmama kadar ilçede çok az ve yanlış biliniyordu. Benim yorumum 1950 sonrası siyasi süreçte Mehmet Sadık Eti, Enver Gökçe isimleri bilerek unutturulmak istendi. Artık doğrusunu anlatma, hatırlama ve öncülerini tanıtma vakti geldi. Umarım kitabım bu amaca hizmet edecek.
-Bir önceki sorudan hareketle, peki kooperatif gibi kavramlar gündemden düşünce biz ne gördük ne okuduk? Kemaliye gibi az nüfuslu yerlerin üretim biçimi ve kültürü hakkında ne söylemek istersin?
Mazlum, Cumhuriyet bu bölgede çok iş yaptı. Yüzyıllarca yolsuz kalmış bölgeye 1938'de demiryolunu getirdi. 1939 Depremi'nden sonra tüm ülkeyi Erzincan için seferber etti. Kooperatifi kurdu, ekonomik olarak kalkındırdı. Elektrik santrali kurdu, bölgeyi 1945'lerde aydınlattı. Halkevi'ni kurdu aydınlanmayı getirdi. Bölgenin en ciddi sorunu asayişi sağladı. Yol yaptı, köprü kurdu. Halkı eğitti. Öğretti... O dönemin fotoğraflarına bakarsak bu kentlinin, köylünün durumunu daha iyi anlarız. 1950'lerden itibaren ise yatırımlar durdu, göç arttı, insanlar kaçtı. İlçe geriye gitti. Dikkat çeken bir nokta var: Marshall yardımları ve ithalatın başlaması ilk olarak dokumacılığı vurdu. Bunu o dönemin Karınca Kooperatif dergisindeki tartışmalarda görüyoruz. İlk başta kırsal, ardından kentsel bölgeler “Küçük Amerika” sürecinin kurbanı oldu.
Son yıllarda Kemaliye'de vakfımız KEMAV'ın ve belediyenin öncülüğünde güzel işler yapılıyor. Koruma ve geliştirme bilinci güçleniyor. Ama Kemaliyeli, yanında devletini görmek istiyor. Gençlerin sılaya dönmesi ve burada kalabilmesi için kamucu proje ve müdahaleler şart. Maalesef burada eksikler görüyoruz. Bu nedenle bölge vahşi madenciliğin talan yerine dönmüş. İliç'teki facia bunu maalesef 9 canımızla ortaya koydu. Kemaliye halkının yıllardır söyledikleri ve itirazları haklı çıktı. İçimiz yanıyor bu anlamda ve tepkiliyiz.
ÜRETİMDEKİ BİNLERCE KADIN
Kooperatifin ilginç bir yanı da kadınların konumu. Bununla ilgili ne söylemek istersin?
Kemaliyeli kadınlar, erkeklerin uzun gurbetçilik dönemleri nedeniyle zaten son derece aktiftir. Burada da oldukça öne çıktıklarını görüyoruz. Genç erkekler İkinci Dünya Savaşı nedeniyle askerde. Benim dedem gibi ikinci askerlik yani ihtiyat olarak silah altına alınanlar da çok. Üretici nüfus askerde. Devletin imkanları harbe hazırlık için kullanılmış. Kooperatif hem kadınların hem de ilçenin imdadına yetişmiş adeta.
5 bin nüfuslu ilçede bine yakın kooperatif ortağı var, bunun da yüzde 80'i kadın Mazlum! Çok büyük ve bugün bile yanına yaklaşılamayan bir rakam. Belediyelerin desteklediği kadın Kooperatiflerinden kaçında 800'ün üstünde ortak-üye var? Dokumacı bir kadın bir yılda kooperatif muhasebe sorumlusunun gelirinin yüzde 80'ine denk gelen bir gelir elde ediyor. Ekonomik özgürlüğü var. Türkiye'de kadınlar 1934'te tüm seçme ve seçilme haklarına kavuştu. 40'ların Kemaliye’sinde kadınlar genel kurulda oy kullanıyordu.
EĞİN’DEN KEMALİYE’YE
-Sen aynı zamanda fabrika işçisisin. Kitabını işçi arkadaşlarına imzalamanı ilgiyle takip ettik. Bu kitabın başta Erzincan camiası olmak üzere nasıl bir etki yaratmasını umuyorsun?
Evet, ilk imza günümüzü fabrikanın soyunma odasında yaptık. Kimi arkadaşlar ilgiden kimi arkadaşlar dayanışma adına kitabımı aldılar.
Kitabın Erzincan camiasında şaşkınlık yaratacağını düşünüyordum, gördüğüm kadarıyla öyle de oldu. Çünkü anlatılan sana unutturulmak istenen senin hikayen. Dedelerinin ninelerinin hikayesi. Bugüne kadar sağda-solda bilinçli bilinçsiz yapılan olumsuz yorumları, belgeler ve somut bilgilerle çürütüyoruz. Söylemek istediğim şu: Erzincan halkı ve özelde Kemaliyeliler, Kurtuluş Savaşı'nın en zor günlerinde "500 atlıyla emrindeyiz Paşa'm" diyerek Atatürk ve Kurtuluş Savaşı'nın arkasında durdu. Kendi isteğiyle Atatürk'ün ismini aldı. Cumhuriyet’in ilanından sonra da her bunalımlı dönemde Cumhuriyet yönetimini savundu. Bunun da belgeleri mevcut. Bunun yanı sıra Kemaliye'nin tarihine baktığımızda 500 yıllık gurbet geleneğine rastlarız. Bu da yöre halkının mali ve kültürel yönlerden gelişmesini sağlamıştır. Feodalite Eğin yöresinde çok erken dönemlerde çözülmüştür. Kemaliye halkı bu açıdan Eğin iken de Cumhuriyet'e hazırdı.
Emrah Taştan, Erzincan'da Kirtim Kirt Sesleri, KEMAV Yayınları, 2024, İstanbul