Kurak geçen yaz aylarında barajlar dibe vurdu. Türkiye’nin üç büyük şehrinde S.O.S vermeye başladığı bir zamanda Cenab-ı Allah derman oldu ama bu defa da aşırı yağış sel, hasar ve ölüme neden olmaya başladı. Yağmur hayat demek. Yağmur yaşama sevinci demektir ama metrekareye 100 kilogram ve üstü yağmur düşerse, felaketleri de beraberinde getiriyor. İnsanlara acılar yaşatıyor. Belediyelerin, “Ben yaptım oldu” çalışmaları da bu felaketlere davetiye çıkarıyor. Geçen yıla rağmen, bu sene kış erken geldi. Kar, yağmur belediyeleri ve vatandaşı hazırlıksız yakaladı. Sürücüler kış lastiklerini ve zincirlerini araçlarına takmadıkları için yollarda kaldı. Sanki gökyüzünde görülmeyen bir kepçe, bulutların içinden suyu alıp yere döküyor gibi. Yağmur gücünü artırıyor. Ağaçlardaki kuş sesleri kuvvetli yağmurun sesine bırakmış. Sel baskınları meydana gelen İstanbul, Şile, Agva Mahallesi’nde, Adıyaman, Zonguldak’ta bir yandan ev ve iş yerlerindeki zararlar, diğer yandan da sel sularına kapılmamak için canlarını kurtarmaya çalışanlar… Yağmur gücünü biraz azalttı ve çiftçinin “toprak yağmuru” dediği hâli aldı. Toprak yağmuru, yani toprağın üstünden akıp giden değil, yumuşak olduğu için toprağın onu emmesine izin veren yağmur. Çocukken bu yağmurlar yağdığında sokağa çıkar ve coşkuyla koşardık. Annelerimiz de içeriden “Islanıp hasta olacaksın, içeri gir” diye biz kızardı. Son yıllarda dünya da ısınmayla ilgili sorunlar yaşanmaya başlanmış. Buzul dağları hızla erimeye başlamış ve bazı ülkeler tedbir alırken, bazı ülkeler de bu önlemlerin alınması için ortak harcanacak paraları bile kısmış. Ozon tabakasının delinmesi, sıcakların artmasıyla iklimlerde değişiklikler başladı. Türkiye, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bir de “iklim” kelimesini ekledi. Karada, denizde elimizden gelen her türlü kirliliği yapıyoruz. Ulu orta etrafa yayıyoruz. Bazı deniz kenarında bulunan şehirler, kenti foseptik çukuru gibi kullanmış ve bütün kirliliklerini kanalizasyonlarla denizlere akıtmış. Bunun örnekleri, İzmir, eski yıllarda bütün kirliliklerini kanalizasyonlara denize akıtıp Körfezi fosseptik çukuru gibi kullanmışlar. Dr. Burhan Özfatura eski dönemde belediye başkanı seçilince arıtma tesisleri kurmuş ve Körfezi foseptik çukuru olmaktan kurtarmış.
Son yıllarda Türkiye’nin başı dertten kurtulmuyor. Türkiye coğrafya olarak, Ortadoğu ile Avrupa arasında “Boğaz Köprüsü” etrafımızda ülkeler arasındaki savaşlar, terör örgütleri hiç eksik olmuyor. Özellikle Amerika, dünya ülkelerindeki düzeni bozmak için elinden geleni yapıyor. Terör örgütlerini üretiyor, destekliyor istediği ülkenin başına musallat ediyor. Türkiye’nin başına 40 yıldır PKK/ YPG’yi musallat ettikleri gibi. Amaç Türkiye’nin gelişmesini önleyip Amerika’ya muhtaç yaşamaya devam ettirmek.
Biz konumuza dönelim; yağmur dedik. Türkiye de başlayan orman yangınları, Kahramanmaraş’ta meydana gelen binlerce insanımızın ölümüne, ev işyerlerinin enkaza döndüren depremler. Sel baskınlarında hayatını kaybedenler, iş yerleri, evleri, arabaları sulara kapılıp milyonlarca zarara uğrayanlar. İşte, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti bütün bunlarla uğraşmak zorunda. Allah yardımcımız olsun. Daha ne felaketler göreceğiz…