İZTO’nun tespitlerini okuyalım ve hemen uygulamaya başlayalım!
25 senedir bu kentin ekonomisini ve siyasetini gözlemleyen bir vatandaş olarak, İzmir ile ilgili duraksamadan kuracağım cümle şu olur: İzmir’in konuşulmamış, tartışılmamış, üzerinde kafa yorulmamış;...
// ÖNCELİK EKMEK KAVGASI
İçinde bulunduğumuz zaman diliminde yaşanan derin ve acınası yoksulluk ortamında dikkatler ekmek kavgasından öteye maalesef gidemiyor.
Pandeminin son iki yılda yaşattığı hasarın üzerine, kuzeyimizde yaşanan savaşın etkileri de eklenince; vatandaşın meselesini konuşmaktan kentlerin sorunlarına göz gezdirilmiyor.
Oysa gezdirilmeli.
İzmir Ticaret Odası’nın önceki hafta kamuoyu ile paylaştığı “Ekonomik Göstergeler İzmir Raporu”, kentin gelecek vizyonunun ne olması gerektiği konusunda önemli ipuçları veriyor.
Arama konferanslarında kaybedilen zamanı, derli toplu bilgiler, somut ve uygulanabilir önerilerle önümüze seriyor.
İşte altını çizdiğimiz bazı önemli tespitler…
// 13 OSB FAALİYETTE
Raporda, İzmir’e döviz kazandıracak ve cari açığı sorununa pozitif katkı sağlayacak ihracat ve turizmin geliştirilmesi, ihracatta niceliğin yanı sıra niteliği artırmaya yönelik çalışmalara hız verilmesi öneriliyor.
İzmir, en fazla ihracat gerçekleştiren iller sıralamasında İstanbul’dan sonra ikinci sırada yer alıyor. Türkiye’nin dış ticaret fazlası veren ender kentlerinden biri olan İzmir; sanayi ve tarım, ormancılık ve balıkçılık alanlarında ülke ekonomisine en büyük katkıyı yapan ikinci ekonomi konumunda.
3 tarıma dayalı ihtisas OSB, 1 plastik ihtisas, 1 kimya ihtisas olmak üzere 17 organize sanayi bölgesi olan; bu OSB’lerden 13’ü işletme, 2’si planlama, 2’si ise kamulaştırma aşamasında olan İzmir’de 3 serbest bölge, 4 teknoloji geliştirme bölgesi bulunuyor.
2020 yılı itibarıyla 2 bin 822 yabancı sermayeli şirkete ev sahipliği yapan İzmir; İstanbul ve Ankara’nın ardından Türkiye ekonomisine en çok katkı veren üçüncü il.
// “KAZMA VURAN” İNSANLAR…
Dünya genelinde konut fiyatlarının en fazla değer kazandığı ikinci şehir olan İzmir’e doğrudan yabancı yatırımlarının kazandırılması büyük önem taşıyor.
Bu sütunlarda can sıkacak kadar tekrarladığımız düşüncemizi yineleyelim o halde:
Başta kentin “sahibi” konumunda olan yerel yönetimler olmak üzere; iş dünyası örgütleri, sivil toplum kuruluşları, oda ve borsaların kente yerli ve yabancı doğrudan yatırımların çekilmesi çabasında tek yumruk olması gerekiyor.
Sanayi, ticaret, turizm, tarım, organik tarım gibi temel sektörlerin birbirini engellemeden büyüyebileceği ender şehirlerden birinde yaşıyoruz.
Hatta birincisinde…
Deyim yerinde ise kente “kazma vuran” insanlar arıyoruz.
Yatırım yapacak, katma değer yaratacak, ihracat yapacak, istihdam sağlayacak vergi verecek insanlar…
// DİKKAT ÇEKİCİ ÖNERİLER
İşte bu nedenle o insanları İzmir’e kazandırmak için İzmir Ticaret Odası’nın somut önerilerine kulak kabartmakta fayda var:
“İzmir’in OSB, teknopark, serbest bölgeleri başta olmak üzere üretim ve ticari alanlarının, çarşı ve ticaret sitelerinin ulusal/uluslararası anlamda pazarlanması ve çağın gereklerine uygun bir şekilde geliştirilmesi;
Dijital dönüşüme uyum sağlanması;
Girişimcilik ve inovasyon, finansal teknolojiler (fin tech), oyun, biyoteknoloji, yazılım, e-ticaret ve e-ihracat gibi yaratıcılık içeren ve yüksek katma değer sağlayan alanlarda İzmir’in nitelikli insan gücünü kullanarak kent ekonomisine daha fazla katkı sağlanması için çalışmalar yapılması;
// MESLEKİ EĞİTİMİN ÖNEMİ
Üniversiteler ve meslek liseleriyle iş dünyasının koordineli şekilde çalışması geliştirilerek nitelikli eleman yetiştirilmesi için çalışmalar yapılması;
Kent içinde sıkışan ve yer sıkıntısı nedeniyle metropol ilçelerde güç şartlarda imalat yapan firmaların metropol ilçeler dışında geniş ve nitelikli üretim alanlarına kavuşması;
İzmir’de kentsel dönüşümün uygulanması, sosyal donatı alanlarının arttırılması, depreme dayanıklı konutların üretilmesi ve yapı stoğu eskiyen mevcut konut/ticarethanelerin yenilenmesi;
İşletmelerin AB Yeşil Mutabakatı’nın getireceği yükümlülüklere uyum sağlaması kapsamında destekleyici mekanizmaların hayata geçirilmesi, sektörel yol haritalarının ortaya çıkarılması.”
İzmir Ticaret Odası’nın yayınladığı bu önemli raporu kaleme alan ekibi kutluyor, verilerin kentin tüm dinamiklerine yol gösterici olmasını diliyorum.
İZMİR, VERGİSİNE EN SADIK İLLERİN BAŞINDA GELİYOR
İZTO’nun raporunda dikkatimizi çeken en önemli veri, 2021 yılında tahsil edilen vergi gelirlerinde yaşanan büyük sıçrama oldu. 2016 yılından itibaren yıllık bazda artış yüzde 20 seviyesinde gerçekleşirken, 2021 yılında bu oran yüzde 40’a yaklaşmış. Pandemi etkisinin derinlemesine hissedildiği 2021 yılında bile İzmirli iş insanlarının vergilerini vererek vatandaşlık görevlerini bihakkın yaptıkları anlaşılıyor.
Vergisini vererek vazifesini yapan vatandaş, ödediği vergilerin nerelere harcandığını da sorma hakkına kavuşuyor.
İzmir 2008 yılında Türkiye milli gelirinden yüzde 6,28 pay alırken, bu oran 2020 yılı itibariyle yüzde 6,10’a düşmüş. Kişi başına mili gelir 2015 yılında 12 bin 399 dolar iken, 2020 itibarıyla 9 bin 945 dolara gerilemiş.
Benzer biri durum İzmir’in merkezi idare yatırımlarından aldığı payda da kendisini gösteriyor.
Vergi tahakkuk ve tahsilatlarında yıllar ortalamasında Türkiye’de ya ikinci ya da üçüncü sırada yer alan İzmir’in merkezi hükümetin yatırımlarından aldığı pay, ödediği verilerin yaklaşık 40’ta birine karşılık geliyor.
Bu durumun da kabul edilemez olduğunu kayıtlara geçirmemiz gerekiyor.