İzmirli sıra dışı bir gazetecinin hayatı
İştirakçi Hilmi (Sosyalist Hilmi), Osmanlı’dan günümüze hala aydınlatılamayan faili meçhule kurban giden İzmirli bir gazeteci. Öldürülen Gazeteciler Günü’nde biraz uzak tarihe uzanalım
İştirakçi Hilmi (Sosyalist Hilmi), Osmanlı’dan günümüze hala aydınlatılamayan faili meçhule kurban giden İzmirli bir gazeteci. Öldürülen Gazeteciler Günü’nde biraz uzak tarihe uzanalım
Hüseyin Hilmi, bilinen adlarıyla İştirakçi Hilmi-Sosyalist Hilmi, doğumundan ölümüne kadar her adımda sis perdesiyle örtülü bir hayat bıraktı arkasında. Bu sisin içinde gerçek şu ki, bu toprakların adı sosyalistlikle anılan ilk gazetecisiydi. Hayatının İstanbul evresinde dahil olduğu, yönettiği grevler dahi hala tartışmalıdır. Bununla birlikte oklar, onun işçi hareketi adına “pragmatist” ve kısmen de “maceracı” olduğunu gösteriyor.
Öldürülen Gazeteciler Günü’nde genellikle Cumhuriyet dönemi Türkiye’sinin faili meçhul gazeteci cinayetleri tartışılır. Oysa gazetecilik mesleği bu topraklarda ciddi yapılmaya başladığından bu yana, gazeteciler öldürüldü. Bunun öncesini bilmek ve tabii ki sıra dışı İzmirli bir gazetecinin adını hatırlamak adına ben 1923 öncesi bir isme uzanacağım.
İŞTİRAK’TEN İŞTİRAKÇİ HİLMİ’YE
Hüseyin Hilmi’nin hangi yıl doğduğu tam olarak doğrulanamasa da İzmir’de doğduğu bilinmektedir. Gençlik yıllarında babasından miras kalan evi satarak Romanya’ya gittiği ve buradaki sol harekette etkilenerek sol siyaset ile ilgilenmeye başladığı bilinir.
1908 yılında II. Meşrutiyet’in ilanından sonraki görece özgürlük ortamında sol ve sosyalist fikirleri savunan İştirak dergisini çıkarmaya başlar. İlk sayısı 13 Şubat 1909 yılında çıkan derginin ömrü kısa süreli olacak ve siyasi gerekçelerle 2 Eylül 1910 tarihinde kapatılacaktır. Dergi 1912 yılında tekrar açılacak ve Hüseyin Hilmi Bey ile o kadar özdeşleşecektir ki, Hilmi Bey artık İştirakçi Hilmi olarak bilinmeye başlanır.
OSMANLI SOSYALİST FIRKASI
15 Eylül 1910 yılında Osmanlı Sosyalist Fırkası kurulduğunda partinin önde gelen isimleri arasında Hüseyin Hilmi de vardır. Partinin ülkedeki örgütü güçlü olmasa ve Meclis-i Mebusan’a temsilci gönderemese de uluslararası örgütlerle temas halindedir, II. Enternasyonal üyesidir. Hilmi, 1913 yılında Mahmut Şevket Paşa suikastının ardından İttihat ve Terakki tarafından başlatılan muhalefete yönelik tasfiye sonucunda Sinop’a sürülür. I. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar sürgünde kalır ve 1918 sonunda imzalanan Mondros Mütarekesi’ni izleyen günlerde İstanbul’a döner.
İŞGAL YILLARININ İSTANBUL’UNDA
1919’un şubat ayında İstanbul’da Türkiye Sosyalist Fırkası’nı kurar. Partinin programı ve söylemi önceki partiye göre daha soldadır. Parti 1920 yılı içinde yoğun bir örgütlenme içinde bulunur ve özellikle İstanbul’daki tersane ve tramvay işçileri arasında yoğun olarak örgütlenir. Parti için en görkemli olay 1921 yılında işgal altındaki İstanbul’da 1 Mayıs kutlamalarını büyük bir işçi toplamıyla gerçekleştirmesi olur. İşgal kuvvetlerinin engelleme girişimlerine rağmen gerçekleştirilen görkemli eylem gelecekteki işçi mücadelesi için ciddi etkiler bırakacaktır. Parti 1922 yılı 1 Mayıs’ına bu sefer yeni kurulan farklı örgütlerle birlikte katılacak ancak güç kaybetmeye başlayacak ve üye sayısında ciddi azalma yaşanacaktır.
BAHA TEVFİK’İN KUKLASI MIYDI?
İştirakçi Hilmi ile ilgili yorumlar çok çeşitlidir. Modern sol siyaset üzerine yazan yazarlardan Mete Tunçay, Fethi Tevetoğlu, Aclan Sayılgan ve Yalçın Küçük, Bezmi Nusret Kaygusuz Hilmi’yi geçimini soldan sağlayan, derbeder bir kişi olarak resmetmişler ve Baha Tevfik’in elinde adeta bir kukla olduğunu ileri sürmüşlerdir. Ayrıca fikirlerinin sosyalizan değil sadece ilerici sayılabileceğini iddia ederek liberal bir aydın olarak tanımlamışlardır. Ayrıca genel olarak kabul edilen bir varsayıma dayanan yorumlarda Osmanlı İmparatorluğu’nda o dönemde işçi sınıfı bulunmadığından işçi sınıf ideolojisi olan sosyalizmin de olamayacağı belirtilerek, sosyalist bir partinin kurulması dayatmacılık ve maceracılık olarak hor görülmüştür. Hilmi ise yayınlarında bu savlara cevap verecek, gerçekleştirdiği işçi örgütlenmesiyle ciddiye alınması gerektiğini gösterecektir. Kurulmasına öncülük ettiği işçi örgütleri kuruldukları iş kollarında ileride çok güçlü sınıf hareketi geliştirecek kaynaklar olacaktır. Hilmi sosyalizme dair fikirlerini Mütareke döneminde yayınladığı İdrak isimli gazetedeki seri yazılarda sıralama şansı bulur. Buradaki “Sosyalizm Nedir?” yazı dizisi Marksist literatürü Türkçeye çevirme girişiminin başlangıcıdır. Ülkedeki kapitalist sistemi eleştiren Hilmi, işçi hayatı, sermaye ve saltanat ilişkileri gibi konulara eğilir. O dönemdeki milliyetler meselesinde halkların bir arada yaşamasını savunur, reji idaresini eleştirir. Şöyle diyor İştirakçi Hilmi:
“İşçinin, uykusundan, rahatından hatta hayatından her gün zerre zerre çalarak gayri meşru servet yığanlara karşı…gayet meşru ve son derece hukukî olarak greve giden bir işçi nasıl anarşist veya mikrop olabilir?”
KARANLIK BİR CİNAYET
Hilmi Bey, 15 Kasım 1922 gecesi Kalkandereli Ali Haydar isimli bir polis tarafından vurularak öldürülecektir. Ali Haydar Hilmi’yi öldürdükten sonra elinde cinayet silahıyla kaçmaya çalışırken silah sesi sonucu bölgeye gelen 2 bekçi tarafından yakalandı. Ali Haydar yakalandığında verdiği ifadede Hilmi Bey ile birlikte barhanede içtiklerini, sonradan eğlence mekanına gitmek için tramvaya bindiklerini söyledi. Olay yerine geldiklerinde Hilmi Bey’in sarhoşluk etkisi sonucu kendisine cinsel sarkıntılık yaptığını, bu yüzden kendi namusunu korumak için Hilmi Bey’i öldürdüğünü söyledi. Lakin sonradan ifadesini birtakım kişiler tarafından karanlıkta açılan ateş sonucu öldürüldüğü yönünde değiştirdi. Yargılanıp ceza aldığı bilinmekle birlikte sonradan cezasında indirim uygulandığı ya da salıverilip verilmediği bilinmemektedir. Ölümünün ardındaki gerçekler aydınlatılamadı.
SONUÇ
Hüseyin Hilmi, tartışmalı hayat serüvenine rağmen hala basın özgürlüğüyle ilgili her metinde adı geçen bir isimdir. 20’inci yüzyılın dünyasında herhalde yeni bir dünya arayışı içindeydi ve bunun için gayret etti. Kendisine dair farklı belgeler ortaya çıktıkça sanırım bu sis perdesi de aralanacaktır.
NOT: Tunçay’ın Türkiye’de Sol Akımlar, Aykol’un Türkiye’de Solun Trajedisi, Yurt Ansiklopedisi ve Wikipedi’den faydalanılmıştır.