Türkiye Cumhuriyeti 10. yaşına hızla hazırlanırken sosyal ve kültürel hayatta gelişmeler aynı doğrultuda ilerleme kaydediyordu. İstanbul, Konya, Samsun ve Ankara derken Gazi Mustafa Kemal’in heykelleri ve anıtları yurdun dört bir yanında yerini almaya başlamıştı. Atatürk araştırmacısı Ahmet Gürel, “Cumhuriyetin 10. yılını Atatürk çok önemsiyordu. 10 yıl yaşamaz denen ülkeyi bakın böyle yaşatıyoruz demek için yurdun her yanı bu kutlamalara hazırlanıyordu” sözleriyle o günleri anlatıyor. Dönemin İzmir iklimine dönecek olursak Kıvanç Osma’nın İzmir'in Ata'ya Teşekkürünün Görsel İfadesi: Atlı Atatürk Anıtı isimli makalesine başvurabiliriz. Osma, “Valilik ve Belediye, 1929 yılında İzmir’e bir Atatürk anıtı dikilmesine karar verilmesinden heykelin açılış töreninin yapıldığı güne kadar ortaklaşa çalışmıştır. Bu anıt heykel, İzmir halkının ve vatanın büyük kurtarıcısı, Mustafa Kemal Atatürk’e minnet ve şükranlarının görsel ifadesi olacaktır” Ayrıca sözü edilen komisyonun, anıt heykel için yarışma açıp açmayacağı tartışmalarına değinen Osma, “Ancak bütün bunlara karşın daha sonra, yarışma açmanın kentin heykele kavuşma sürecini uzatacağı kanısına varan heykel komisyonu, Temmuz 1929’da anıtın İtalyan heykeltraş Pietro Canonica’ya sipariş edilmesine karar vermiştir. İzmir Belediyesi ile sanatçı arasındaki ilişkileri, İzmir’e yerleşmiş olan Sperco yürütmüştür.” CANONİCA SEÇİMİ Burada bir ara vererek neden Pietro Canonica’nın seçildiğini aktarmak gerek. Bir önceki yazımızda Türkiye’deki ilk heykelleri Heinrich Krippel’in yaptığını anlatmıştık. Memleketimizde yaklaşık yedi heykel yapan Krippel’in yoğunluğu da hesaba katılırsa ve söz konusu dönemde meşhur heykeltraşların ülkemize gelmesinin ehemniyeti hakkında Gazi Paşa’nın malumatları bulunurken İzmir öznelinde konuşursak Canonica’nın tercih edilmesini daha iyi idrak edebiliriz. Ayrıca 29 Ekim 1927’de açılan Atlı Atatürk Anıtı, 4 Kasım 1927’de açılan Ankara’daki Mareşal Atatürk Anıtı ve yine 8 Ağustos 1928’de açılan Taksim Cumhuriyet Anıtı’nı yapan Canonica’nın heykelleri, Krippel’in heykellerine nazaran halkta daha ciddi karşılık bulmuştur. İtalyan heykeltraş Anadolu’yu bir heyet ile gezip heykellerini yapacağı alanları inceledikten sonra Ankara’ya döner ve kısa bir süre sonra 36 saatlik bir otobüs yolculuğunun ardından İzmir’e gelir. Türkiye’de geçirdiği döneme ait pek çok gezisini ve çalışmasını aynı zamanda notlarına aktaran Canonica, İzmir’deki çalışmalarına bu notların arasında yer vermez ya da vefatının ardından karısı bu notlar varsa da bulamaz. SİYASİ ÖNEMİ Biz yine heykele dönecek olursak, Ü. Aylin Tekiner’in İletişim Yayınları’ndan çıkan Atatürk Heykelleri Kült, Estetik, Siyaset kitabında, “Samsun Anıtı’nda öne çıkarılan 19 Mayıs imgesi büyük atılımın başlangıcının mekânsal uğrağı iken mücadelenin sonunu simgeleyen 9 Eylül imgesi de İzmir’de anıtlaştırılır. Samsun’da olduğu gibi İzmir’de de kurtuluş imgesi Atatürk üzerinden cisimlenir. İzmir Atatürk Anıtı, Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın temsil ettiği muhalefetin adeta sonlandırılmasının da bir simgesidir.” ifadeleriyle dönemin siyasal ikliminin de heykelin yapılış hikayesinde yer aldığı belirtilir. Tarihe not düşülmesi açısından, İzmir Ticaret Odası Cam Negatif Koleksiyonu tarafından bastırılan Cama Yazılan Tarih kitabında yer alan cümleleri es geçmek mümkün değildir. Kitapta yer alan sözleri aynen aktaracak olursak: “İzmir’in işgalden kurtulmasının üzerinden çok geçmeden Mustafa Kemal Paşa’nın bir heykelinin yaptırılarak şehirde uygun bir mahalle diktirilmesi fikri gündeme gelmişti. Ancak gerek valiliğin gerekse belediyenin bu niyeti gerçekleşmemişti. İstanbul ve Ankara başta olmak üzere birkaç kentte heykeller yaptırılması ve İzmir’de henüz bunun gerçekleştirilmemiş olması basın tarafından da eleştirilmektedir” HİKAYESİ ANLATILIR Heykelin yapım sürecini Kıvanç Osma, “Heykelin taşıyacağı özellikler saptandıktan sonra komisyon üyesi ve projenin düzenlenmesinden sorumlu Tahsin Sermet Bey, Aralık 1929 tarihinde Canonica’yla görüşmek ve anlaşmaya varmak üzere Roma’ya gitmiştir. Sermet Bey’in sanatçı ile görüşmesi olumlu sonuçlanmış olmalı ki, 26 Mart 1930’da Canonica, heykelin maketi ile birlikte İzmir’e gelmiştir. Maket, dönemin İzmir Valisi Kazım Dirik ve Cumhuriyet Halk Partisi Müfettişi Zühtü Bey tarafından incelenerek bir takım değişikliklerin kaçınılmaz olduğu görüşüne varılmıştır. Heykeltraş, Belkahve mevkiine götürülmüştür. Kendisine Kurtuluş Savaşı sırasında yaşananlar ve ordumuzun zaferi anlatılmıştır. Bunun üzerine Pietro Canonica, tasarladığı kompozisyonu böylesi bir anıyı canlandırmada yeterli bulmayarak yeni bir tasarım gerçekleştirmesi gerektiğini söylemiştir. Bu maket heykel, dönemin gazetelerinde anıta ilişkin olarak çıkan yazılara eşlik etmiştir. Bugünkü anıt ile maket arasındaki göze çarpan en belirgin farklılık maketteki atın daha devingen olduğudur” sözleriyle aktarıyor. Bilindiği kadarıyla heykel ve rölyeflerin dökümü Roma’da gerçekleştirildi. Prof. Dr. Engin Berber, “Atlı Atatürk Anıtı’nın, Buca’nın Kançeşme mevkiindeki bir ocaktan çıkarılan taşlarla kaplanmış ve kare biçimli bir platformun üzerinde yükselen dikdörtgen prizma şeklindeki kaidesinin ilk projesi, İzmir Belediyesi Başmühendisi Necmettin Bey tarafından çizilmiştir. Ancak Heykeltıraş Canonica’nın istekleri doğrultusunda Mimar Kömürcüoğlu Asım Bey, projede bazı değişiklikler yapmıştır.” ifadelerini kullanır. Heykelin msaraflarını Kıvanç Osma, “1931 yılında Behçet Salih Bey’in Belediye Başkanlığı döneminde, sanatçıya ödeme yapılarak heykelin tamamlanması sağlanmıştır. Canonica’ya heykel ve rölyefler için 150.000 TL ödenmiştir. Ayrıca kaide yapımı için 40.000 TL, meydan düzenlemesi için 50.000 TL malzeme ve işçilik masrafı edilmiştir. Anıt heykelin toplam maliyeti 240.000 TL’dir” sözleriyle aktarır. “AKDENİZ’İN REMZİ” Tarihler 28 Temmuz 1932’ü gösterirken yer bugün bildiğimiz ismiyle Konak’taki Cumhuriyet Meydanı’dır. Ü. Aylin Tekiner, Anıt Heykel’in açılışın töreninde İsmet İnönü’nün yer aldığını söyler ve İnönü’nün konuşmalarını şöyle aktarır: “Bu abide yalnız zaferin bir işareti değil, asırlardan beri Akdeniz’e yerleşmiş olan Türkün, dünya medeniyetinde vazifesini ifa için, daima yerleşip kalacağı, Akdeniz’in remzidir. Millet daima bu abideden gelecek nesilleriyle birlikte, hız ve kuvvet alacaktır” Feyaz Tatar / Özel Haber
Editör: TE Bilisim