İzmir’deki berbat kokunun sorumlusu işte bu arkadaş…
İki hafta önce bu sütunlarda bir soru sormuş, özellikle sabah saatlerinde İzmirliler’i canından bezdiren koku hakkında yetkililerin ne düşündüğünü merak etmiştik. (Ege Telgraf 16,05,2022) Karşıyaka,...
1999 YILINA GİDELİM…
23 yıl önceydi…
1999 Nisan ayında yapılan yerel seçimde merhum Ahmet Piriştina, DSP’den İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı kazanmıştı.
Yüzde 30,5 oy almıştı.
1995-1999 arasında bir dönem milletvekilliği de yapan Piriştina, özellikle İzmir iş dünyasının yakından tanıdığı bir isimdi.
Renkli bir kişilikti.
Göreve geldiğinde dünyanın en büyük çevre projelerinden biri olan ve yapımı yaklaşık 20 yıldır süren Büyük Kanal Projesi, yaklaşık yüzde 70 oranında tamamlanmıştı. Ancak en kritik aşama çözülmemişti. Narlıdere’den başlayıp kilometrelerce kıyı şeridini takip ederek Gümrük’teki pompa istasyonuna gelen kuşaklama hattının yapımı henüz başlamamıştı.
Hakkını yemeyelim, 1994-1999 arasında başkanlık yapan Burhan Özfatura’nın yetkinliklerine bizzat tanık olduğumuz kadrosundan kimlerin kalıp kimlerin gideceği; özellikle de Büyük Kanal’ın sahibi olan İZSU’nun başına kimin getirileceği merak konusuydu.
GÖKTE ARANDI YERDE BULUNDU
Çok geçmeden meraklar giderildi ve gökte (!) aranan adam yerde bulundu.
Uçak Mühendisi Hasan Fehmi Mani, hem Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı hem de İZSU Genel Müdürü olarak koltuğa oturdu.
Mani’ye göre Büyük Kanal o günlerdeki haliyle giderse, tamamlanması en az 10 yıl daha sürecek ve Piriştina’ya seçim kaybettirecekti. Ayrıca dev proje, kanalizasyon ve yağmur sularını ayrı ayrı toplayacak şekilde tasarlanmış ve bu şekilde ihalesine çıkılmıştı. İzmir’in coğrafi yapısına en uygun ve bilimsel çözüm buydu. Yüksek rakımdan büyük bir hızla deniz seviyesine inen yağmur sularını sistemin dışında tutmak gerekiyordu. Ancak bu durum hem maliyeti artırıyor hem de projenin tamamlanmasını geciktiriyordu.
O güne kadar tatilini bile İzmir’de geçirmeyen Mani, şehrin sorunlarına süratle vaziyet etmiş (!), rahmetli Piriştina’nın aklına deli saçması fikirlerini sokmuş ve maalesef kabul ettirmişti.
‘MANİ’DAR HATA!
Projede çok kritik revizyonlara gidildi ve ayrık sistemden vazgeçildi. Denize dökülmesi gereken yağmur suyu ile kanalizasyon aynı sistemde bohçalandı ve pompa istasyonları vasıtasıyla Çiğli’deki arıtma tesisine gönderildi. Projenin 2 metre 20 santimlik dev borularının çapı 1 metre 60 santime indirildi. Ragıp Paşa dalyanı yıkılarak körfezdeki su sirkülasyonu artırıldı. Böylece projenin devreye alınma tarihi öne çekildi, maliyetler düştü ve sistem yalapşap devreye alındı.
“Yapmayın, etmeyin, İzmir’in geleceğini riske atıyorsunuz” diyen uzmanlara, mühendis odalarına ve onların söylemlerini haber yapan bizim gibi gazetecilere kulak asılmadı.
Caddelerdeki yağmur sularını sözüm ona denize ulaştıracak kilometrelerce uzunluğunda küçük kanaletler inşa edilmeye başlandı. Kısa süre içinde bu kanaletlerin hepsi ya parçalandı ya da izmarit tablası işlevi gördü. Daha sonra üzerleri asfaltla kapatıldı, milyonlar çöpe gitti, konu kapandı.
Bu işlerin mimarı Hasan Fehmi Bey, 2004 yılına kadar koltuğunda oturdu.
Aynı yıl yerel seçimlere bu kez CHP’nin adayı olarak giren rahmetli Piriştina, yüzde 47 oyla yeniden seçildi. Kulislerde ikinci görev döneminde Mani ile çalışmayacağı konuşuluyordu. 26 Nisan’da gelen istifa kararı ile kulis bilgileri doğrulandı.
SİSTEM AYRIŞTIRILIYOR
Ancak Piriştina’nın aynı yılın 15 Haziran’ında kalp krizi sonrasında vefat edeceği kimsenin aklına gelemezdi. Bornova Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu Meclis’in kararı ile Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na seçildi.
Parti yönetiminin de baskısı ile birkaç aydır ortalarda görünmeyen Hasan Fehmi Mani’ye yine mal bulmuş mağribi gibi sarılmak zorunda kalındı. Mani yeniden göreve çağrıldı ve 2007 yılına kadar icraatlarına (!) devam etti. Büyükşehir Belediye Başkanlığı koltuğuna hazırlıksız yakalanan ve korkutucu bir sorumluluğun altına cesaretle giren Kocaoğlu, sanıyorum deneyimine güvendiği Mani’yi yanında tutma ihtiyacı hissediyordu. Sonraki yıllarda “İlk iki yılımı Büyükşehir’i öğrenmekle geçirdim” diyecekti. İstanbul ve Gaziantep gibi belediyelerde çalışmış ve yerel yönetim tecrübesi olan Mani ise kendisine yatırım yapması için emanet edilen yüz milyonlarca lira kaynaktan tasarruf ettiğini övünerek anlatıyordu. Biz de, “paraları tasarruf ediyorsan zaten çalışmıyorsun demektir” diyorduk.
İLK İFLAS 2010’DA
Aziz Kocaoğlu, daha fazla dayanamayarak Mani’yi İzmir’den yolladı ama yıllar önce yapılan hataların enkazı da kucağında kalmıştı. Büyük Kanal’daki ilk iflas 2010 yılında yaşandı. Okullar kapanınca apar topar Gazi Bulvarı baştan sona kazıldı ve sisteme ikinci bir hat eklendi.
Yağmur suyu ile birlikte tonlarca çöpü, taşı, toprağı da taşımak zorunda kalan kolektör hatları sık sık tıkanmaya ve arızalanmaya başlamıştı. İzmir Büyükşehir Belediyesi, 2004 – 2018 yılları arasında 261 milyon liralık yatırım yaparak 506 kilometrelik yağmur suyu hattı oluşturdu ve Büyük Kanal’daki anlamsız yük azaltılmaya çalışıldı. Sistemin giderek daha sık tıkanması ile atık suları yağmur suyu hatlarından ayırmak için sadece son 4 yılda 175 milyon lira harcayan İZSU, arıtmadaki enerji maliyetlerinde de 21 milyon lira tasarruf etti.
Ancak hâlâ aşırı yağmurlarda, İzmir’in pek çok caddesinde kanalizasyon kapaklarının süs havuzu gibi fışkırmasının önüne geçilemedi. Yaz aylarında insanı çileden çıkaran kokunun sebebi de –açık açık söylenmese de- sistemde yapılan hatalardı. Büyükşehir, milyonlarca lira yatırımla bu kez Güzelyalı ile Konak arasını besleyecek yeni bir pompa istasyonu için hazırlığını sürdürüyor.
YA BÜROKRATLAR NE YAPTI?
Mesele uzadı biliyorum…
Gelmek istediğim nokta şu:
Akıl ve bilim kurallarının, mühendisliğin yok sayılması hep kurumların başına bela açar.
Bir kişinin ya da bir ekibin yaptığı hata, koca şehrin kaderini olumsuz etkileyebilir, yıllarca problem yaşamasına neden olabilir.
İzmir’in yaşadığı da bu.
Hadi diyelim ki Hasan Fehmi Mani, dinamiklerine hâkim olmadığı İzmir’i parmağında oynatacak cesarete sahipti. Pekâlâ Büyükşehir’in en köklü kurumlarının başında gelen İZSU’da görev yapan üst düzey bürokratlar, daire başkanları, mühendisler bu akıl dışılığa hiç ses çıkarmadı mı?
“Evet efendim, sepet efendim” rahatlığında “Ört ki ölem” mi dediler?
Tüm partilerden belediye başkanları, seçildikleri illerin ve ilçelerin kaderine hükmederken, bu akıl almaz hatalardan dersler almalı.
Ders almaya niyetleri varsa tabii…