Merhaba kıymetli okurlarım...
Bir şekilde yaşayıp giderken hayatımızı, bazı zamanlar sevdiğimiz insanların hasta veya rahatsız olduğunu duyduğumuzda hepimiz bir kenara çekilip buruklaşıyoruzdur. Ben de bu hafta biraz buruktum. Öncelikle bu hafta bir operasyon geçiren Ege Telgraf gazetemizin usta ismi Kazım Erkmen ağabeyime çok geçmiş olsun diyorum. Geçenlerde, zamanında çok zengin, şimdi ise evini anca geçindiren bir kişiyle sohbet ettim. Yanına yaklaşılmıyordu o zenginlik zamanlarında, bir kibir bir ego, haşa yüce dağları o yaratmıştı sanki... Şimdi kahve sohbetlerinde geçmiş yaşamındaki mal varlıklarını sayıyor, onlarla avutuyor kendisini. Oysa ki en büyük zenginlikti bir gönüle girebilmek, karşılıksız bir şeyleri paylaşabilmek.
İnanın ömür çok kısa, birbirimizin kalbini kırdığımızda belki de tekrar düzeltecek kadar bile vaktimiz yok. Dünya malının esiri, sarhoşu olmuşuz. Oysa ki hayat avuçlarımızın arasından kayıp gidiyor. Nice zenginler tanıdım gönülleri çok fakirdi, kendi kişisel çıkarları dışında kimse için bir şey yapmayıp kimseyi de tanımazlardı. Adeta benlik duygusuna teslim olmuş dünyeviyetin esiri olmuşcasına... Onlar adına çok üzülüyorum. Hayatta herkesin bir görevi vardır, benlik duygusunun dışında toplum için yapılabilecek güzel işlerin görevi yani. Son zamanlarda sıkça duymaya başladığımız küçücük, sabi çocukların sokak hayvanlarının yaşadığı insanlık dışı zulümler, hepsinin altında insan olmanın ne demek olduğundan uzaklaşmışlık ve yaşam tarzlarımız yatmıyor mu sizce? Çok zengin insana gerek yok bu hayatta, aynı zamanda çok zengin olmaya da gerek yok. Fakat çok iyi insana ihtiyaç var ve çok iyi insan olmamıza, iyiliği bulaşıcı hale getirmemize, menfaatsizce hiç bir çıkar gözetmeden tüm canlılardan sorumlu olduğumuzu bilmemize ihtiyaç var. Kısacası merhamet ve dayanışma ruhuna fazlasıyla ihtiyacımız var; ‘insana’ ihtiyaç var bu dünyada. Nedenleri-niçinleri bir kenara bırakıp ‘Benim işim mi, bana mı kaldı’ demekten uzaklaşıp sokaktaki her iki insandan birinden sorumlu olduğumuzu bilmek gerekiyor. Bu meyanda birlik beraberliğimizi hiçbir taraf sergilemeden, kimseyi ayrıştırmadan, ötekileştirmeden korumamız gerekiyor. Buna örnek sosyal sorumluluk projeleri, dernekler, vakıflar ve yardım kuruluşlarına daha da çok vakit ayırıp önem vermeliyiz. Eğer oralara katılamıyorsak bile bireysel olarak ihtiyaçlıları olanları bulmak, maddiyatımız yoksa bile sohbet ederek gönül alıp insanların sıkıntılarına ortak olmak emin olun ki manevi bir haz verir insana. Yoksa ne anlamı var yaşamanın, ne anlamı kalır bir gönüle dokunamadan bu dünyadan terki diyar etmenin. Bana göre hayat işte o zaman yaşanmış sayılır kıymetli okurlarım hepinizi çok seviyorum. Saygılarımla sağlıcakla kalın.