İklim değişikliği için günlük rehber (1)

İklim değişikliği terim ve kavramlarına ilişkin bu kaynağı hazırladık. İklim konusundaki tartışmaları takip etmekte zorlanıyorsanız, İklim Sözlüğü tam size göre

Abone Ol

İklim değişikliği, içinde bulunduğumuz çağın belirleyici krizi. Her geçen gün daha fazla insan iklim eylemine katılıyor. Bu alandaki deneyimli kişiler, iklim değişikliğiyle ilgili pek çok terim ve kavramı zaten biliyor. Ancak alanda yeniyseniz, her şeyi bir kerede kavramak biraz zor olabilir. Bu nedenle iklim değişikliği terim ve kavramlarına ilişkin bu kaynağı hazırladık. İklim konusundaki tartışmaları takip etmekte zorlanıyorsanız, İklim Sözlüğü tam size göre.
HAVA DURUMU 
Hava durumu, sıcaklık, nem, yağış, bulutluluk, rüzgar ve görüş mesafesi dahil olmak üzere belirli bir yerdeki belirli bir zamana dair atmosferik koşulları ifade eder. Hava koşulları tek başına gerçekleşmez ve dalgalanma etkisi vardır. Bir bölgedeki hava durumu eninde sonunda yüzlerce veya binlerce kilometre ötedeki hava durumunu etkiler.
İklim, iklim sisteminin genel durumunu temsil eden, genellikle 30 veya daha fazla yıl gibi uzun bir süre boyunca belirli bir alandaki hava durumu örüntülerinin ortalamasıdır. Sanayi çağındaki ve özellikle son yüzyıldaki insan faaliyetleri, zararlı sera gazlarının salımı yoluyla gezegenimizin iklimini önemli ölçüde değiştiriyor.
SERA GAZI
Sera gazları, ısıyı atmosferde hapsederek küresel ısınmaya ve iklim değişikliğine neden olan gazlardır. İnsan faaliyetleri sonucu salınan başlıca sera gazları karbondioksit, metan ve azot oksit ile soğutma sektöründe kullanılan florlu sera gazlarıdır. İklim değişikliğinin katastrofik etkilerini önlemek için, küresel ölçekte tüm taraflar sera gazı emisyonlarını önemli ölçüde azaltmak ve küresel ısınmayı tehlikeli eşik olan 1,5°C'nin altında tutmak için birlikte çalışmalıdır.
KÜRESEL ISINMA
Küresel ısınma, atmosferdeki sera gazlarının konsantrasyonu arttığında yeryüzünün ortalama yüzey sıcaklığında meydana gelen artışı ifade eder. Bu gazlar daha fazla güneş radyasyonu emer ve daha fazla ısıyı hapsederek gezegenin daha da ısınmasına neden olur. Fosil yakıtların yanması, ormanların tahribatı ve hayvancılık, sera gazlarına sebep olan ve küresel ısınmaya katkıda bulunan bazı insan faaliyetleridir. İklim değişikliği, atmosferi, okyanusu ve karayı ısıtan Dünya'nın iklimindeki uzun vadeli değişiklikleri ifade eder. İklim değişikliği, yaşamı ve biyolojik çeşitliliği destekleyen ekosistemlerin dengesini ve sağlığını etkiliyor. Ayrıca daha yoğun ve/veya sık kasırgalar, seller, sıcak hava dalgaları ve kuraklıklar gibi daha aşırı hava olaylarına neden oluyor. Okyanusların ısınması, buzulların erimesi ve buz tabakalarının kaybolması ise deniz seviyesinin yükselmesine ve kıyı erozyonuna yol açıyor.
İKLİM KRİZİ
İklim krizi, gezegenin ikliminde meydana gelen değişikliklerin neden olduğu veya neden olabileceği ciddi sorunları ifade eder. 1800'lü yıllardan bu yana Dünya'nın ortalama sıcaklığı 1,1°C artarak dünyanın pek çok yerinde önemli hasarlara yol açtı. Bilim insanları, 1,5°C'nin üzerindeki bir artışın, birçok değişikliği geri döndürülemez hale getirebilecek ve insan uygarlığı için çok ciddi bir tehdit oluşturabilecek bir dizi tehlikeli kritik eşiğin aşılmasına yol açacağını tahmin ediyor.
GERİ BİLDİRİM 
İklim geri bildirim döngüsü, iklimde bir değişikliğin ilave başka değişiklikleri tetiklemesi ve bunların zaman içinde güçlenen bir zincirleme reaksiyon biçiminde sürüp gitmesidir. Geribildirim döngüleri en sonunda, gezegenimizin iklim sistemlerindeki değişikliklerin çok ağır ve geri döndürülemez hale geldiği kritik eşikleri tetikleyebilir.
KRİTİK EŞİK 
Kritik eşik, iklim değişikliğinin neden olduğu belirli değişikliklerin geri döndürülemez hale geldiği bir eşiktir. Bu değişiklikler, gezegenimizin geleceği üzerinde çok ciddi sonuçları olan ani ve tehlikeli etkilere yol açabilir.
Bilim insanları ormanların ve mercanların yok olması, donmuş toprakların ve buzulların erimesi, derin okyanusların ısınması ve asitlenmesi gibi endişe verici sorunları çoktan tespit ettiler, ancak daha fazla araştırmaya ihtiyaç var.
LİMİT AŞIMI
Paris Anlaşması’na göre ülkelerin küresel ısınmayı 1,5°C ile sınırlamak için gerekli önlemleri almaları bekleniyor. Ancak, en iyi senaryolarda dahi artık bu hedeflerin, geçici süre için de olsa aşılma olasılığının önemli düzeyde olduğu görülüyor. Limit aşım dönemi, ısınmanın 1,5°C’yi aştığı geçici süreyi kastediyor. Bu dönem muhtemelen bu yüzyılın ortalarında yaşanacak.
İklim hedefi limit aşım dönemi ne kadar uzun olursa, tehlikesi de bir o kadar büyük olacak. Küresel sıcaklıkların yüksek seyrettiği uzun bir dönem, özellikle kurak bölgeler, kıyı bölgeleri ve diğer kırılgan bölgelerdeki doğal ekosistemler, biyoçeşitlilik ve insan toplulukları üzerinde yıkıcı ve geri döndürülemez etkiler yaratacak. İçinde yaşadığımız on yılda yapılacak büyük çaplı emisyon azaltımları, iklim hedefi limit aşım döneminin uzunluğunu ve etkilerini sınırlamamız açısından çok büyük önem taşıyor.
AZALTIM
Azaltım, sera gazı emisyonlarını azaltmak veya önlemek için hükümetler, şirketler ve insanlar tarafından alınan her türlü önlemi ifade eder.
Azaltım örnekleri arasında rüzgar ve güneş gibi yenilenebilir enerjilere geçiş, karbonsuz ulaşıma yatırım, sürdürülebilir tarım ve arazi kullanımının teşvik edilmesi, yutak alanların artırılması için ağaçlandırma faaliyetleri ve tüketim alışkanlıkları ile beslenme davranışlarının değiştirilmesi yer alıyor.
UYUM
Uyum, iklim değişikliğinin mevcut veya beklenen etkilerine karşı kırılganlığı azaltmaya yardımcı olan eylemleri ifade eder.
Uyum örnekleri arasında kuraklığa veya değişen koşullara daha dayanıklı ürün çeşitlerinin ekilmesi, orman yangını risklerini azaltmak için arazinin yönetilmesi, daha güçlü sel savunmaları inşa edilmesi, deniz seviyesinin yükselmesinden etkilenen kıyı bölgelerinden alt yapının taşınması ve iklimle ilgili tehditlere özgü sigorta mekanizmalarının geliştirilmesi yer alıyor.
DİRENÇLİLİK
Dirençlilik, bir topluluğun veya çevrenin tehlikeli iklim olaylarını öngörme ve yönetme ve bu olayların ardından gelen şoklardan sonra, toplumsal refaha, ekonomik faaliyete ve çevreye en az zarar verecek bir biçimde, toparlanma ve dönüşüm kapasitesidir.
Bir toplumda dirençliliği artırmanın örnekleri arasında uzun vadeli planlama, erken uyarı sistemleri, yeni beceriler için eğitim, hane halkı gelir kaynaklarının çeşitlendirilmesi, doğa temelli çözümlerin güçlendirilmesi ve etkin toplumsal tepki ve toparlanma kapasitelerinin oluşturulması yer alıyor.
KARBON AYAK İZİ  
 Karbon ayak izi, belirli bir birey, kurum, ürün veya faaliyet tarafından atmosfere salınan sera gazı emisyonlarının ölçüsünü ifade eder. Daha büyük karbon ayak izi, daha fazla karbondioksit ve metan emisyonu ve bu nedenle iklim krizine daha büyük katkı demektir.
Karbon ayak izi, güneş ve rüzgar gibi düşük karbonlu enerji kaynaklarına geçiş; enerji verimliliğini artırma; sanayi politikalarını ve düzenlemelerini güçlendirme; satın alma ve seyahat alışkanlıklarını değiştirme; et tüketimi ve gıda atıklarını azaltma yoluyla azaltılabilir.
İKLİM ADALETİ
İklim adaleti, iklim değişikliğine ilişkin karar ve eylemlerin merkezine hakkaniyet ve insan haklarını koymak demektir.
İklim adaletinin önemli bir yönü, iklim krizi bakımından ülkelerin taşıdığı eşit olmayan tarihsel sorumluluğa ilişkindir. Bu kavrama göre, en çok sera gazı emisyonu salan faaliyetlerden zengin olan ülkeler, sektörler ve şirketlerin, başta en kırılgan durumda olan ve genellikle krize en az katkıda bulunanlar olmak üzere, etkilenen ülke ve topluluklar üzerindeki iklim değişikliği etkilerinin azaltılmasına yardım etme sorumluluğu vardır.
İklim adaletinin diğer bir yönü de, nesiller arası adalettir. Bugünün çocukları ve gençleri, iklim krizine önemli bir katkıda bulunmadı, ancak iklim değişikliğinin etkilerinin tüm ağırlığını yaşamlarının ileri aşamalarında hissedecekler. 
DOĞA TEMELLİ
 Doğa temelli çözümler, ekosistemleri iyileştirmek, biyolojik çeşitliliği korumak ve sürdürülebilir geçim kaynaklarını mümkün kılmak için doğal sistemleri ve süreçleri kullanarak iklim değişikliğine uyumu ve sera gazı emisyonu azaltımını destekler. Bunlar, ekosistemlere ve biyolojik çeşitliliğe öncelik veren ve yerel toplulukların tam katılımı ve rızası ile tasarlanan ve uygulanan eylemlerdir.
Örnekler arasında yeşil çatılar, kentsel parklar ve bahçeler, sulak alanların, savanların ve diğer ekosistemlerin iyileştirilmesi, mangrov ormanlarının korunması veya onarıcı tarım uygulamalarına geçiş sayılabilir.
BİLGİ BİRİKİMİ
 Yerli halkların yaşam biçimleri, doğası itibariyle düşük karbonludur ve insanlar ile doğa arasındaki dengeyi vurgular. Yerli halkların geleneksel uygulamalarının çevre üzerindeki etkisi azdır, bu uygulamalar çevreye duyarlıdır ve kendi kendini sürdürebilen ekosistemleri destekler.
Yerli halklar, iklim değişikliğini ilk fark eden gruplar arasında ve onların bilgi birikimi ve uygulamaları iklim değişikliği karşısında yolumuzu bulmamıza ve etkilerine uyum sağlamamıza yardımcı oluyor. Yerli halkların bilgi birikimi nesilden nesile aktarılır ve toplum temellidir, değişikliğin etkilerini azaltma, uyumu iyileştirme ve dirençliliği artırmaya yönelik anlamlı çözümler için büyük bir kaynak oluşturur. Ayrıca, iklim değişikliği senaryolarını değerlendirmede kritik önem taşıyan belirli havza bilgileri ile bilimsel verileri tamamlayabilir.
Yerli halklar, gezegenimizde kalan biyoçeşitliliğin yaklaşık yüzde 80’ini korumaktadır, ancak iklim değişikliğine ilişkin tüm karar mekanizmalarından neredeyse tamamen dışlanmış durumdalar. Yerli halkların kolektif bilgi birikimi, değerli içgörüleri, ata yurtları ve geçim kaynakları üzerindeki hakları tanınmalı ve tüm iklim politika ve eylemlerine dahil edilmelidir.
KAYIP VE ZARAR
Uluslararası iklim müzakerelerinde henüz "kayıp ve zarar" kavramı üzerinde uzlaşılmış bir tanım yok. Ancak bu terim, azaltım ve uyuma rağmen veya bunların yokluğunda ortaya çıkan, iklim değişikliğinin kaçınılmaz etkilerini ifade edebilir. Daha da önemlisi, bu kavram iklim değişikliğine uyumun başarabileceklerinin sınırları olduğunun altını çizer; kritik eşik aşıldığında, iklim değişikliğinin etkileri kaçınılmaz hale gelebilir.
Kayıp ve zarar, hem ekonomik hem de ekonomik olmayan kayıpları ifade edebilir. Ekonomik kayıp ve zarar, kasırgalar veya seller nedeniyle defalarca zarar gören altyapının yeniden inşa maliyetlerini veya deniz seviyesinin yükselmesi ve kıyı erozyonu nedeniyle kıyı şeridindeki arazinin (ve evlerin ve işyerlerinin) kaybı gibi konuları içerebilir.
İKLİM GÜVENLİĞİ
İklim değişikliği gıda, su ve geçim kaynakları güvensizliğini daha da artırabilir, kitleler halinde yerinden edilme ve göçü tetikleyebilir, doğal kaynaklar üzerinde rekabeti artırabilir; bunların hepsi bir ülkede veya bölgede gerilim ve istikrarsızlığın artmasına neden olabilir. Dahası, iklim değişikliğinin etkileri halen devam eden silahlı çatışmaları ağırlaştırabilir veya uzatabilir, iklim eylemlerinin uygulanmasını, barışın sağlanmasını ve sürdürülmesini zorlaştırabilir.
İklim güvenliği, iklim krizinin neden olduğu barış ve istikrarla ilgili risklerin değerlendirilmesi, yönetilmesi ve azaltılmasını ifade eder. İklim değişikliği etkilerini azaltma ve değişikliğe uyumun hiç kimseye zarar vermemesini sağlamanın ötesine geçmek, barış ve istikrara olumlu katkıda bulunmak anlamına gelir. Aynı zamanda, çatışma önleme ve barışı sağlama müdahalelerinin de iklim etkilerini dikkate aldığını gösteriyor. İklim eylemi ve uyumuna ilişkin teknik çözümler, özellikle çatışmalar ve kırılganlıklardan etkilenen ülkelerde barışı sağlama ve sosyal dokuyu onarma fırsatları oluşturur.
FİNANSMAN
 İklim finansmanı, iklim değişikliğine yönelik eylemleri desteklemek için kullanılan mali kaynaklar ve araçları ifade eder. İklim finansmanı, düşük karbonlu ekonomiye geçiş için gerek duyulan büyük çaplı yatırım ihtiyacı nedeniyle ve toplumların dirençliliğinin ve iklim değişikliğinin etkilerine uyumlarının desteklenmesi için kritik önem taşıyor.
Ülkelerin erişebileceği bazı çok taraflı fonlar arasında Yeşil İklim Fonu (GCF), Küresel Çevre Fonu (GEF) ve Uyum Fonu (AF) bulunuyor. İklim değişikliğinin oluşmasına tarihsel olarak önemli ölçüde katkısı olan yüksek gelirli ülkeler, düşük gelirli ülkelerde iklim eyleminin finanse edilmesi için her yıl 100 milyar ABD Doları toplamayı taahhüt etti. Ancak bu hedefe henüz ulaşılamadı ve hem azaltım hem de uyum müdahaleleri için daha fazla finansmana ihtiyaç var.
NET SIFIR
Net sıfıra ulaşmak, insan faaliyetlerinden kaynaklanan karbondioksit emisyonlarının, bu emisyonları ortadan kaldırmaya yönelik çabalarla (örneğin, karbon yutakları oluşturarak karbondioksit tutumunu sağlamak) dengelenmesini sağlamamızı ve böylece atmosferdeki sera gazı konsantrasyonunun daha fazla artmasını durdurmamızı gerektirir. Net sıfıra geçiş, enerji, ulaştırma, üretim ve tüketim sistemlerimizde tam bir dönüşüm gerektiriyor. İklim değişikliğinin en kötü sonuçlarını önlemek için bu şart.
KARBONSUZLAŞTIRMA
Karbonsuzlaştırma, bir toplumun ürettiği sera gazı miktarını azaltmanın yanı sıra tutulan miktarı da artırmak demektir. Bu amaçla, ekonominin tüm yönlerini olmasa da, enerjinin nasıl üretildiği, mal ve hizmetlerin nasıl üretildiği ve sunulduğu, binaların nasıl inşa edildiği, arazilerin nasıl yönetildiği gibi birçok yönünü değiştirmeyi içerir.
Paris Anlaşması hedeflerine ulaşmak ve 1,5°C hedefini canlı tutabilmek için, hükümetler ve şirketler 2030 yılına kadar hızlı bir karbonsuzlaştırmayı hedeflemeli. Karbonsuzlaştırmanın anlamlı olması için, düşük karbonlu altyapı ve ulaşım, yenilenebilir enerji kaynakları, döngüsel ekonomi, kaynak verimliliği, ve arazi ve toprakların eski haline getirilmesi için büyük çaplı yatırımlar gerekiyor. Ayrıca, ne pahasına olursa olsun büyümeye odaklanan halihazırdaki ekonomik modellerin yeni baştan düşünülmesi gerekli.
YENİLENEBİLİR ENERJİ
 Yenilenebilir enerji, rüzgar, güneş ışığı, hareket eden suyun akışı ve jeotermal ısı gibi sürekli yenilenen doğal kaynaklardan elde edilen enerjidir. İklim değişikliğine neden olan zararlı sera gazlarının yüzde 75’ini teşkil eden kömür, petrol ve doğalgaz gibi fosil yakıtlardan elde edilen enerjinin aksine, yenilenebilir kaynaklardan elde edilen enerji ucuz, temiz ve sürdürülebilir olmakla birlikte daha fazla istihdam yaratır.
İklim krizini ele almanın en temel yolu enerji, ısıtma ve soğutma, ulaştırma, sanayi gibi tüm sektörlerde fosil yakıtlardan yenilenebilir enerjiye geçişi sağlamaktır. Küresel ısınmayı 1,5°C’nin altında tutmak için, tüm dünyanın fosil yakıt kullanımını kademeli olarak terk etmesi, hızlı elektrifikasyon ve yenilenebilir kaynaklardan enerji üretme yoluyla enerji sisteminde baştan sona dönüşüm geçirmesi gerekiyor. (DEVAM EDECEK)