İzlemeyen kaldı mı? Ortalığı kasıp kavuruyor "Gassal". İzleyicinin ölümü hatırladığı, kendiyle yüzleştiği, hayatını sorguladığı bir iş.
Bazı kamera açıları, sahneler arasındaki geçişler kısa film hissi yaratıyor. Ki 2 saati aşan tv dizilerinin ardından 30-35 dk. süren dijital platform dizilerinin kısa film etkisi yaratması normal. Zaman doldurmak için çekilen detayları görmeye alıştık çünkü.
Diyalog ve oyunculuların bıraktığı etki güçlü. Bu güçlü etki Türk toplumunun kırmızı çizgisi arabeskle gücüne güç katmış. Var mı Şahin Kendirci'nin sesinden " İçim yanar" dinlemeyen?
Ferdi Tayfur'un da hayatının son dönemi için güzel bir çalışma olmuş. Sevildiğini, hala kalpten dinlendiğini görmek nasip olmuş. Bu da dizi için ayrı bir artı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, otobüsleri giydirmiş mesela. Hoş ama geçti artık. Bir sanatçıyı onore etmek için neden ölmesini bekler bu toplum, anlamış değilim. Yaşarken yapsaydınız da dünya gözüyle kendine gösterilen saygıyı o da görseydi.
Seveni sevmeyi vardır, beğenilir, beğenilmez... Hiç önemli değil. Ancak Türk müziğine bıraktığı dev eserler ortadadır. Kendisine rahmet, sevenlerine sabır dilerim.
Gassal gibi, üstada saygıyı zamanında gösteren, komediyi, acıyı sıradışı bir meslekte, en içli şarkılarla harmanlayan bu özel işi de izlemenizi öneririm.
Tüm sinema ve televizyon yapımcılarına, belediye başkanlarına da çağrımdır: İnsanları yaşarken sevin, sayın. Hayattayken göstereceğiniz hürmet, öldükten sonra çekilecek filmlerden, isimlendirilecek sokaklardan çok çok daha değerlidir.