Huzursuz eden “Huzur hakkı”
Muhalefet bir süredir iktidara mensup bazı belediye başkanları ve bürokratların asli görevlerinden hak ettikleri maa...
Muhalefet bir süredir iktidara mensup bazı belediye başkanları ve bürokratların asli görevlerinden hak ettikleri maaşlar yanında birden fazla maaş almakta olduğunu gündeme getirip duruyor. İddialar o ki, bir-iki maaş bir yana 10-11 maaş alan bile varmış. İnsan, “Vay be…” demekten kendini alamıyor. İşin enteresan tarafı iktidarın bu iddiaların biri için bile, “Yok öyle bir şey kardeşim…” dememiş olması.
Bu işler için atasözlerimiz var. “Yağma Hasan’ın böreği…”, “Devletin malı deniz…” gibi, gibi… Eğer bu işlerin makul bir açıklaması yoksa, ki olduğunu zannetmiyorum ama, bunun hesabını bu işlerin sahipleri “bu dünya” bir yana, “öbür dünyada” nasıl verecek bilemiyorum. Haksız edinilmiş mal da para da sahipleri için haramdır, ateştir. Ahlaka da, vicdana da sığmaz. Allah da “kul hakkı”na girdiği için bu gibi suistimalleri affetmez.
İzmir’de bugünlere bir “huzur hakkı” tartışmasıdır almış başını gidiyor. Adı üstünde “huzur hakkı” bir görevi ifa eden kişiye, emeğinin karşılığı için ödenen, çok da yüksek olmayan bir miktar para. Örneğin, belediye meclislerinde oturum başına alınan paralar bundandır ve yasaldır. Fakat, maalesef bu iş de “suistimal” ediliyor. Bazı belediyelerin özel şirketlerinde yönetim kurullarına atanan birçok kişiye “huzur hakkı” kılıfı ile resmen 8-10 bin lira para ödeniyor ki, adeta artı bir maaş gibi.
Hemen hatırlatalım. 31 Mart seçimleri sonrası bu tartışma Menemen’de ortaya çıkmış, halen çeşitli suçlardan yargılaması devam eden ve bu yüzden görevden uzaklaştırılan eski Başkan Serdar Aksoy’un başkanlık maaşı dışında belediye şirketlerinden de “huzur hakkı” adı altında maaş aldığı ortaya çıkmıştı. Aksoy, olay patlayınca bu parayı Menemen Liseliler Derneği’ne bağışladığını iddia etmiş, ancak o konuda da usulsüzlük tespit edilmişti.
Bu kez “huzursuz eden” haberler Torbalı ve Bergama’dan geldi. AK Parti Torbalı İlçe Başkanı Selman Günaydın, bazı belediye meclis üyelerinin ve bürokratların belediye şirketinden maaş aldıklarını ileri sürdü. Konuşmakla kalmadı, bir de CHP’nin yaptığı gibi “afiş” asarak bunu ilçe halkına ilan etti. Olay Torbalı’da günün konusu olurken, CHP Torbalı İlçe Başkanı Erol Günaydın, bu konuda isim de izin de veremeyeceğini söyledi. Yani CHP’li Günaydın “Yok öyle bir şey” diyemedi.
Gelelim Bergama’ya. Orada da Bergama Belediye Meclisi’nin İYİ Partili üyesi Olgu Altuğ Kemaller, bazı bürokratların ve meclis üyelerinin AK Partili belediyeye ait şirketlerden ‘huzur hakkı’ aldığını iddia etti. “Hiçbir iş yapmadan çeşitli isimler altında ayda 7 bin lira huzur hakkı alan meclis üyesi arkadaşlarımız var” diyen Kemaller, cevap alamayınca, bunları Bilgi Edinme Kanunu’na göre sorduğunu ve verilen yazılı dilekçede Beta A.Ş.’den 6, Bakırçay A.Ş.’den ise 1 kişinin huzur hakkı aldığı bilgisine ulaştığını kaydetti.
Anlaşılan o ki, fırsatını bulan “huzur hakkı” adı altında kendini “maaş”a bağlamış veya bağlattırmış. Kısacası bunun ne iktidarı ne de muhalefeti var. Gücü eline alan “Tüyü bitmemiş yetimin hakkını” yemekten maalesef hiç mi hiç hicap duymuyor. Aman yanlış anlaşılmasın. “Huzur hakkı” yasal bir ödemedir. Bizim eleştirimiz, “Huzur hakkı”nı kendine maaş gibi gelir kapısı yapan veya yaptıranlara.
BİRİ BU VEKİLLERİ UYARSIN!
Bir süredir televizyonlarda, gazetelerde ve internet medyasında görüyorsunuz. Bazı milletvekilleri, trafikte yol kontrolü yapan polis memurlarına argo tabirle resmen “posta koyuyor.” Yaşanan diyaloglar ise birer utanç vesikası. Görevleri gereği bu işi yapan memurlara demediklerini bırakmıyorlar. Pes doğrusu. Polis devletin polisi, görev devlet görevi ama sayın milletvekilleri sanki kanun ve kuralların üstündeymiş gibi, birer “kibir abidesi” gibi davranıyor.
Sayın vekiller, polisler sizi tanıyamayabilir. Tanımak zorunda da değil. Sizler de her vatandaş gibi kimliğinizi gösterir, yolunuza devam edersiniz. Milletvekilisiniz, “dokunulmazlığınız” var diye “efelenmek” hakkınız da değil, haddiniz de. Tavsiyem, partiler bu konuda tez zamanda vekillerini uyarmalı. Hakeza, TBMM Başkanlığı da. Yoksa milletin nezdinde hiçbir itibarları kalmayacak!