Araştırmacı Murat Toprak, Horasan’dan Anadolu’ya uzanan abdal kültürünün coğrafyamızdaki izlerini ve köklerini inceliyor. Toprak, güçlü bir eser yazacağı görüşünde
Ülkemizde özellikle Muharrem ve Neşet Ertaş’la öne çıkan abdal geleneği inceleme konusu olmaya devam ediyor. Bir süredir kaynak taraması yapan araştırmacı Murat Toprak, Kırşehir başta olmak üzere İç Anadolu kentlerinde konuyla ilgili ozanların ve kurumların kapsını çalmaya başladı. Sosyal medyada videoları yayımlayan Toprak, yakın zamanda araştırmasını kitaplaştıracağını da söyledi. Sözü Toprak’a bırakıyoruz.
Sayın Toprak bir süredir abdal kültürü üzerine araştırmalar yaptığınızı görüyorum. Okuyucularımıza abdal kültüründen ve bu kültüre duyduğunuz ilginin temelini anlatır mısınız?
Abdal Türkçe sözlükte oradan oraya dolaşan tarikatını yaymaya çalışan dervişlere verilen ad olarak geçer Arapça da bedel, bedil bir şeyin veya bir kimsenin yerini tutmak anlamına da gelen sözcük tasavvufi mana da Rabbi arayan gezgin dervişlere verilen addır.
Yunus Emre'nin şu mısraları bu tanıma çok güzel uyar. “Su dibinde mahi ile/ sahralarda Ahu ile/abdal olup ya hu ile çağırayım Mevlam seni”
Abdalların kökeni hakkındaki genel kanaat Horasan'dan Anadolu'ya gelen Türkmen taifesi olarak adlandırılır. Ben abdallığı şöyle tanımlıyorum: Hoca Ahmet Yesevi'nin ocağında harlanan Hacı Bektaş-ı Veli'nin hüneriyle Anadolu toprağında mayalanan özü, sözü insan olan “Gönül Dostlarıdır”. Hatayî’nin şu mısralarında söylediği gibi:
“Abdallığın binasını sorarsan/Evvela Muhammed Ali abdal'dır/Hakikat ilminin manasını sorarsan /Allah Allah diyen kullar abdaldır.”
Binlerce yıllık geçmişi olan kadim bir gelenekten söz ediyoruz ve bu geleneğin her çağda önemli temsilcileri olmuştur. Ve bu gönül ozanları yaşadıkları dönemin derdine, neşesine hiçbir zaman kayıtsız kalmamış insanlardır. Tarihin tozlu sayfalarına daldığımızda elinde kopuzuyla Dede Korkut beliriyor karşımızda. Divan-ı Hikmet'te Yesevi konuşuyor bizimle. Velayetname’yi çevirdiğiniz de Hacı Bektaş-ı Veli öğüt veriyor bize. Ve Pir Sultan Abdal'ın şu nasihatini duyuyoruz.
“Dinle Sana Bir Nasihat Edeyim/Hatırdan gönülden geçici olma/Yiğidim başına bir hal gelirse/Onu yad ellere açıcı olma”
Nesimi'den Fuzuliye Hatayî’den Kul Himmet’e Virani'den Yemini’ye, Abdal Musa'dan, Kaygusuz Abdal’a dertli gezen Yunus'tan Aşık Paşa'ya Karacaoğlan'dan, Dadaloğlu'na Kara Yağmur’dan Yusuf Usta’ya Bulduk Usta’ya, ustaların ustası Muharrem Ertaş'tan Hacı Taşan'a, Çekiç Ali'ye ve mızrabının üstüne daha mızrap konulamayan Büyük Usta Neşet Ertaş'a onun adını (Havalandıran) ve bu kültürü yaşatmaya çalışan şu anki abdallara kadar geçen bir süreç kısasını dahi uzun atabildiğim bu süreci Abdal geleneğinden gelen biri olmadan (aptala) ve ahmağa uymadan araştırmamı bitirmek amacındayım.
İlgimin sebebine gelecek olursak, abdal kültürü uzun yıllardır kafa yorduğum derinliğinde mana aradığım özel sözcüklerden biridir. Kırşehirli olmam hasebiyle bu kültürün temsilcilerini düğünlerde, meclislerinde, sohbet ortamlarında yakından tanıma fırsatı buldum. Daha dün gibi hatırladığım rahmetli Neşet Ertaş'ın 2003 yılında Ankara’da verdiği konserde rahmetli ozanımızı sahnede görme şansına sahip oldum. Ustalarla ilgili dinlediğim hikayeleri notlarımı alarak kaydettim. Ve yeni hikayeler dinlemeye devam ediyorum.
GELENEĞİN TEMSİLCİLERİ
Başta Neşet Ertaş olmak üzere abdal kültürünün devamı ozanlarla ilgili ne gibi çalışmalar yaptınız?
Şu ana kadar ki yaptığım çalışmalar Orta Anadolu, abdal kültürünün temsilcileri olan Kırşehir, Kırıkkale, Keskin, Kaman, Yozgat Ortaköy Hacı Bektaş sınırları içerisinde kalan köy, kasaba şehir merkezin de yaşayan abdal temsilcileri ile görüştüm. Kırşehir Ustalar Müzik Ve Oyun Topluluğu'nun Kültür Bakanlığı'na bağlı sanatçıları ile Neşet Ertaş'ın akrabaları olan değerli sanatçılar Burhan Ertaş, Birol Ertaş, Seyfullah Ertaş dördüncü kuşak Ertaşlardan hem usta çırak yöntemiyle yetişen hem de akademik nota eğitimi alan Haydar Ertaş ile Çekiç Ali'nin oğulları Aydın Çekiç ve Musa Çekiç ile görüşüp ve bu kültürün geçmişi ve geleceği hakkında sohbet etme olanağı buldum. Bu süreçte benden desteğini esirgemeyen Anadolu sevdalısı Kırşehir İl Kültür ve Turizm Müdür Yardımcısı Eyüp Temur Hocama buradan teşekkürü bir borç bilirim.
Doğrusu kitap ya da belge film olarak çıkacak eseri merak ediyoruz.
Türk okuyucusunun karşısına sağlam ve nitelikli bir eserle çıkmak istiyorum Tabii kitap çalışmasının yanında gerçekleştirdiğim söyleşileri YouTube'da paylaşıyorum. Detaylı araştırma gerektiren bir konu olduğu için titizlikle çalışıyorum.
Çalışma planınız hakkında bilgi verir misiniz?
Uzun yıllardır aldığım notları, okuduğum kitapları insanlardan dinlediğim hikayeleri bir fikir süzgecin de yoğurup yazıya döküyorum. Çalışma odamda koyduğum ne bir kitabın yerini unuturum ne de aldığım notu yani iyi bir hafızam var diyebilirim.
ARAŞTIRMACILAR VE TEZLER
Abdal kültürü, özellikle müziği hakkında ülkemizde akademik ve serbest çalışmalar konusunda durum nedir? Kaynak konusunda sıkıntı çektiniz mi?
Öyle güzel bir coğrafyada yaşıyoruz ki elimizi nereye atarsak tarih fışkırıyor. Dünya medeniyetinin beşiği olan Anadolu uygarlığı binlerce yıldır. Hititler’den Frigyalılar’a; Lidyalılar’dan Urartular’a; Persler’den Yunanlar’a; Roma'dan Bizans'a kadar ev sahipliği yapan bu coğrafya binlerce yıl önce yurt tutmak gayesi ile Anadolu'ya gelen Türklere hala ev sahipliği yapmaya devam ediyor. Hem sözlü edebiyatımız hem de yazılı edebiyatımız bu konuda çok değerli, kaynak konusunda çok zenginiz diyebilirim. Kırşehir'de bulunduğum süre içerisinde de İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nde tez çalışmaları sebebiyle destek için gelen birçok değerli araştırmacılarla konuşma fırsatı buldum.
Türk Halk Müziği olarak değerlendirdiğimizde isimlerini saygı ve gururla anmamız gereken insanlardan bahsetmek istiyorum bunlardan ilki Muzaffer Sarısözen’dir. Kendisi Anadolu'nun her karış toprağını köy kasaba demeden gezerek ortak derlemelerle ve derlenmesine yardımcı olduğu eserlerin sayısı 10 binden fazladır. Tabii bu ekolü devam ettiren rahmetli Nida Tüfekçi, Mustafa Geceyatmaz, Ali Can gibi değerli sanatçılarımızın sayesinde bugün bu güzel türküleri kah hüzünlenerek, kâh mutlu olarak düğünlerde oynayarak, sohbet masalarında eşlik ettiğimiz bu değerli eserleri bizden alıp yine layık olduğu yere halkımıza bırakmışlardır. Türkülerimiz, semahlarımız, halaylarımız, oyun havalarımız, bozlaklarımız, ağıtlarımız bizi biz yapan bu topraklardan çıkan değerini kaybetmememiz gereken milli folklörümüzdür.
İÇ ANADOLU TÜRKÜLERİ
Siz Ankara'da yaşıyorsunuz İç Anadolu kentlerinin kültürel bağları hakkında ne düşünüyorsunuz Örneğin Kırşehir ve Ankara türküleri etkileşim halinde mi? Ve bu eğlence kültürünü nasıl yansıyor
Orta Anadolu bağlamında tüm bölgelerimizde de değerlendirirsek birbirine yakın olan kentlerin örf, adet ve gelenekleri hemen hemen birbirine yakın bir şekilde uygulanmaktadır. Gelenek ve görenekler bir nevi toplumun yazısız kanunları gibidir.
Ankara ve Kırşehir türküleri uzun yıllardır her iki bölgede çalıp söylenmeye devam ediyor örnek verecek olursak Halime Kız, Misket, Fidayda, Oy Farfara, Biter Kırşehir'in Gülleri, Şirin Kırşehir, Ankara'dan Çıktım. Bu türküler ve oyun havaları söylenmeye hala devam ediyor. Kırşehir düğünleri davul zurna saz darbuka ve kemandan oluşur. Batı müziği enstrümanı olan keman abdal kültüründe adına “İnce Saz” denilmiş. Çalgı icrasında önemli bir yere sahip olmuştur abdal sanatçılarımızdan rahmetli Erol Cöke bunun en güzel örneğidir
Abdal kültürünün sanatçılarının ekonomik durumunu değerlendirseniz ne söylersiniz?
Konar- göçer kültürden gelmeleri saz ve söz icralarını gerçekleştirdikleri düğün dernek haricinde başka meslekler de yapmak zorunda kalmışlardır. Düğün sezonları toplantı meclisleri olmadığı zamanlar da para kazanmak zorunda kalan abdal temsilcilerine kış ayları geldiğinde gurbete çıkma zorunluluğu doğuyor. Analarından doğdukları günden beri gurbetten gurbete, oradan oraya göçmek zorunda kalan abdallar uzun yıllardır Kırşehir’in Bağbaşı, Âşıkpaşa mahallelerini mesken tutmuşlardır. Abdallar kışın ekseriyetle İzmir’e yerleşiyorlar. Sünnetçilik, mevsimlik işçilik, demircilik, kalaycılık, nalbantlık, elekçilik, köçeklik, çalgıcılık, sepetçilik, eski devirler de devecilik, davulculuk yaptıkları meslek kategorileri bu şekildedir.
MASADAKİ KAYNAKLAR
Siz yıllardır yayınevlerinde çalışıyorsunuz kitaplarla iç içesiniz. Kütüphanenizde şu an masanızda bulunan araştırmalarınızla ilgili olan kitapları okuyucularımızda paylaşır mısınız?
Kendime ait on bine yakın bir kitap arşivi yapmış olmak benim en büyük servetimdir. Bu kadar çok kitap olmasına rağmen böyle derinlikli konuların araştırılmasında bazen bir eser lazım oluyor ki kitabı bulmak belki iki gün belki 2 aya kadar çıkabiliyor. Değerli okuyucularımıza abdal kültürü Alevi Bektaşi geleneği ve ulu ozanlarımızla alakalı nacizane önerdiğim kitapları söylemek isterim: Mehmet Fuat Köprülü- Türk edebiyatında ilk mutasavvıflar, Ahmet Yaşar Ocak- Türk sufiliğine bakışlar ve Babailer isyanı , Hacı Bektaş-ı Veli'- Velayetname, Cevdet Türkay- Oymak aşiret ve cemaatler, Battal Pehlivanoğlu- Pir Sultan Abdal, Nejat Birdoğan- Şah İsmail Hatayi , Abdurrahman Güzel- Kaygusuz Abdal, Sabahattin Eyüboğlu- Yunus Emre, Bayram Bilge Tokel- Neşet Ertaş kitabı, Sinan Yağmur- Neşet Ertaş, İdris Karakuş- Allı Turnam. Şu an aklıma gelenler daha sayabileceğimiz yüzden fazla eser ve binden fazla araştırma konusu olan geleneksel süreçtir.