Uluslararası İzmir Fuarı 93. defa kapılarını ziyaretçilerine açacak. Şehir dışında olduğum için Başkan Cemil Tugay’ın ‘Lansman’ toplantısına katılamadım ama izledim…
Gazeteci olarak, yaşadığımız şehrin ve ülkemizin, savaşan dünya ülkelerinin gündemlerini dakika dakika takip etmeye çalışıyoruz. Günlük olarak kendi hayatımızın yanı sıra işimizi yapmak için gündemi de takip etmek zorundayız. Gelin görün ki hem ülkemizin, hem de büyük savaşların yaşandığı çok kritik bir coğrafyada bulunmamız nedeniyle savaşan ülkeleri takip ediyoruz. Çamur acaba ülkemize de sıçrar mı diye?
ABD’nin ne yapacağı ve İsrail ne zaman hangi ülkeye saldıracağını, sizin anlayacağınız bir ülkedeki durumları takip edelim sonra uluslararası alana bakarız derken, bitmek bilmeyen gündemin içerisinden önemli olanı cımbızlamak zorunda kalıyoruz…
Ne de olsa ülkemizdeki en büyük takip edilmesi gereken, ekonomi, geçim sıkıntısı asgari ücret ve emekli maaşları. Türk-İş’in açıklamasıyla “açlık sınırının” altında kalması. Herkesin gözü kulağı ekonomide, alım gücünün artması, düşük maaşların arttırılmasını isteniyor.
Ekonomiyi düzeltmek için Maliye Bakanlığı devamlı kemer sıktırıyor. Vatandaşların kemerindeki delik sona dayandı. İktidarda para var da vermiyor mu? Seçim kazanıp iktidarda kalmak istemez mi? Mutlaka bir bildikleri var ama vatandaşı da süründürüp açlığa mahkûm etmemelidir. 15-20 bin liralara dayanan ev kiraları, 35 liraya dayanan domatesin kilosu, 800-900 lira etin kilosu, 500 lira peynirin kilosu. Emekli aldığı 12,500 lirayla nasıl geçinecek…
Muhalefet bol keseden vaatlerde bulunuyor ama elinden gelen bir şey yok. Vaatler güzel de hepsi boş. Bir atasözü vardır: Bekâra karı boşaması kolay” derler. Herkes ekonominin düzelmesi ve maaşların arttırılması geçim sıkıntısından kurtulmak istiyor…
İktidarın yılbaşında emekliye maaş artışını vermeme hatasının cezasını sandıkta gördü. 12 milyon emekli seçmen sandık başına gitmedi. Muhalefet iyi ki bir yerel seçimleri kazandı. Yapboz tahtası gibi sürekli erken seçim istemeye başladı. Beni tanıyanlar, okuyanlar bilir ben istikrardan yanayım. Ekonomi düzelsin. Milli Savunmaya para harcayalım ama asgari ücretliyi ve emekliyi de açlık sınırında bırakıp süründürmeyelim…
Hep söylerim yine söyleyeceğim… Sanat, siyaset ve spor toplumun temel damarlarıdır… Paris Olimpiyatlarında sportif başarı beklentisi içerisine girdik. Sporcularımızdan beklenen performansı göremedik. Sporcularımız altın madalyaları ülkemize getiremediler. Bir rehavet içerisine mi girdiler yoksa yeterli çalışma mı yapamadılar?
Gümüş madalyalarda uzun zamandır yaşamadığımız bir mutluluğu yaşattı. Filenin Sultanları üzülmesin her zaman bize mutluluk yaşatacaklardır. Malatyalı boksör kızımız da daha altın madalyaları alacağı maçlara yumruğunu vuracaktır.
Uluslararası alan da savaşlar körükleniyor. Dünyadaki mevcut savaşlara ek yeni savaşlar çıkar mı? Böyle bir soruyu yazıyor olmaktan bile büyük bir üzüntü duyuyorum. İnsanın insana yaptığı zulüm bir noktada bitmek bilmiyor. Her gün yeni senaryolar yazılıyor. “Bu ülke bu ülkeye saldırırsa” Şu ülke de etkilenir mi?
Savaş Türkiye’ye de sıçrar mı?
Hangi ülke hangi ülkenin müttefiki? Tüm coğrafi ve stratejik bilgilerimizi kullanarak, değerlendirmeler yapmaya çalışıyoruz… Elbette küresel ekonomik sorunlar da işin cabası…
Zaten tüm kavga bu ekonomik işlerden çıkmıyor mu?
ABD dünya sularını durultmuyor… Bir içeri bir dışarı bakalım derken. Gündem neydi? İşte tam da akıllar burada karışıyor…