Hidayet Sayın 60. sanat yılında hatırlanmayı bekliyor

Yazdığı köy oyunları yüzlerce kez sahnelenen yazar Hidayet Sayın 94 yaşında. Tiyatromuzun değerli yazarı 121. oyununu kaleme alıyor. 60. sanat yılına buruk giren yazarın dileği hatırlanmak ve oyunlarını yeniden sahnede izlemek

Abone Ol

Türk tiyatro edebiyatının yaşayan önemli yazarlarından Hidayet Sayın ile İzmir Devlet Tiyatrosu'na ve artık İzmir Şehir Tiyatroları’na da (İzBBŞT) ev sahipliği yapan Elhamra Sahnesi'ne sadece birkaç yüz metre uzaklıktaki evinde buluştum. Bu yıl 60. sanat yılını kutlayan, yaşamı ve oyunları tezlere, kitaplara konu olmuş 94 yaşındaki Sayın ile hekimliğiyle beraber yürüttüğü oyun yazarlığı sevdasını, tiyatro dünyasının değişen, kendi deyişiyle "içinden insanın çıkıp gittiği" kültürünü konuştum. Kırgın olduğu tiyatro yöneticilerine sitemini üzülerek dinledim. 

Başlangıçta köy oyunları yazarı olarak tanınan Hidayet Sayın'ın kaleme aldığı oyunlar hem devlet hem de özel tiyatrolarda yüzlerce kez sahnelenmiş. Ankara Devlet Tiyatrosu'nda sahnelenen "Topuzlu" (1963) ve başrolünü büyük oyuncu Yıldız Kenter'in üstlendiği "Pembe Kadın" (1966) oyunları gişe rekorları kırmış. İzleyicilerin gönüllerini, yazdığı insan odaklı, gözlem ağırlıklı oyunlarıyla fethetmiş bir yazar Sayın. Yaşamını 35 yıldır İzmir'de sürdüren, oyun yazarlığında 60. yılındaki ünlü yazar şu sıralar 121. oyununu kaleme alıyor. 

Hekimlik ve tiyatro yazarlığı bir arada

Yaşama 1929 yılında Aydın'ın Karahayıt Köyü'nde "merhaba" diyen Hidayet Sayın, ilk eğitimini bu köyde almış. Aydın Ortaokulu'nun ardından İzmir Atatürk Lisesi'nde yatılı okumuş. Çocukluğundan bu yana tiyatroya ve oyun yazarlığına büyük ilgi duyan Sayın, lise yıllarında küçük öyküler kaleme almış. Lise sıralarında okurken başında Avni Dilligil'in olduğu İzmir Şehir Tiyatrosu'nda izlediği "Hamlet" oyunu içindeki yazma ateşini daha da tetiklemiş. Yazmak için okulu bırakmayı bile düşünmüş. Şöyle anlatıyor duygularını Hidayet Sayın...

"Lisede edebiyat öğretmenimiz Zeki Baran bize okulda 'Hamlet' okuttu. Dersler hep bölümleri okuyarak geçiyor. Tam o sırada İzmir Şehir Tiyatrosu'nda da tesadüf, 'Hamlet' oynuyor. Hayranlıkla izledim oyunu. O gece sabaha kadar yatağımda döndüm, döndüm, bir türlü uyuyamadım. Heyecanla oyun yazmak istiyor, Shakespeare gibi olmak istiyordum. 'Hamlet' muhteşem bir şey, nasıl yazacağım ben böyle bir oyun? Okulu oyun yazmak için bırakmak istiyordum. Bu duygularla okulumu bitirdim, ama liseden sonra tam bir yıl köyümde kaldım, tek hedefim vardı, oyun yazacaktım."

Hidayet Sayın köye geldikten sonra bu heyecanını oraya taşımış. Köyde bir tiyatro kolu bile kurmuş, iki oyun sahnelemiş. Oyun yazmak uğruna, eğitimine bir yıl ara veren Sayın, 1948 yılında Ankara Tıp Fakültesi'ne kayıt olmuş. Üniversite yıllarında da tiyatrodan hiçbir şekilde kopmamış. Okulun ikinci yılı üniversite tiyatrosu kurmak için kolları sıvamış Ankara'da, on arkadaşıyla çalışmalara başlamışlar. Kendilerini çalıştırması için Ankara Devlet Tiyatrosu'nda yönetmen Ziya Demirel'le diyalog kurmuş Sayın. Oyunları bile belirlenmiş, ancak fakültenin dekanı birkaç yıl önce açılan üniversitenin içinde yaşanan sorunlar nedeniyle çalışmalarını onaylamamış. 

Yönetmen Ziya Bey ile iletişimini sürdüren Hidayet Sayın, iki yıl sonra yeniden ziyaret etmiş kendisini. "Abi beni tiyatroya alır mısın?" demiş, Ziya Bey de ona "Adını Çocuklar Koysun" adlı çocuk oyununda rol vermiş. Sayın, "Bu oyunda sizin tanıyabileceğiniz isimlerden Kartal Tibet var, bizden küçük. Nurhan Damcıoğlu var. En küçüğümüzdü Damcıoğlu, 9-10 yaşlarında. Ben 23 yaşındayım, onların abisiyim" diye anlatıyor o günleri. Bu çocuk oyunuyla tiyatro sahnesinin tozunu iyice yutan Hidayet Sayın, doktor olmadan önceki ilk parasını da tiyatrodan kazanmış. 

Şans getiren bir kurs

Tıp Fakültesi'nin ardından girdiği sınavlarda başarılı olup çocuk hekimi olmak üzere uzmanlığa başlamış Hidayet Sayın. Ankara Numune Hastanesi'nde uzmanlığa devam ederken onu, tiyatro ve edebiyat dünyasının çok özel insanlarla tanışmasını sağlayacak bir fırsat çıkmış karşısına... Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi'nde bir ya da iki oyunu bulunan yazarların kendisini geliştirmesi için açılan özel bir kursa katılmış. Bu kursta Orhan Asena, Haldun Taner, Çetin Altan, Turgut Özakman, Aziz Nesin, Metin And gibi önemli yazarlarla tanışma olanağı bulmuş. 

Köy oyunlarına merhaba

Tiyatro sevdasıyla tıp eğitimini sürdüren Hidayet Sayın, uzmanlığının ardından memleketi Aydın'a Ana Çocuk Sağlığı Merkezi Başhekimi olarak atanmış. "33 yaşında tiyatro eğitimi almamış ama tiyatroya büyük bir hevesi olan genç bir hekim olarak geldim Aydın'a. İki amacım vardı, biri tiyatro yazmak, daha da önemlisi Aydın'a sağlık adına bir şeyler vermek" diyen Sayın, sıkı bir çalışma ortamına girmiş. 48 köyde ana çocuk sağlığı istasyonu açmış, ebeler yerleştirmiş bu istasyonlara. Nazilli, Söke ve Bozdoğan'da şubeler açıp, doktorlar yerleşmesini sağlamış. Halkı aydınlatarak aşılandırma kampanyaları yapmış. Difteri, kızamık, çocuk felcinin yaygın olduğu yıllarda halkı bilinçlendirmiş. 

Hidayet Sayın, 30 yıl boyunca mesleğini başarıyla sürdürürken yazdığı oyunlara ilham veren çok sayıda insanla tanışmış. Yaşadığı deneyimler onu yavaş yavaş ileride "köy oyunları yazarı" diye tanınmasını sağlayacak eserlerini yazmaya hazırlamış. Gişe rekorları kıran ilk oyunları "Topuzlu" ve Yıldız Kenter'in başrolü oynadığı, daha sonra filmi de çekilen "Pembe Kadın" oyunlarının öyküsünü Hidayet Sayın şöyle anlatıyor:

Gişe rekorları kıran oyunlar

"Topuzlu'yu o sıralar yazdım. Ankara Devlet Tiyatrosu'na gönderdim, orada provaların başladığını duydum. Kabul edilmiş, roller dağıtılmış. O zaman haberim oldu. Tabii sevindim. Ankara'ya gittim. Cüneyt Gökçer Devlet Tiyatroları Genel Müdürü'ydü. Kendisine teşekkür ettim. Çok iyi bir kadroyla oynandı ilk oyunum. Gökçer bana oyunumda kimin rol almasını istediğimi sormuştu. Şimdiki kültürden çok farklı bir kültür vardı o dönemler. Sonra 'Pembe Kadın'ı yazdım, köy birikimi var ya... Onu Yıldız Kenter'e gönderdim. Kenter Tiyatrosu'na. Hemen mektup yazdı, 'Oyununuzu oynayacağız' diye. Gittim, orada da muhteşem bir şey. İstanbul'da aylarca kapalı gişe oynadı. "Topuzlu", "Pembe Kadın" kapalı gişe olunca, 'Pembe Kadın Yazarı' diye adımız çıktı... O sırada 'Kördüğüm' oyununu yazdım. Suat Taşer sahneye koydu. O da büyük sükse yaptı."

‘Yazdıkça yaşıyorum’

"Topuzlu" oyunu 250, "Pembe Kadın" oyunu 500 kez sahnelenen Hidayet Sayın, 1963 yılından bu yana yazmayı sürdürüyor. Bugün 121. oyununu kaleme alan Sayın'ın ayrıca altışar deneme, çocuk öykü ve büyük öykü kitabı var. Sayın'ın 28 oyunu ise Devlet Tiyatrosu Edebi Kurulu'nda oynanması için kabul edilmiş. Adına Aydın'da bir kültür merkezi açılan, hakkında tezler ve kitaplar yazılan, oyunlarının bir kısmı da 'radyo tiyatrosu' olarak kulaklarımızda yer eden bir yazar Hidayet Sayın. 60 yıldan bu yana yazmaktan hiç vazgeçmeyen yazar, "Yazdıkça yaşıyorum yaşadıkça yazıyorum. Yazmasam sanki yaşamış gibi olmuyorum. Hayatın her alanında yazdım. Tiyatroda dram, trajedi yazdım, söylencebilim yazdım, köy yazdım, kent yazdım, aile dramları yazdım. Eski masalları, eski aşkları yazdım. Tarihi oyunlar yazdım" diyor.

Tiyatrodan insan çıktı 

İzmir'e 35 yıl önce taşınan yazar Hidayet Sayın, "Karataş'taki bu evimizi sırf Devlet Tiyatrosu'na yakın olabilmek için aldım. Ama pek de beklediğim gibi olmadı gelişmeler" derken tiyatro dünyasına kırgın olduğunu söylüyor. Hem Devlet Tiyatrosu'na hem de İzmir Şehir Tiyatrosu'na ilişkin sitemlerini paylaşıyor...

"121. oyunumu yazıyorum. 42 tarihi oyunum var. Benim yaşlarımda olup hala üreten yazar var mı bilmiyorum. Oyunlarım okunuyor mu, farkındalar mı, sanmıyorum. Tiyatro nasıl tanımlanıyor? İnsana insanı insanla, insanca anlatan sanat dalı. İnsanla anlatan sanat dalı ama bizde 'insan yok' artık. Tiyatroda insan olması gerekiyor. Neden söylüyorum bunu? İnsan içtenliği, özgüveni, paylaşımcılık artık tiyatronun içindekilerde yok. Metinler değil dikkat çektiğim, insan. Tiyatroyla ilgilenen insanlarda, yöneticilerde bu yok artık. Gönderiyorsunuz bir oyunu. Geri dönen yok. İnsanları aradığınızda sanki hepsi aynı kulübün oyuncularıymış, hepsi sözleşmiş gibi 'yok' dedirtiyorlar. Söz verince tutulur. Şimdi artık 'sözü nasıl atlatacağım' faslı başladı. Bunun için çok yadırgıyorum. Çürüme demeyim ama yozlaşma var kültürde. Benim yaşadığım kültür bu değil.

Çok kırgınım. Kırgınlığım hem Devlet Tiyatrosu'na hem İzmir Şehir Tiyatrosu'na. İzmir Devlet Tiyatrosu'nda 2006 yılında bir oyunum oynandı: 'Uzun Bir Hecedir Aşk'. O iyi olmadı. Yönetmen de iyi davranmadı bize karşı. İzmir'deki yönetici arkadaş, Devlet Tiyatrosu'ndan, şurada aramızda birkaç yüz metre var. Oyun günü tanıştık ancak. 

En son İzmir Şehir Tiyatrosu'nun yönetmenine, yazdığım oyunlarımı da içeren beş kitabımı gönderdim. Teşekkür için aranmadım bile. Oysa kitapların içinde neredeyse 20 oyun var. Okuduğunu bile sanmıyorum. Şehir Tiyatrosu'nun yöresel yazarların oyunlarına yer vermesi önemlidir.  Biz bu kültürde yetişmedik. Oysa ben İzmir'de Şehir Tiyatrosu'nun kurulmasına en çok sevinenlerdenim. Avni Dilligil döneminde Hamlet'i izlemişim. Benim oyunlarımı oynamak bir yana dursun benim burada yaşadığımın bile farkında değildirler. Bazı arkadaşlar, 'Senin ölmeni bekliyorlar galiba' diyorlar."

Hidayet Sayın, oyun yazarlığında 60. yılı geride bırakırken, "Başka ülkelerde olsa jübile yaparlar benim yaşımdaki insanlar için. Ben jübileyi bıraktım da, kitabımı aldıklarına teşekkür etmeleri bile bana yetecek" diyor büyük bir tevazuyla... 

Sayın'ın İzmir Devlet Tiyatrosu'na ve Elhamra Sahnesi'ne birkaç yüz metre uzaklıktaki evinden ayrılırken kaleme aldığı, yakında  Cinius Yayınları'ndan çıkacak son oyunu "Umut Rüzgarları"nın hiç olmazsa bu sezon sahne almasını diliyorum. 94 yaşında hala yazmaktan vazgeçmeyen bu değerli yazarın yeni yıla "gerçek bir jübileyle" ve umutla girdiğinin haberini yapmak istiyorum.

Kaynaklar:
• "Yaşamı ve Oyunlarıyla Hidayet Sayın", Ahu Bezircilioğlu, Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Sahne Sanatları Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, 2006
• Prof. Müzeyyen Buttanrı "Hidayet Sayın ve Tarihi Oyunları", Cinius Yayınları