Hasan Fehmi Bey’den gelen cevap: “Bana soru sormayın, el kitabına yazdık, açın okuyun”
30 Mayıs 2022 tarihli Ege Telgraf’taki köşe haberimizde, İzmir’de yaz ayları ile birlikte insanı adeta çıldırtan koku sorununa değinmiştik. 1999-2007 yılları arasında İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde...
MANİ’NİN AÇIKLAMALARI
“Sayın Serkan Aksüyek;
Gazetenizdeki köşenizdeki yayınladığınız açıklamaları okudum. Yazınız konusu dönemde yapılanları özetleyen ekteki açıklamamı bilgilerinize sunuyorum. Özellikle yazınızın konusu olan çalışmalar, sonuçları ve ileriki yıllarda yapılacaklar ve yapılması gerekenler; bu açıklamanın yağmur suyu-kanalizasyon şebekelerinin ayrılması, taşkın bacaları, sistemin işletilmesi bölümlerinde yeteri kadar açıklıkla izah edilmiştir.
Bunlar yapılmadığı zaman, yapılan imalatlar da çalışamayacak ve istenen sonucu veremeyecektir. Kamu görevleri ve işleri süreklilik gösterdiği için ileriki yıllarda yapılması gerekenler de, İZSU Genel Müdürlüğü'nün her yıl yayınlanan faaliyet raporlarında, nerede, niçin, nasıl ve ne zaman yapılacağı etraflıca anlatılmış ve İZSU resmi görev kayıtlarına geçirilmiştir.
İzmir, coğrafi olarak deniz seviyesinden 1,5-2,0 metre yükseklikte bir ovada ve bu ovayı çevreleyen ortalama 1.000 metre kotunda dik yamaçlarda yerleşmiştir. Yerleşimin büyük çoğunluğu da doğal olarak ova kısmına yayılmıştır. Dik yamaçlarda ise yeni yerleşim alanları giderek artmaktadır.
YAĞMUR YAĞINCA NELER OLUYORDU
Yağış anında, dik yamaçlardan hızla aşağıya inen yağmur sularının, daraltılmış dere yataklarının, dere yatağına yerleştirilmiş yetersiz kesitteki menfezlerin ve dere yatağındaki en alçak köprünün izin verdiği kadarı denize ulaşabilmekte, büyük miktarı ova bölgesindeki yoğun yerleşim alanlarında birikmekteydi. Üstelik Konak-Balçova arasında bu da çok mümkün olamıyordu. Çünkü, sonradan denizin doldurulması suretiyle yapılan Mustafa Kemal Sahil Bulvarı, paralelindeki Mithatpaşa Caddesi’nden yer yer 2,0 metre kadar daha yüksekte kaldığından, bu bölgede neredeyse her yağışta bodrum katlarını, Kemeraltı’nı su basıyordu. Zaten ova kısmının denizden ancak 1,5-2,0 metre yükseklikte oluşu ve İzmir’in lodosu göz önüne alındığında, İzmir’de kurulabilecek her türlü yağmur suyu şebekesinin suya-denize batık çalışacağı açıktır. Üstelik iddiaların aksine, bu bölgelerde boru çapını gereğinden fazla büyük tutarsanız, sadece deniz suyunu boru şebekesinin içine doldurmuş olursunuz, yani suyun tahliyesine herhangi bir faydası olmayacaktır.
ŞEBEKELERİN AYRILMASI
İzmir kanalizasyon sistemi birleşik sistemden ayrık sisteme geçecek şekilde düzenlenmiştir.
Yerleşimi tamamlanmış ve tüm altyapısı birleşik sistemde yapılmış bir şehirde, birkaç yıl içinde ayrık sisteme geçmek elbette mümkün değildi. Bu işler, kesinlikle bütçe ve zaman meselesiydi. Ama ayrık sisteme geçme çalışmalarına da hiçbir zaman ara verilmemiştir, yıllardır devam eden yatırımlarla ayrık sisteme -halen dahi- geçiş devam etmektedir. Şehrin tamamında ayrık sisteme geçinceye kadar bu çalışmaların da devam edeceği muhakkaktır.
/TAŞKIN BACALARI
Büyük Kanal Projesi, elbette olması gerektiği gibi, atık su miktarları esas alınarak projelendirilmiş ve yatırımlar buna göre yapılmıştır. Proje kapsamında yapılan ana toplayıcı hatlara atıksuları taşıyan kanalizasyon şebekesi çoğunlukla birleşik sistemde çalıştığı için, yani yağışlı dönemlerde yağmur sularını da taşıması nedeniyle kısa süreli şiddetli yağışlarda sistemin emniyetli çalışabilmesi için, kanalizasyon sisteminin belirli kısımlarda taşkın bacaları yapılmıştır. Şebeke üzerindeki ayrık sistem çalışmaları tamamlandıkça, yıllar içinde taşkın bacaları da peyderpey devre dışı kalacaktır.
Ancak, bugünkü sistemde bu bacaların doğru ve verimli çalışması şarttır.
Bu amaçla, taşkın bacalarının bakım ve onarımları için bir rehber niteliğinde bacaların yerlerini, planlarını ve kesitlerini gösterir bir kitap hazırlanmış ve bu kritik yapıların hangi dönemlerde onarım ve bakımlarının nasıl yapılacağı, işletme ekiplerinin kolayca anlayacağı şekilde tarif edilmiştir.
SİSTEMİN İŞLETİLMESİ
Ancak, sistemin doğru işletilmesi ve aksaksız sürdürülmesi yapımından daha da önemlidir.
Bu nedenle, işletme el kitapları hazırlanmış ve İZSU'nun ilgili birimlerinde kullanılması için yürürlüğe konulmuştur. Bu kitaplarda sistemdeki kritik yapıların ve su tutucu tersip bentlerinin yerleri, bu yapılara en kolay nasıl ve hangi vasıta ile ulaşılabileceği, harita ve yazılı olarak tarif edilmiş, her bir yapının hem fotoğrafı, hem de ölçülerini ve şeklini gösteren kesiti gösterilmiştir. Ayrıca bu yapıların 3 aylık, yıllık ve mevsimsel bakım ve onarımlarının nasıl yapılacağı, işletme ve bakım sırasında nelere dikkat edileceği tek tek tarif edilmiştir. Bakım ve onarım için gerekli makina ve ekipman temin edilmiştir.
İşletme el kitaplarında, özellikle mevsimin ilk yağışları başlamadan dere yatakları ve açık ızgaralı kanallardaki mevsim itibariyle dökülen yaprakların, yaz boyunca biriken toz, toprak, pet şişe, kağıt v.b. tüm çöp ve atıkların temizlenmesinin önemine dikkat çekilmiştir.
Çünkü ilk yağışlar, genellikle sonraki yağışlardan önemli olup yağışsız mevsimler boyunca etrafta biriken ne kadar toz, toprak, inşaat artığı, yaprak, çöpü doğrudan dere yataklarına ve açık ızgaralı kanallara taşıyacağından bu atıklar dere ve kanal kesitlerini daraltacak, hatta tıkayacaktır. Temizlik işleri yapılmadan bir kez daha yağış olması durumunda, maalesef; taşkınlar kaçınılmaz olacaktır. Aynı işlemlerin ilk yağışlardan sonra da bütün kritik yapılar kontrol edilerek gereken yerlerde bir kez daha yapılması gerektiği kılavuzlarda ayrıca belirtilmiştir.
Su tutucu bentlerin bakım ve onarımlarının da aynı şekilde yapılması, sistemin çalışması için son derece önemlidir.
Yağış mevsimi başlamadan ve her şiddetli yağıştan sonra su tutucu tersip bentleri tek tek yerinde incelenmeli ve gereken hallerde bakım ve onarımları, İZSU'da hazırlanmış bakım ve onarım kılavuz kitaplarındaki kurallar göre derhal yapılmalıdır.
Bakım ve onarımları usulünce ve zamanında yapılır ise, 15 yıldır hiç taşkına sebep olmadan çalışan sistem, bundan sonra da uzun yıllar boyunca sorunsuz çalışmaya devam edecektir. Bu yapılmadığı zaman yapılan imalatlar da çalışamayacak ve istenen sonucu veremeyecektir.
İzmir’de, şehrin değiştirilemeyen ama daha da kötüleşmemesi bu şehirde yaşayanların elinde olan mevcut yapılaşması ve gerçekleri, Sahil Bulvarı’nın deniz ile yerleşim alanlarının arasında bir set gibi yükselerek suyun önünü kesmesi oldukça sık yaşanan lodos dikkate alınarak yağmur sularının toplanması ve uzaklaştırılması, sellerin ve su baskınlarının bir daha yaşanmaması için projelendirme yapılmış ve bu projenin İzmir’in yerleşim alanlarındaki su baskınlarını gerçekten önlediği son 15 yılda kanıtlanmıştır.”
HASAN FEHMİ MANİ’NİN AÇIKLAMALARINDA DİKKATİMİZİ ÇEKEN ÇELİŞKİLER
Hasan Fehmi Bey’in bu uzun açıklamasından çıkan sonuç; “Evet, maliyet unsurları gözetilerek sistemi birleşik sistem olarak revize ettik. Öngörümüz, sistemi devreye aldıktan sonra tekrar kanalizasyon ve yağmur suyunu tamamen birbirinden ayırmaktı.” diyor.
Burhan Özfatura’nın ikinci başkanlık döneminde (1994-1999) ayrık sistem olarak projelendirilen ve yapımında büyük ilerlemeler kaydedilen projenin, 1999 seçimlerinde Ahmet Piriştina’nın başkanlık dönemi ile birlikte revize edildiğini kabul ediyor.
EĞİTİMİ UYUŞMUYOR
Bu revizyonları yaparken, “İZSU başta olmak üzere proje üzerinde uzun yıllar çalışan bürokratların itiraz ettikleri, Makine ya da İnşaat Mühendisliği eğitimi olmamasının durumu anlamasını zorlaştırdığı, kendisini ikna edemedikleri, Büyükşehir Belediye Başkanı merhum Ahmet Piriştina’yı yanlış yönlendirdiği” yönündeki iddialarımızı cevapsız bırakıyor.
Hasan Fehmi Bey, yağmur suları ile birlikte sisteme dolan ve ciddi tıkanmalara neden olan çöp, inşaat atığı, kum v.b malzemelerin temizlenme çalışmalarının yağmurlar başlamadan önce yapılması gerektiğini söylüyor. Ancak bu işlere İzmir dâhil hangi belediyede önem verildiğini bilmiyor gibi konuşuyor. On milyonlarca TL’lik ihaleler ile her sene temizlenen sistemdeki bu durumun, zaten ayrık sistemin revize edilmesinden kaynaklandığı da ikrar ediliyor.
DEMEK Kİ OLUYORMUŞ!
“Sistemin 15 yıldır hiçbir taşkına sebep olmadan çalıştığını” da iddia ediyor Hasan Fehmi Mani. Bu açıklamasına sadece gülmekle yetiniyor ve 15 yıldır kentte kaç kez bu taşkınların yaşandığını bilmemesini normal karşılıyorum.
Şiddetli yağışlarda sistemin emniyetli çalışabilmesi için projelendirilen taşkın bacalarının nerelerde olduğu ve nasıl çalıştığını kitap haline getirdiğini söylüyor. “Bilmeyenler açıp kitabı okusun.” mealinde açıklamada bulunuyor.
“Mustafa Kemal Sahil Bulvarı’ndan yer yer 2,0 metre aşağıda kalan Mithatpaşa Caddesi’nde her yağışta bodrum katlarını, Kemeraltını su basıyordu.” diyor Hasan Bey…
Ancak bugün (metrekareye birkaç saat içinde 100 kg ve üzerinde yağış düşen istisna durumlar dışında) sorunun büyük ölçüde çözüldüğünü, çözümün ise Aziz Kocaoğlu döneminde hemen tüm ana arterlere yapılan dev yağmur suyu kanalları olduğunu atlıyor.
Bu kanallar deniz suyunu son derece başarılı şekilde denize ulaştırıyor. Hasan Bey’in görüşlerinde ifadesini bulduğu şeklin aksine, son 15 senede İzmir’in rakımında bir yükselme olmadıysa (!) temel mühendislik çözümleri gözetilerek sorunun çözülmesini görmezden geliyor.
Yani sistemin, kendisinin görev döneminde ayrık sistem olarak sürdürülmesi durumunda, yapılacak tahliye kanalları ile sorunun bugünkü çözümüne kavuşacağı gerçeğini atlıyor.
KİMİN GÖRÜŞÜ?
Hasan Mani’nin Mustafa Kemal Sahil Bulvarı’nı kast ederek, “İddiaların aksine, bu bölgelerde boru çapını gereğinden fazla büyük tutarsanız, sadece deniz suyunu boru şebekesinin içine doldurmuş olursunuz; yani suyun tahliyesine herhangi bir faydası olmayacaktır.” cümlesinin hangi bilimsel ve teknik görüşü yansıttığı ise bilinmiyor.
Bu cümlenin kendisinin mi yoksa o dönemde İZSU’da görev yapan teknik bürokratların görüşlerini mi yansıttığı belirsizliğini koruyor.
Bu görüşü kendisinin dışında savunan bir bürokrat olduğunu duymadık. Kendisinin, bu görüşü destekleyen bir tanık göstermesi gerekiyor.
Sayfa ölçümüz sınırlı, o nedenle daha fazla uzatmak istemiyorum.
Görüşümde ısrarlı ve iddialıyım.
Yapılan iş yanlıştı ve İzmir’in on milyonlarca TL’sinin heba olmasına, 2010 yılında sistemde büyük bir revizyon yapılmasına sebep oldu.
Hasan Bey hâlâ yaptığı işin doğru olduğunu iddia ediyor, edebilir.
Ancak gerçekler kendisinin söylediği gibi değil.
Bakar gözler bu gerçeği görmekte zorlanmıyor.
HAFTANIN SÖZÜ
Dünyada öldükten sonra ülkesini yöneten tek lider Mustafa Kemal Atatürk'tür.
Fidel Castro