Güney Kore Devlet Başkanı Yoon Suk Yeol, ülkesinde sıkıyönetim ilan ettiğini duyurdu. Yoon, bu adımı, anayasal düzeni korumak ve Kuzey Kore yanlısı güçleri ortadan kaldırmak amacıyla aldığını açıkladı. Yoon, ulusa sesleniş konuşmasında, “Kuzey Kore komünist güçlerinin tehdidini önlemek ve özgür Kore Cumhuriyeti'ni korumak için bu adımı atmak zorunda kaldık” dedi.
MUHALEFETİ ÜLKEYİ KRİZE SÜRÜKLEMEKLE SUÇLADI
Devlet Başkanı Yoon, muhalefetteki Demokrat Parti'yi ülkeyi krize sürüklemekle suçladı. Yoon, özellikle mecliste çoğunluğa sahip olan Demokrat Parti'nin hükümetin bütçe teklifini reddetmesi ve bazı üst düzey savcıları görevden almak için önerge sunmasının, ülkenin güvenliğini tehlikeye attığını öne sürdü.
MECLİS VE SİYASİ FAALİYETLER YASAKLANDI
Sıkıyönetim ilanı ile birlikte, Güney Kore'de meclis ve tüm siyasi parti faaliyetleri yasaklandı. Kara Kuvvetleri Komutanı General Park An-su, sıkıyönetim komutanı olarak atandı. Ülkede güvenlik güçlerinin yetkileri artırıldı ve içki, toplu gösteriler gibi bazı sivil özgürlükler kısıtlandı.
DEMOKRAT PARTİ’DEN PROTESTO ÇAĞRISI
Muhalefet cephesi, sokaklara çıkarak protestolar düzenlemeyi planlıyor. Demokrat Parti'nin lideri Lee Jae-myung, yaptığı açıklamalarda, halkı Ulusal Meclis'e gitmeye çağırarak, “Tanklar ve zırhlı personel taşıyıcılar ülkeyi yönetecek, Kore Cumhuriyeti ekonomisi ciddi şekilde çökecek” şeklinde uyarılarda bulundu.
SIKIYÖNETİMİN EKONOMİK ETKİLERİ
Sıkıyönetim ilanının ardından Güney Kore wonu, Amerikan doları karşısında ciddi bir değer kaybı yaşadı. Won, dolar karşısında hızlı bir şekilde değer kaybederken, piyasalarda tedirginlik gözlendi. Ekonomik uzmanlar, bu durumun kısa vadede ekonomik belirsizliği artırabileceğini ifade ediyor.
ABD'DEN TEPKİ BEKLENİYOR
Güney Kore'nin stratejik müttefiki olan Amerika Birleşik Devletleri, şu ana kadar konuya ilişkin bir açıklama yapmadı. Ancak, Güney Kore’nin güvenlik durumu ve bölgedeki istikrar göz önüne alındığında, ABD’nin konuya nasıl bir tepki vereceği merak ediliyor.
Sıkıyönetim kararının ardından gelişmelerin nasıl şekilleneceği ve iç ve dış politikada ne gibi sonuçlar doğuracağı ise belirsizliğini koruyor.
