Geçtiğimiz Kasım ayının sonlarında düzenlenen Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (KGAÖ) toplantısı, Ermenistan’ın başkenti Erivan’da gerçekleştirilmişti. Toplantının sonuç bildirgesine itiraz eden Ermenistan lideri Nikol Paşinyan, Ermenistan’ın hassasiyetlerinin göz ardı edildiği gerekçesiyle bildirgeyi imzalamaya hazır olmadığını ifade etmiştir. Paşinyan’a göre Azerbaycan ordusunun Mayıs 2021’den önceki konumuna dönmesi gerekmektedir.
Dağlık Karabağ meselesinde Bakü’nün olumlu adımlarına ve hâlihazırda çözüm için uygulanan Moskova formatına karşılık Erivan çözüm formüllerinden uzak durmaya devam etmektedir. Paşinyan’ın son süreçteki çıkışı, Kremlin’e itibar kaybettirirken, meselenin çözümü için Prag formatına zemin yaratma çabasıyla yorumlanabilir. Prag formatı, çatışmanın çözümünde Fransa’nın moderatörlüğünde AB’nin yaklaşımlarını (çıkarlarını) gözetme hedefiyle geliştirilmektedir. Son gelişmeler, Moskova-Erivan ilişkilerini olumsuz etkilerken, çatışmaların yeniden alevlenmesinin önünü de açabilir.
Azerbaycan, sınır çatışmalarını sona erdirmek amacıyla Dağlık Karabağ’daki durumun çözülmesine ilişkin barış antlaşması teklifini Ermenistan’a ilettiği bildirilirken, Bakü, Üçüncü Karabağ Savaşı’na neden olabilecek faktörlerin önüne geçmeye çalışmaktadır. Ukrayna Savaşıyla yıpranan Rusya’nın mümkün olduğunca istikrarsızlaştırılması, Güney Kafkasya’daki kontrolünü kaybetmesi ve bölgesel bir çatışmaya dâhil olması başta Anglo-Saksonlar olmak üzere Batı dünyası için memnun edici bir sonuç olacaktır kuşkusuz.
Azerbaycan cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in güçlü sağduyusu olası baskılara dayanamayıp Karabağ topraklarındaki Rus Barış Gücünün kontrolündeki alanda ermeni varlığına son verme girişimine yol açarsa, Rus askerilerinin buradaki misyonu sona erebilir. Rus Barış Gücünün çekilmesi yeni çatışma olasılığını daha da arttıracaktır. Diğer yandan bölgedeki sorunlara karşı yoğun işbirliğinde olan Türkiye ve Azerbaycan’ın son askeri tatbikatları da göstermektedir ki; bölgede Azerbaycan’ı karşısına alacak olan güç, aynı zamanda Türkiye ile de çatışma olasılığını gözden geçirmelidir.
Güney Kafkasya’da güvenliğin sağlanması ve sürdürülebilir barış ortamının oluşmasında bölgesel güçlerin daha etkin rol oynaması ve bölgede barışın, istikrarın küresel mücadele çerçevesinde Batı’nın çıkarlarından daha önemli olduğu göz ardı edilmemelidir. Erivan’ın bu konuda özellikle Batı’daki “Ermeni Lobilerinin” etkisiyle hareket ettiği aşikârdır olmakla birlikte bölgedeki çatışmaların tüm olumsuzluğunun yine bölge halklarının sırtında giderek büyüyen bir kambura dönüştüğü de açıktır. Geçmişteki çatışmalar ve halen çözüme kavuşturulamamış sorunlar ile mevcut durumdaki gerginlikler, bölgede siyasi, ekonomik, sosyolojik ve demografik krizleri beslemeye devam etmektedir.
Okyanus ötesi için Güney Kafkasya, Rusya’yla olan rekabette Moskova’nın zayıflatılması, istikrarsızlaştırılması ve nihayetinde küresel hegemonyanın kontrolü altına alınması için bir tampon bölge; asıl amaca giden yolda salt bir araç olabilir; ancak buradaki sorunların Moskova Formatı haricinde Batı’nın çıkarlarıyla örtüşecek yeni ve başka formüllerle çözülmeye çalışılması barış değil sadece yeni bir savaş getirecektir. Sözün kısası, Dağlık Karabağ sorununda çözümcü yaklaşım, sağduyu ve bölgesel işbirliğinin önemi belirleyicidir.