Bir anne atasözü sayılabilir sanırım bu cümleler...Bu haftaya başlarken göğsümüzden bir pencere açalım istedim; tüm can sıkıntılarımıza, kafamızı saran düşüncelere, kaygılarımıza, ‘Acaba’larımıza esir düşmek yerine kendi göğsüne sığınmalı belki de insan...Coğrafya elbette kader; içinde bulunduğumuz ailenin ve toplumun önce sosyolojik sonra da ekonomik koşulları psikolojimizi oluştururken baktığımız pencereleri değiştiremezsek mutsuzluk evinin daimi sakini oluveriyoruz. Kaynağını içimizde oluşturamadığımız hiçbirşeye sahip olamıyoruz. Onca paranın, zenginliğin ve lüksün içinde mutlu(y)-muş gibi görünenlerin mi yoksa zaten olmayan şeylerin mücadelesi içinde savrulurken kronik mutsuzluğa sürüklenenlerin mi penceresi karanlığa açılıyor bilinmezlik kuyusundan sadece bir tanesi...Ah, şu sebepsiz can sıkıntılarımız; çocukluğun şanı, yetişkinliğin kaçışı! Sebepsiz dediğimiz kaç can sıkıntısı gerçekten sebepsiz ki? Bazen o sıkıntının nedenini kabullenememek, bazen o nedeni kimseyle paylaşmak istememek, bazen de nedenin bir parçası olmak değil mi hepimizin sebepsiz dediği can sıkıntılarının geldiği yol? İşte o anlarda açmak lazım göğsümüzden bir pencere; güneşe, denize, çocuklara, çocukluğumuza, tüylü can dostlarımıza, mutlu olduğumuz anlara, kahveye ve daha birçok şeye bir pencere açıp derin derin çekmek lazım nefesi içimize. Ve verirken o nefesi sıkıntıları balona doldurup özlemlerimizi gökyüzüne üfleyip mutsuzluğumuzu toprağa dökmek gerek usulca...Yüreğini bilen kendini bilir, bu yüzden de insan yüreğindeki neyse onu görür dünyaya dair. İçinizdeki kötülükse hep kötüyü, mutsuzluksa hep mutsuzluğu, sevgiyse hep sevilecek birşeyleri, öfkeyse hep öfkelenecek nedenleri, korkuysa hem kaçacak nedenleri, iyilikse hep iyileşecek ve iyileştirecek dermanları görürsünüz.Mutluluğu ciddiye alacak kadar bilinçli, mutsuzluğu görmezden gelecek kadar umarsız olmayı bilmeli insan. Yarınların keşke demek için geç olduğunu bugün anlamadığımız her an bizi kendi pencerelerimizde havasız bırakacaktır.Haydi bakalım canı sıkılanlar, tüm olumsuzluklara, sebepsiz daralmalara ve sizi nefessiz bırakan özlemlerinize karşı açın gösüğünüzden bir pencere, çekin hayatı ciğerlerinize; mucize yaratmaz belki ama can sıkıntılarınızı katlanabilir hale getireceğini göreceksiniz... Arkadaş Zekai Özger’in çok sevdiğim ‘Pencere’ şiiriyle noktalarken bu haftaki buluşmamızı, yüzünüzün hep güneşe dönük olduğu ve göğsünüzden pencere açabildiğiniz günler diliyorum...PENCEREPencereyi kapamaGök dolabilir içeriSen neyi görebilirsinIslak bir bulutun ağışını mı?Pencereyi kapamaKuş dolabilir içeriSen neyi taşıyabilirsinkırık bir dalın yükünü mü?Pencereyi açSoluğun çıksın dışarıSen büyütmedin mi ciğerinde onuKokusu hayatı yıkasın diye?Pencereyi açSesin sarsın dünyayıDuyulur elbet ta ötelerdenYürek kendini tanır