Geliyor yeşil yazmalım geliyor tarih kokanım
30 ekimde hizmete açılacağı belirtiliyor. Sabırsızlıkla bekliyoruz. Çalışmalar tüm hızıyla sürüyor. Atatürk Stadı da Alsancak Stadı da olmazsa olmazımızdır, vazgeçilmezimizdir. Neredeyse 50 yıldır kah...
HEP ALSANCAK'TA YAŞADIK
Altay'ın kulübüyle İzmir Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü binası yan yanaydı. Kapıları farklıydı ama iç içe idi. Altay'ın kulüp müdürü güzel insan Fehmi Çelikaltay amcamdı. Haber yapmaya giderdik. Transfer görüşmeleri, imza atanlar. Geçerken koridordan sağa bakınca saha görünürdü. Saha merkezliydi bina. Camlar kırılmasın diye demir parmaklıklar vardı. Binanın dışardan diğer kapısı ise çocukluğumun ilk gençlik yıllarımın yeri, İzmir GSİM'ye aitti. Futbol Bürosu'nda Hasan Akten, Şirin Aktem, Mustafa Özen (merhum), Nalan Pazarlar vardı. Çok çaylarını içmişliğimiz vardır, sağ olsunlar, keselerine bereket. Yan odada Futbol İl Hakem Kurulu atama yapardı, amatör maçlara. Daktilo ile sarı kâğıda yazılır, soyunma odası duvarlarına asılırdı. İl Disiplin Kurulu da üst katta çalışırdı, Büyük masa vardı. Raporumuzla ilgili gidip ifade vermişliğimiz vardır. Didik didik ederlerdi, kendimizi mahkemede sanırdık. Çok ciddiye alırlardı, iyi de yaparlardı. Doğrusu bu.
İLK GOL, YIKILAN BİNA
AFİDK Başkanı Vedat Şardağ adalet adamıydı, hukukçuydu. Çok beyefendi sporu da cezayı da affetmesini de iyi bilirdi. Yan yana odalarda sicil lisans birimi vardı, Ramazan ağabeyim ardı, soyadını unuttum. Aynı katta Atletizm İl Temsilcisi, rekortmen atlet, atletizm otoritesi, atletizm hakemi Soner Coşan'ın vardı. Aşağı kapıdan girince her yere uğramadan, selam vermeden geçmek olmazdı. İnternet, whatsapp filan yoktu ama kapıdan kim girmiş, kim çıkmış anında haberleri olurdu. Uğramadık diye fırça da yerdik. Güzel günler yaşadık o binada, birbirimize ihanet de etmeden. Tribünler, saha, bina yerle bir oldu, yıkıldı. Özcan Altuğ'un 1954'de Beykoz'a attığı Türkiye Ligleri'nin ilk golünün atıldığı taraftadır, bina. Dedik ya, adına Alsancak Stadı denen o mabedimizin her santimetrekaresinde, alın terim, yaşamışlığım vardır.
BEKLERDİM KAPININ AÇILMASINI
Çok nadir de olsa biletle, çokça serbest giriş kartıyla, hakem olarak da girmişliğimiz çokça vardır. Sol tarafta, sürgülü kocaman demir kapı, açık tribünden seyirci rahat stattan ayrılsın diye, bir de ambulansa kolaylık olsun diye. İşte o mübarek kapı maçların bitimine 15 dakika kala açılırdı. İşi, acelesi olan, çıkmak isteyen, maçtan sıkılan, memnun kalmayan gidebilsin diye. Bazen 25 dakika açılırdı, bayram ederdim. Yaş daha 14-15. Bu sayede o 25 dakika 4 gol bile görmüşlüğümü tarih yazdı. Hem de bina tarafına, şansa bak. Karşımda goller, 15 metre uzakta en fazla. Kapalı tribünden paranla izleyemezsin. Bedava, beleş, ücretsiz. Yandan da izlerdik, tribüne de çıkardık. Sahaya girelim. Binanın altındaki hakem odasından tutun da kapalı tribünün altındaki tüm odalarda hakem idmanına hazırlanmışlığım oldu. 4 büyük oda vardı. Basın toplantısı odası, ayrıca antrenman odaları, kondisyon için. Alttan merdivenle sahaya çıkmışlığım mevcuttur, hakem, foto muhabiri olarak. Hey gidi Alsancak hey.
İZMİR TAKIMI TUTARIZ
Müthiş ambians olurdu. Devasa elektrik direğinin yanından da çıkılırdı sahaya. Kapalı tribün, balkon, açık tribün, hepsinde maç izledim. Şampiyonluklar yaşadım, gördüm, küme düşmeler de. Bilen bilir, İzmirliyim, Eşrefpaşalıyım. Canımın cananı İzmirspor'dur ama tüm İzmir takımlarının iyiliğini isterim. Başarılarıyla gurur duyarım, mutlu olurum. Hele ki bir İzmirspor'un 2.Lig'den düştüğü maç var ki, bilet alarak girmiştim hem de kapalıya. Küme düştü kentimin, kendimin, mahallemin takımı İzmirspor. Adı lazım değil, bir takıma yenildi, bir daha da çıkamadı. Ben de tribünden çıkamadım. Ağladım, polis geldi de çıkardı, kalkamadım ki. Basın Tribünü'nden maç izlemek ayrı bir zevkti. Yanda protokol tribünü vardı. Dip dibe. Kimler yoktu ki Basın Tribünü'nde. Aydın Sevgel, Baydo Baykal, Şakir Kuruş, Bülent Buda, Hüseyin Yangır, Lebip Timor, Mehmet Ölçer, Sadık Uçar, Can Beyazkartal, Yılmaz Coşkun, Zafer Ertem, Sadık Narin, Avni Erboy ve daha niceleri bu satırların yazarı bu değerli büyüklerimle maç izleme onuruna erişti. Bu da bana yeter.
RAHMETLE, SAĞLIKLA
Vefat edenlerimize rahmet, yaşayanlarımıza sağlıklı ömür olsun. İndik sahaya. Sadece 2 maçta toplam 25 dakika oynamışlığım, koşmuşluğum oldu, hasbelkader. İki yedek kulübesinde oturmuşluğum mevcut. İki kulübenin ortasına gelelim. 4.hakemlik yaptım. Düdük çaldım, her iki tarafta da yardımcı hakemlik yaptım. Her iki kale arkasında da fotoğraflar çektim. Sevinç, üzüntü. Gol bile çektim, ustalarım Sedat Yılmaz, Gazanfer Karpat, Süleyman Alasya, Mehmet Ali Okumuş sayesinde. Sahanın çevresinde, koşu pisti vardı. Adı tartan ama tozdan topraktandı. Haftanın bir günü, sonraları haftada iki gün salı perşembe akşamları idmanlarımız olurdu. Çok ter akıttık. Yaş 20 filan, canımıza okurlardı, kulakları çınlasın Engin Kurt, Hulusi Aldaç ile Birol Budan. İl Hakem Kurulumuz bizi beklerdi. İdman sonuna dek. Coşkun Evin, Hüsnü Özdemiroğlu, Fethi Gördük, Fatih Tanfer ile Murat Badal, hepimizi tanırlardı.
İZMİRLİLER KARDEŞTİR
Geç kalan yandı. Maçı alınırdı, gidemezdi. Duvarlara listeler asılırdı amatör maçlar için. Birbirimizi bulup başkaları duymasın diye de kenarda konuşup, profesyonel maçlar için tebligat ve seyahat programı yapardık. Anı olarak hafızalarımızda. Şimdi yeni yepyeni bir dönem başlıyor. Kısmetse 30 ekimde. Adı ne mi olsun, hangi takımlar mı oynasın, öncelik kimin mi olsun ? Diğer illerin takımları, kulüpleri bakmayın kanka göründüklerine, kardeş dediklerine. Çoğu İzmirlilerin bölünmesini, yıpranmasını pek sever. İşlerine gelir, kendileri çıksın yükselsin diye. Tamamen menfaat icabı. Demem o ki. Stat adıdır filan dolduruşa gelmeyin birbirinizi kırmayın, incitmeyin. İzmir düşmanları takipte, sevindirmeyin şunları. Yeni mabedimiz hayırlı uğurlu olsun şimdiden. Hayrını görelim, ayrımı değil. İzmir takımları kardeştir...