İzmir’den direk uçuş rahatlığı ile vardığımız kadim kent Gaziantep’te, içindeki her dükkândan tıkır tıkır çekiç sesleri gelen ünlü Bakırcılar Çarşısı’na yakın, günümüzde otele çevrilen eski bir Anadolu konağında kaldık. Yöre tatlarıyla hazırlanmış kahvaltıdan sonra, bu kadim kentin tarihine, sanatına ve kültürüne dair bir yolculuğa çıkıyoruz…

MÜZE BAŞKENTİ

Gaziantep, Türkiye’nin Müze Başkenti’dir. Sınırları içinde 23 müze barındırıyor. Zeugma Mozaik Müzesi, yıl boyunca binlerce yerli ve yabancı turisti olanca görkemiyle karşılıyor. 9 Eylül 2010’da açılan bu müzeyi gezip görmek hep hayalimizdi. Şimdi karşımızdaydı!.. Gerek bina büyüklüğü gerekse sergilenen mozaiklerin kapladığı alanla dünyanın ikinci büyük mozaik müzesi Zeugma. Ana binada Gaziantep sınırları içinde bulunan Zeugma Antik Kenti’ne ait olan mozaikler sergilenirken yan binaların birinde Gaziantep çevresinden çıkarılan Geç Antik Dönem Kiliseleri ile Erken Süryani ve Hıristiyan ikonografilerine ait 19 adet mozaik pano görücüye çıkıyor. 

Ana binanın aydınlık, geniş salonlarında yer alan 2 bin yıllık mozaiklerin tamamında kullanılan ince işçilik ve çok büyük ustalık, mozaik panolara duyduğumuz hayranlığı artırıyor. M.S 2.-3. yüzyıllara ait bu panolardaki figürler, öylesine gerçekçi ve canlılar ki… Taban ve duvar mozaiklerindeki çeşitli desendeki çerçeveler ise bazısında geometrik üçlü bordür, bir başkasında su dalgaları… Ama hepsi de gözü ve gönlü okşuyor. Zeugma’dan getirilen bu mozaikler, 13 renk karmonisinden oluşuyor. Kültür, sanatsal zenginlik ve çeşitlilik var bu müzede. 

ZEUGMA ANTİK KENTİ

Fırat Nehri’nin kıyısında bulunan ve dünyanın en eski yerleşimlerinden biri olan Zeugma Antik Kenti, Gaziantep’e bağlı Nizip ilçesinde yer alıyor. Nizip’teki Belkıs köyünde kıyısı olan Fırat Nehri’nin en sığ yerinden çıkarılmış müzedeki mozaikler. Dicle ile birlikte uygarlığın beşiği olarak adlandırılan Mezopotamya’nın sınırını Fırat Nehri çiziyor. Fırat Nehri, binlerce yıl bu bölgeye bereket getirmektedir. 2.300 yıl önce, tüm dünyayı ele geçirmek hedefiyle Anadolu topraklarından geçen Büyük İskender’in komutanlarından Selevkos Nikator da yerleşim kurmak için bereketli Fırat kıyılarını seçmiş ve kente bu nehir ile kendi ismini birleştirerek Selevkos Euphrathes adını vermiş. 

Kadınlar Kahvehanesi’nin açılışı coşkulu bir törenle yapıldı Kadınlar Kahvehanesi’nin açılışı coşkulu bir törenle yapıldı

Bu bölge M.Ö 64 yılında Roma hâkimiyetine geçtiğinde ise ismi “köprübaşı” anlamına gelen Zeugma olarak değişmiş. Zeugma adına basılan sikkelerde, Fırat Nehri bir ejderha olarak ifade edilmiş. Yollar kadar medeniyetler ve kültürler arasında da bir geçit noktasında kalması ve bu özelliğini yüzyıllarca devam ettirmesiyle adına layık bir kent olmuş. Bu avantajı Sasaniler tarafından yok edilene kadar sürdüren Zeugma, Kommagene Krallığı’nın en büyük dört kentinden biri olma unvanını elde ederek zenginliğe ulaşmayı başarmıştır.

ÇİNGENE KIZI MOZAİĞİ (M.S 2.-3.yüzyıllar)

Zeugma Mozaik Müzesi’nin parlayan yıldızı Çingene Kızı Mozaiği’dir. Tabloların büyük bir kısmı 500 bin küçük taş parçasından meydana getirilmişken Çingene Kızı tablosu, müzenin en küçük parçasıdır ama dünyaca ünlü eseridir. Bu eser, Zeugma Antik Kenti’nde Gaziantep Müze Müdürlüğü’nce yapılan kazılarda “Menad Evi” olarak adlandırılan mekânda ortaya çıkarılmış. Yapılan kazılarda yer alan mozaiklerin hemen hemen tamamı eski eser kaçakçılarınca kaçırılmış olup “Çingene Kızı” olarak adlandırılan mozaik tesadüfen bulunmuştur. Mozaiğin en ilgi çekici yanı; gözlerinin, kendisine bakanı her yönden takip edebilmesidir. 

Mozaikte Çingene Kızı’nın bakışlarını etkin kılmak için özel bir teknik kullanılmış. Yüzündeki sevinç ve hüznü aynı anda yansıtmasında portre sanatında “üç çeyrek bakış” olarak ifade edilen teknikle yapılmış. Bu teknik resim sanatında, büyük sanatçılar tarafından kullanılmıştır. Leonardo da Vinci’nin Mona Lisa resmi, bu teknikle yapılan eserlere büyük bir örnektir. Bu özellikleri nedeniyle eser, Gaziantep’in ve Zeugma’nın sembolü haline gelmiştir.

OKEANOS VE TETHYS MOZAİĞİ 

Okeanos ve Tethys Mozaiği, Okeanos Villası’nın sığ havuzunun taban mozaiğidir. Erken Roma İmparatorluk Dönemi’ne ait bu eserde, Irmak Tanrısı Okeanos başında yengeç kıskaçlarıyla, eşi Tethys ise Okeanos’un hemen yanında ve alnında kanatlarla temsil edilmiş. Ortalarında mitolojik bir deniz yaratığı olan yılan gövdeli, Ketos adı verilen ejder görülüyor. Eroslar ve çobanların koruyucu tanrısı olduğu düşünülen Pan ise bir köşede. 

Mitolojide Okeanos’un dünyayı saran ırmak olarak ifade edilmesi; güneşin sıcaklığıyla buharlaşarak yağmur olup doğaya hayat veren suyun doğa tarafından kullanıldıktan sonra ırmaklar kanalı ile tekrar denize kavuşması anlatılmaktadır. Bu döngü ile su, ne olduğunun farkına varmaktadır. Bu olay mozaik panoda Okeanos’un doğurganlaşması olarak gösterilmiştir. 

AKHİLLEUS MOZAİĞİ 

Mozaik, kendi adıyla anılan villaya ait havuz tabanına ait olup M.S 2.yüzyıla tarihlendirilmiştir. Akhilleus Yunan mitolojisine en çok konu olmuş kişidir ve Peleus ile Thetis’in oğludur. Anne Thetis, oğlunu kendisi gibi ölümsüz kılmak için Styks ırmağına batırarak onu ölümsüzleştirir. Böylece Akhilleus’un annesinin eliyle tuttuğu ayak topuğu hariç hiçbir yerine silah işlemezmiş. Akhilleus büyüyüp delikanlı olduğunda her şeyin hasını bilen, güvenilen biri olduğu yıllarda Akhalar ile Troyalılar arasında Troya Savaşı başlar. Akhalar’ın kâhini Kalkhas’ın Akhilleus sefere katılmazsa Troya’nın alınmayacağını bildirmesi üzerine, babası Peleus ve annesi Thetis tarafından, savaşta topuğuna mermi isabet ederse ölebilir korkusuyla, uzak bir adaya gönderilir. 


Odisseus, Akhilleus’u bulmak için kılık değiştirerek satıcı olarak bu adaya gittiğinde onun silahlarını gören Akhilleus, savaşa katılmaya karar verir. Odisseus, onu Akha ordusuna teslim eder. Savaşta Paris’in silahından çıkan mermiyle topuğundan vurulan Akhilleus orada ölür.

EUROPHE’NİN KAÇIRILIŞI MOZAİĞİ 

Aşklarıyla ünlü Tanrı Zeus’un, boğa kılığına girerek Suriyeli kız Europhe’yi kaçırması tasvir ediliyor bu tabloda. Europhe, bir eliyle boğayı okşarken diğer eliyle elbisesinin eteğini kaldırıyor ıslanmaması için. Tablonun alt kısmındaki balık, denizde yol aldıklarını gösteriyor. Europhe’nin arkadaşı da karşısında bir başka boğanın üstünde oturmaktadır.

***

Zeugma Mozaik Müzesi’nde çağımızın en önemli arkeolojik keşiflerinden biri olan Zeugma Antik Kenti’nden getirilmiş, aynen çıkarıldığı evlerdeki düzeniyle sergilenen ve o dönemde sanatın ulaştığı zirve noktasının örnekleriyle yapılmış mitolojik konulu mozaikleri hayranlıkla izledik. Büyük binadan ayrılıp yan binaya geçerek Gaziantep çevresinden çıkarılan Geç Antik Dönem Kiliseleri ile Erken Süryani ve Hıristiyan ikonografilerine ait 19 adet mozaik panoyu gördük. Farklı kültürlere ait bu eserlerin de sergilenmesi Zeugma Müzesi’ni ilginç ve dünyada eşi benzeri olmayan bir müze haline getirdiği gibi tüm dünyadan turistleri de bu müzeye çekiyor.

Zeugma Mozaik Müzesi’nden ayrılırken, medeniyetler beşiği Anadolu’muza duyduğumuz gurur vardı yüreğimizde. Bu güzelim mozaikler, bin yıllar öncesinden bize ulaşan mektuplar gibiydi. Onlar ki zaman kapsülüne sığmazlar. Antik Çağ’da Anadolu’nun gözbebeği olan ünlü Mezopotamya sanatını ve kültürünü biz sanatseverlere böyle modern ve özgün bir ortam yaratarak sunulmasını takdirle karşılıyoruz. “Sadece bu müzeyi görmek için bile Gaziantep’e gelmeye değer” düşüncesi ile bu tarih dolu güzel şehrin bir sonraki keşif noktalarına doğru yola çıkıyoruz. Bakalım daha ne güzellikler göreceğiz!..

Kaynak: EGE TELGRAF