Fransa’nın parası, Türkiye’nin duası, Hisarcıklıoğlu’nun neşesi…
Korona virüs salgınının yaygınlaşması ile Türk ekonomisinin ayrımsız tüm sektörlerinde ağır bir tahribat yaşanıyor. Turizmden imalat sanayisine, ticaretten hizmet sektörlerine kadar onlarca işkolu; ne...
“KEYFİN YERİNDE!”
Paketin açıklandığı basın toplantısında, Sayın Cumhurbaşkanının Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’na dönerek “Ne o, keyfin yerinde” demesine bakarak, iş dünyasının keyfinin yerinde olduğunu sananlar büyük yanılgı yaşıyor.
Pakette yer alan önlemleri kısaca hatırlayalım mı?
Perakende, AVM, Demir-Çelik, Otomotiv, Lojistik-Ulaşım, Sinema-Tiyatro, Konaklama, Yiyecek-İçecek, Tekstil-Konfeksiyon ve Etkinlik-Organizayon sektörleri için Muhtasar ve KDV tevkifatı ile SGK primlerinin Nisan, Mayıs ve Haziran ödemeleri 6’şar ay erteleniyor. Bu sektörlerde faaliyet gösteren on binlerce işletmenin yükümlülüklerine devletin somut hiçbir katkısı yok. İşletmelerin, Mart sonuna kadar ödemeleri gereken vergileri ve sigorta primlerinde indirim vb bir çalışma bulunmuyor.
Nakit akışı bozulan firmaların bankalara olan borçları üç ay ötelenirken, bunlara ilave finansman desteği sağlanıyor.
Esnafın Halkbank’a olan kredi borçlarının; Nisan, Mayıs ve Haziran anapara ve faiz ödemelerini 3 ay süreyle ve faizsiz olarak erteleniyor. Burada esnafa tek katkı, faiz alınmamasında kendisini gösteriyor. Halkbank dışındaki bankalardan kredi alan esnafa ise herhangi bir katkı yok.
Kredi Garanti Fonu'nun (KGF) limiti 25 milyar TL’den 50 milyar TL’ye yükseltiliyor.
Konaklama vergisi Kasım ayına kadar ötelenirken, otel kiralamalarına ilişkin irtifak hakkı bedelleri ve hasılat payı ödemeleri Nisan, Mayıs ve Haziran ayları için altı ay süreyle erteleniyor. Dikkat ederseniz büyük sıkıntı yaşayan turizm sektörüne “Bu ödemeleri yapmayacaksın” denmiyor. Sadece ödemeler erteleniyor. Tabii altı ay sonra bu ödemeleri yapacak işletmeler ayakta kalırsa…
İç havayolu taşımacılığında ise üç ay süreyle KDV oranı yüzde 18’den yüzde 1’e indiriliyor. İnsanların sokağa çıkmaya bile korktuğu bu zaman diliminde, kim uçakla seyahat yapar, kestirebilmek zor. Özel havayolu şirketi Onur Air’in faaliyetlerini durdurması, bu sorumuzun yanıtını veriyor aslında…
Önlem paketinde “çalışanlara dönük” atıldığı söylenen adımlar arasında, “yeniymiş gibi sunulmasına” rağmen mevcutta zaten var olan asgari ücret desteği yer alıyor.
Yine mevzuatta olan ve 2008 krizinde aktif kullanılan Kısa Çalışma Ödeneği’nin yeniden devreye alınması yer alıyor. Ancak bu ödenekten yararlanmanın ne kadar zor şartlara bağlı olduğunu ise iş dünyası çok iyi hatırlıyor. Pakette, Kısa Çalışma Ödeneği’nden yararlanma şartlarının esnetildiğine yönelik bir açıklama okunmuyor.
Emeklilere yönelik pakette en dikkat çeken vurgu, en düşük emekli maaşının 1500 TL’ye çıkarılması... 2020 bütçesinde zaten yer alan emeklilere 1000’er TL’lik bayram ikramiyesinin ilk ödemesi ise Mayıs ayından Nisan ayına alınıyor. Sadece bu uygulamanın maddi boyutu yaklaşık 13 Milyar TL. Altını özellikle çizelim… Bu para 2020 bütçesinin harcama kalemlerinde zaten yer alıyor. Sanki hiç olmayan bir ödemeyi yapıyormuş izlenimi veren açıklamadaki tek farklılık ise ödemelerin bir ay önceye çekilmesi…
Önlem paketinde özellikle vurgulanan ve sosyal medyada yoğun eleştiri alan bir başka uygulama ise konut satışlarında peşinat oranının yüzde 10’a düşürülmesi… Ekonomik sistemin allak bullak olduğu, tüm motorların durduğu bir dönemde ev almayı düşünebilecek zekâda insanların olduğu varsayılıyor sanırım…
Pakette, işini kaybedip kaybetmeyeceği belli olmayan milyonlarca çalışana ve onların işverenlerine yönelik somut hiçbir önlem yok. Sözgelimi sektör ayrımı gözetmeksizin tüm çalışanların sigorta primlerine devletin katkı sağlaması ya da asgari ücretten alınan verginin kaldırılması gibi “elle tutulur” bir önlem yok açıklama manzumesinde.
Yoksulluk sınırının altında yaşayan vatandaşlara, 2 milyar TL’lik nakit yardımı, paketteki tek somut başlık olarak dikkatimizi çekiyor. Bu yardımdan yararlanacakları Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı belirleyecek.
Sayıları 4,5 milyona yaklaşan işsizlere ilişkin ise hiçbir destek yok.
PAKETTE TARIMIN ADI YOK
Oysa, Sayın Cumhurbaşkanını pür dikkat dinleyen Türk iş dünyası, Fransız Cumhurbaşkanı Macron’un “Hiçbir Fransız şirketinin iflasına izin vermeyeceğiz” cümlesine ve şirketlerin bankalardan aldığı kredileri güvence altına almak için 300 milyar Euro tahsis etme sözüne benzer sözleri duymak istiyor.
Buna karşılık açıklanan pakette, yaşanan akıl almaz soruna ve durma noktasına gelen ekonomik hayatın devamını sağlayacak bir ilaç tedavisi yok. Geçmişte pek çok kez açıklanan paketler gibi, soruna yara bandı sarmaktan öteye gidilmiyor.
Ve hemen hiç kimsenin konuşmadığı bir sektör: Tarım…
Yaşanan ekonomik bunalım sürerse, Türkiye bir süre sonra bir gıda krizi yaşayabilecek. Cumhurbaşkanının açıkladığı pakette tarım sektörüne, özellikle çiftçilere dönük desteklerin adı bile anılmıyor. Zaten çok güç şartlarda yaşam mücadelesi veren Türk tarım sektörünün, virüs salgını sonrasında üretimini durdurma aşamasına gelmesi, bugün hiç kimsenin aklına gelmeyen bir başka felaketi kapımıza dayayabilir.
EL ELDE, BAŞ BAŞTA
Türk devletinin, Korona virüs gibi hesapta olmayan durumlar için kıyıda köşede sakladığı bir “kefen parası” olmadığı çok net belli oluyor. Merkez Bankası’nda bu tür durumlar için tutulan 40 milyar TL’lik yedek akçe, geçen yıl Hazine’ye aktarılmış, devasa boyutlara ulaşan bütçe açığının finansmanı için kullanılmıştı. Bugünlerde yapılan tüm konuşmalardan, “el elde, baş başta” durumun yaşandığı anlaşılıyor…
Salgından etkilenen pek çok ülke, hane halklarına yüz milyarlarca Euro para dağıtarak talebi canlı tutmaya çalışırken, halk arasında sıklıkla kullanılan “Kiminin parası, kiminin duası” deyişinde olduğu gibi, “kolonya kullanacağız, dua edeceğiz” çözümüne sarılmamız…
Beni virüsten çok, asıl bu bakış açısı korkutuyor…
Hani nerede 2.5 milyon ek istihdam?
Gazeteciliğin amentü’sü fikrî takiptir.
Gazeteci, kayıtlara geçirdiklerini, kaleme aldıklarını unutmaz. Günü geldiği zaman ilgililerine hatırlatır. Ya teşekkür eder ya da “neden yapamadın” diye sorar…
Tarih 25 Şubat 2019.
Yani yaklaşık bir yıl önce.
Türkiye son altı yılda olduğu gibi, yine koşar adım bir seçime, 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlere ilerliyor.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) tarafından düzenlenen Ekonomi Şûrası’nda, illerden gelen iş dünyası temsilcileri, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a sıkıntılarını anlatıyorlar.
Toplantıda “2. İstihdam Seferberliği” sözü alınıyor.
İLKİ FİYASKOYDU…
İlki fiyasko ile sonuçlanan seferberliğin, ikincisinde TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, oda başkanlarından esnaf hesabı tek tek sayı alıyor. “2019 sonuna kadar 2.5 milyon ek istihdam sağlayacağız” sözü, aynı gün kamuoyu ile paylaşılıyor, seçim meydanlarına sakız gibi çiğneniyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu sözün sıkı takipçisi olduğunu da net şekilde ifade ediyor.
Ve tarih 20 Mart 2020.
Türkiye İstatistik Kurumu 2019 yılı işsizlik verisini açıklıyor.
2019 yılında yüzde 13,7 olan işsizlik oranı, son 10 yılın en yüksek seviyesine tırmanıyor. Ülkemiz 2019 yılını 4 milyon 469 bin işsiz ve 28 milyon 920 bin işgücü dışında nüfusla tamamlıyor.
Geçen yıl işsiz sayısı, 2018 yılına göre 932 bin kişi artıyor. TOBB’un “2.5 milyon ek istihdam” sözü, bir kez daha başarısızlıkla sonuçlanıyor. Verilen sözün sıkı takipçisi olacağını söyleyen Sayın Cumhurbaşkanının bu sonuca ne diyeceği ise merak konusu.
İSTİHDAMDA KAYIP BÜYÜK
Bazı okurlarımızın, “Ey gazeteci! İşten çıkanlar ile işe girenleri mahsup ederek hesap yap, TOBB’u haksız yere eleştirme” dediklerini duyar gibiyim.
Tamam kızmayın…
2019 yılında istihdamdaki net kayıp 658 bin kişi olarak gerçekleşiyor. Tarımda 200 bin, madencilikte 27 bin, imalatta 78 bin, enerjide 9 bin, inşaatta 442 bin, ticarette 118 bin, mesleki teknik faaliyetlerde 26 bin, kültürde 11 bin kişilik istihdam kaybı yaşanıyor. Yeni Ekonomik Program’da (YEP) 2019 yılı için belirlenen yüzde 12,9’luk işsizlik hedefi, yaklaşık 1 puan aşılıyor. Korona virüsün etkisiyle, bu yıl YEP’te hedeflenen yüzde 11,8’lik oranın çok üzerinde bir işsizliğe ulaşılacağı da anlaşılıyor.
Bizim işimiz fikrî takip yapmak.
Bir sene önce sayfalarımıza taşıdığımız bir sözü, ilgililerine hatırlatmak.
TOBB’un bir cevabı olursa, kuşkusuz sütunlarımız kendilerine açık…